YORUM | YÜKSEL DURGUT
‘Münafık’, Kur’an-ı Kerim’de ve Hadislerde tekrarlanan temalardan biri. Kuran, münafık ve kâfirleri yan yana getirerek ikisinin de cehenneme atılacağını vaat eder (Tevbe Suresi 68. Ayet). Münafıklar kimlerdir? Meşhur bir Hadis-i Şerif’te, “Münafığın alametlerinden üçü vardır ki, oruç tutsa, namaz kılsa ve Müslüman olduğunu iddia etse: Konuştuğu zaman yalan söyler; söz verince bozar ve kendisine verilen emanete ihanet eder” (Sahih-i Buhârî 33, Sahih Müslim 59).
Yalan söyleyenler, yakın çevresindekilerin çıkarlarını zedelemek ya da kendisine çıkar sağlamak için haksız menfaat sağlamak için kasıtlı ve bilinçli olarak doğruyu söylemezler. Bu yüzden de bizler en çok televizyon ekranlarında bu tür tiplere rastlarız. Birçok lider tek bir oy kazanmak için kasten yalan söyler, iftira atar. Ancak bir kimse, gerçeği bilmeden söylediği yalandan dolayı, ya da birisini tehlikeden kurtarmak için bu yola başvuruyorsa “yalancı” olmaz. Bu durumlarda önemli olan niyettir.
Üstad, İşârâtü’l İ’câz eserinde münafıklarla ilgili ayet-i kerimelerin tefsirini yapar. Münâfikun Suresi’nin 4. ayet-i kerimesi İşârâtü’l İ’câz’da şu şekilde nakledilir: “Ey Habîbim! (Onları gördüğün zaman boyları, posları, kalıpları hoşuna gider.) Taaccüb edersin. (Konuşurlarsa) o kadar beliğ ve fasih konuşurlar ki; (Sen dahi sözlerini dinlersin. Onlar, sanki duvara dayanmış) yakılmaktan başka şeye yaramayan (kütükler gibidir.) Onlar, daima korku ve tereddüt içindedirler. (Her sesi, her gürültüyü kendi aleyhlerine zannederler. Asıl düşman, onlardır. Onların şerrinden sakın. Allah onların canlarını alsın; onları, helâk etsin. Nasıl olur da bu hâle geliyorlar! Nasıl haktan yüz çeviriyorlar!”
Münafıklığın ikinci alâmeti ise verdiği sözden caymasıdır. Her gün büyük-küçük her türlü sözü yerine getirmek yerine bir çuval yalan ile süsleyerek verdikleri sözden dönerler. Bazı ufak tefek sebeplerden dolayı verilen bir iki sözün yerine getirilmemesi anlaşılabilir. Ancak bunu alışkanlık haline getirip de fırıldak gibi dönmek de vardır. Müslüman inancına göre, bu hiçbir ahlaki literatüre uymaz. Düne kadar İsrail’i düşman belleyen, Suudi Arabistan ile tüm köprüleri yakan Erdoğan rejiminin, evde işler yoluna gitmeyince kapılarında yatması örnek olarak verilebilir.
Bir başka hadise göre Peygamberimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “İnsanların en kötülerinden birisi de ikiyüzlü olandır ki bazı insanlara bir yüzü ile diğerlerine öbür yüzü ile gelir. Bu dünyada ikiyüzlü olan kimsenin kıyamet gününde ateşten iki dili olacaktır.” (Buhârî, Menakıb, 1, Edeb, 52; Müslim, Birr, 98-99)
Bu iki yüz, kişisel kazançları için çifte rol oynayan bir kişi anlamına gelebilir. Kur’an-ı Kerim münafıklara atıfta bulunarak şöyle der: “İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler. Asıl onlarla alay eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır. Doğruya karşılık sapkınlığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.” (Bakara Suresi 14-16)
Burada yine, bilinçsiz bir hata veya istenmeyen bir rol değil, kötü bir niyet söz konusudur. Kasıtlı aldatma, kasten aldatma, bilerek yanlış yönlendirme insanı münafık yapan şeylerdir. Pek çok kültürde ve toplumda bu aynı şekilde cereyan etmiştir. Dini ne olursa olsun kötü bir insan hep ahlaki olarak kınanır. Bu sadece dini açıdan değil, etik ve sosyal açıdan da yanlıştır.
Çağımızda bu ikiyüzlülük içinde dindar bir duruş sergileyerek, sırf kendi çıkarlarını gözetmek için kendilerini “dindar” gösteren çok sayıda insan vardır. Günümüz Türkiye’sinde ellerinde Allah’ın kitabı ile miting meydanlarında gördüğümüz siyasetçiler bunun bir örneği. Bir dine ait olduklarını iddia ederler, ancak özlerinde onlardan daha az dini vecibelerini yerine getiren yoktur. Ahlaki davranışları, konuştukları zaman, küfürlü bir dil kullanır ve başka bir kişiyi aşağılamak için temelsiz suçlamalarda bulunurlar.
Kendilerine her ne sebeple olursa olsun karşı gelenleri aşağılarlar ve kesinlikle insan onuruna saygıları yoktur. Başkalarına isim takarlar veya isimlerini çarpıtarak alenen alay ederler, abartırlar ve kötü niyetli propaganda yaparlar. Gıybeti yasaklayan Kuran’da şu yazılıdır: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir…” (Hucurât Suresi : 12).
Söylediklerinde ve yaptıklarında kötü niyetli olanlar toplum içerisinde kolayca göze çarpabilir. Kur’an, bu tür insanları ima ederek şöyle der: “Onlara: ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde: “Biz ancak ıslah edicileriz.” derler.” (Bakara Sûresi 11. Ayet)
Bu tür insanlar gerçekten Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar.
Müslüman ahlakı, ‘ikiyüzlü’ olmaya meyilli olanlardan uzak kalınması gerektiğini vurgular. Bu tür kişiler aşağıdaki davranışları sergilerler:
- Konuştukları zaman kasten yalan söylerler
- Söz verdiklerinde ihanet ederler
- Kendilerine güveneni aldatırlar.
Sonuç olarak bu tür alışkanlıklara sahip olanlar sadece kişisel değil, toplumsal düzeyde de zararlar verir. Türkiye’de 15 Temmuz sonrası gerçek darbeyi Hizmet insanlarına karşı gerçekleştiren Erdoğan ve partisi, adalet dağıtmak yerine insanların anayasal haklarını elinde aldıkları yetmezmiş gibi ağızlarındaki ekmeklerini de alabilmek için OHAL’ler ilan ettiler.
Türkiye’de zulüm ve hukuksuzlukların bir parçası olarak çıkarılan KHK’lar ile, sendikalara ve iş örgütlerin kapatılması sonucu 100 binlerce insan işsiz kaldı. Bu sendikalarda ekmeğinin derdinde olanların alın terini kuruttular. Kur’an’da insani bir değer olarak anılan ‘emek’, yalan-dolanla halkın elinden alındı.
“İşçinin hakkını alın teri kurumadan verin” diyen Peygamber’in ümmeti olarak tüm emekçi kardeşlerimizin işçi bayramı kutlu olsun. Allah, hepimizi münafıkların şerrinden korusun.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***