15-22 Nisan tarihleri arasında “Van Turizm Haftası” başladı. Van’da turizm denince Ahtamar adası ve kilisesi ile akla gelenlerden, ama biraz farklı bir yorumla, “Akdamar” adıyla, kısaca Ermeni kültüründen arındırılmış bir Ahtamar demek “Akdamar”…
Van Kültür ve Turizm İl Müdürü Erol Uslu son demecinde “Van’a gelen insanların yüzde 80’i mutlaka Akdamar Adası’na gezi düzenliyor.” diyor…
28 Nisan’da Van Valiliği himayesinde Büyükşehir Belediyesinin koordinasyonunda bu yıl ilki düzenlenen ‘1. Akdamar Badem Çiçeği Festivali’ de yaşandı aynısı, muazzam bir kültürden ancak geriye kalabilen, yarı-tahrip edilmiş mimari eserler, kiliseler kullanılarak düzenlenen bu festivaller ye da şenliklerde tek bir Ermeni kelimesi geçmiyor, bu yapıları uzaylılar yapmış gibi davranılıyor.
Bahsettiğim Turizm haftası kapsamında kayyum belediyesinin yaptığı bir afiş ise sosyal medyada gündeme geldi, belediyenin “Ahtamar Adası” tanıtım bilboardlarında Ahtamar Adası yerine Van Kalesi’nin fotoğrafı yerleştirilmişti.
Artık afişte kiliseye yer verilmesi milli duyguları sarsar diye mi düşündüler, yoksa farkında olmadan yanlış fotoğraf mı kullandılar bilmiyoruz.
Ülkedeki genel kültür anlayışı tarihi sansürleyebilir, kayyumlar saçmalayabilir, onlar böyle yapınca tarih yok olmuyor. Bu yazıda size Van’daki Ermeni kültürünü anlatmaya talibim…
Ardzrunilerin güçlü prenslerinden Gagik Ardzruni – I. Gagik, 908 yılında Vaspurakan (Van) Krallığı’nı kurdu. Van Krallığı, içerisinde toplam 200 kiliseyi bulunduran 36 farklı yerleşim bölgesinden oluşmaktaydı.
Vaspurakan Kralı I. Gagik ve halefleri döneminde Ermeni krallığı ekonomik ve kültürel açıdan büyük bir gelişme yaşadı. Tarihî kaynaklara göre 4. yüzyıldan itibaren bu bölge mimari eserler ve anıtlar var olduğu halde bölge mimari açıdan en büyük yükselişini 10. yüzyılda yaşamaya başladı. Kral I. Gagik dönemin en ünlü ve başarılı mimarı Manuel’i mimari dehasını göstermesi için görevlendirdi.
Aynı zamanda ressam ve heykeltıraş olan mimar Manuel, Vaspurakan’da 10. yüzyılın ilk yarısında eserler verdi. Van Gölü’nün 4 adasından en ünlüsü olan (eskiden ada sayısı yedi idi.) Ahtamar Adası’nda 915-921 tarihleri arasında inşa ettiği saray, katedral, limandan oluşan bu kompleks yapıdan günümüze sadece Aziz Haç Kilisesi gelebildi.
1915 yılından ve sonrasında da tahrip edilen kilisenin durumu gittikçe içler acısı bir hal aldı. Gidenlerin gömdüğünü düşündükleri altın ve değerli eşyayı bulmak için yapılan acımasız kazıların eşlik ettiği imha harekâtı, Cumhuriyet döneminde tüm hızıyla devam etti.
Propagandaların sonucu kilise içeriden ve dışarıdan tüm dokusunu yitirdi, yıkıldı ve yalnızlığa terk edildi. Harabeye dönüşen kiliseyi 1970’li yıllardan itibaren ziyarete gelen tek tük Diaspora Ermenisi 1980 darbesinden sonra adaya giriş çıkışların denetlenmesinden ve izin verilememesinden dolayı bu hayallerinden de vazgeçmek zorunda kaldı.
Kilise Mesrob Mutafyan Patriğin arzusuyla, 20 Nisan 2005 tarihinde, Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Kültür Bakanlığı tarafından, Cahit Zeydanlı’nın sahibi olduğu Kartalkaya firması tarafından, Türkiye ve Ermenistan Kültür Bakanlığı denetiminde 22 Mayıs 2005 tarihinde restore edilmeye başlandı.
Restorasyon sırasında kilisenin iç ve dış cephesinde düzenlemesi yapılarak, dış duvarlarında zamanla silinen figürler temizlenerek ortaya çıkarıldı ve zemini döşendi, çatısı onarıldı. Restorasyonun tartışmalara neden olmaması için, yapılan tüm çalışmalarda Ermeni mimar Zakarya Mildanoğlu yer aldı.
Ahtamar’daki kilise taşları için İtalya’dan taş uzmanı ve restoratör Paolo Pagnini, 2 milyon 600 bin YTL’ye mal olan restorasyonu sırasında, kilise dışında Ruhban Okulu’na ait rahip odalarının da olduğunu ortaya çıkardı. Ancak bu odalar restorasyon projesine dahil olmadığı için restore edilmedi. 21 Temmuz 2006’da biten restorasyon, Ermeni ve yabancı mimar ve uzmanlar tarafından beğeni ile karşılandı.
29 Mart 2007 günü Ahtamar Kilisesi “Kilise Anıtsal Müzesi” olarak törenle açıldı, haç konulmadı ve ibadete izin verilmedi. Hükümet, o dönem açılışı ısrarla Ermeni Soykırımı anma günü olan 24 Nisan’da yapmak istemiş, Mutafyan’nın “Ben gelmem, hiç bir Ermeni de gelemez ” demesi ile vaz geçilmişti.
Açılışta dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, “Hükümetin eşsiz hoşgörüsünden” bahsetmiş, Gevaş Belediye Başkanı’nın uyarısı üzerine Ermenistan’dan gelen konuklar için yapılacak Ermenice tercümeye izin vermemişti. Başkan “Bu adada Ermenice tek kelime duyulmayacak” diye emretmişti.
Açılışa dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Türk Ermenileri Patriği Mesrob II, Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısı Gagik Gyurjyan, Ermeni ve Türk diplomatlar, milletvekilleri, sanatçılar ve gazeteciler olmak üzere 356 kişi katıldı.
Müze olarak açılan kilisenin üzerine haç konulmaması ve ibadete izin verilmeyeceği haberi, açılış sırasında kilisenin üzerine asılan, sayısı ve büyüklükleri abartılı boyutlara ulaşan Türk bayrakları ve Atatürk posterleri, konuşmaların, Gevaş Belediye başkanının uyarısı üzerine Ermenice tercümeye izin verilmemesi de eklenince, 1915 yılından sonra tahrip edilmiş olan kiliseyi ilk defa görmeye gelenlerin üzerinde maalesef olumlu bir etki bırakmamıştı. Bunlara rağmen Ermenistan açılışa resmî olarak katılmış, bakan yardımcılarını ve diplomatlarını yollamıştı.
O günlerde Türkiye Ermeni Patrikhanesi’nin de yardımlarıyla kilisenin senede bir gün ‘Hac yortusu ayini’nde ibadete açılacağı ve kilisenin eskiden olduğu gibi orijinal görüntüsünü kazanabilmesi için gerekli haçın konulacağı açıklanmıştı.
Lakin, anayasa referandumundan birkaç gün önce, Van Valisi Münir Karaloğlu’nun deyimiyle “teknik ve zor bir iş olması nedeniyle” kubbedeki yerine haçın yerleştirilmeyeceği söylendi.
Bu koymayacağız-koyarız-koyuyoruz- belki sonra koyacağız ifadelerini samimi bulmayan, Echmadzin ve Beyrut Katolikoslukları, Kudüs Patrikliği, diasporadaki Ermeni cemaati, Ermenistan’dan Başbakanlık tarafından davet edilen tarihçiler, bilim adamları ve sivil toplum örgütleri de 19 Eylül’de yapılan töreni protesto edip katılmadı.
Ayin sabah saat 11.00’de, bant kaydıyla çalan çanın sesiyle başlamıştı…
Çanla birlikte Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclisi Patrik Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan’ın yönettiği ayine başlandı. Törene Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Osman Murat Süslü, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Gevaş Kaymakamı Yusuf Güni, Gevaş Belediye Başkanı Nazmi Sezer katıldı.
Yaklaşık 750 İstanbul Ermenisi törene katılırken katılım, diaspora ve Ermenistan Ermenilerinden yok denecek kadar azdı. Törenin tepkilere sebep olmasının nedeni, hepimizin bildiği gibi haçın ayin günü söz verildiği şekilde kubbeye konulmamasıydı.
Aslında bu törenin adı ‘Haç koyma’ töreniydi ama haç konulamıyordu… Neden iptal edilmedi ya da ertelenmedi anlamak hiçbir zaman mümkün olmadı.
Van’da bulunduğum o günlerde restorasyonun başında bulunan Zakarya Mildanoğlu ile Vali’nin belirttiği teknik sorunlar üzere sohbet etme fırsatı bulmuştum. Mildanoğlu, bu tarz teknik sorunların kendilerinin uzmanlık alanı olduğunu belirterek; sadece kubbe güçlendirilmesiyle bir aylık bir çalışmayla başarılabileceğini ifade etmişti.
Daha sonra konuşabildiğim Vali ise “İki ay sonra koymayı planlıyoruz.” demişti.
AKP’nin “Ahtamar macerası” 2007’den sonra da sürdü… Maceranın devamı ve “Ağ Tamar”ın efsanesi haftaya…
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***