Bir grup genç içki sofrasında resim çektirip instagrama koyuyorlar. Olayı Milli Gazete 29 Nisan 2022 tarihinde saat 04:30’da şöyle veriyor:
“Pegasus Havayolları çalışanı oldukları öğrenilen bir grup azgın azınlık, Müslümanların mübarek Kadir Gecesi’yle dalga geçen paylaşımda bulundular. Ellerindeki rakı kadehlerini kaldırıp ‘Kadir Gecesi özel Rabbim kabul etsin’ mesajıyla paylaşım yapan çirkef grubun toplumun dini değerlerini aşağılamak suçundan cezalandırılması için harekete geçildi. Skandal paylaşımı yapan şahıslara yönelik sosyal medyada yüz binlerce tepki paylaşımı yapılırken, suçluların Türk Ceza Kanunu hükümlerince mutlaka tutuklanmaları, Pegasus’tan da suçluların iş akitlerini acilen feshetmesini istediklerini belirttiler. Aksi takdirde Pegasus Havayollarını boykot edeceklerini belirttiler.”
Hemen, AKP Gn. Bşk. ve CB Erdoğan konuşuyor:
“Ülkemizde hâlâ milletimizin inancına, kültürüne, tarihine kin duyan, nefretini kusan bir kesim vardır. Her yıl olduğu gibi bu Ramazan ayında da mankurtların nefret suçlarına maruz kaldık. Bu tür görüntüleri Allah’a havale ediyor milletimizin takdirine bırakıyoruz.”
***
Bu ortamda Şevket Sabancı’nın Pegasus havayolları kendini korumaya alıyor:
“27 Nisan akşamı kişisel bir sosyal medya hesabı üzerinden kişiye özel bir ortamda yapılan bir paylaşımın, farklı mecralarda şirketimiz ile ilişkilendirilmesi nedeniyle açıklama yapmak isteriz. Bu görüş ve ifadeler kişisel olup şirketimizin duruşu ile bir bağı yoktur. Pegasus Hava Yolları olarak, ilgili paylaşımda yer alan dini inanç, toplumsal düşünce ve fikirlere atfen rencide edici ifadeleri kesinlikle kabul edilemez buluyoruz. Bu çerçevede, konunun acilen şirketimizin etik-ahlak kuruluna aktarıldığını, gerekli aksiyonların ivedilikle alınacağını bildirmek isteriz. Kuru[a]llarımız, tüm çalışanlarımız için istisnasız uygulanmaktadır.”
Ardından da bir kişiyi işten atıyor.
Onun da ardından, söz konusu görüntüler “Allaha havale” edildiği ve “milletimizin takdirine” bırakıldığı halde, onların yerine hareket ettiği anlaşılan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, fotoğrafı paylaşan kişiler hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” (TCK 216) suçundan soruşturma başlatıyor.
***
Şeriata dayalı bir devlet olan Osmanlı’yı son on yıldır dinsel bağnazlık konusunda fersah fersah geçmiş bulunuyoruz. Ağır bir İslamcı perde ülkenin üstüne çökmüş vaziyette:
1) R. T. Erdoğan “milletimizin inancına, kültürüne, tarihine kin duyan, nefretini kusan” diyor. Açık açık şunları yapmış oluyor:
Ortada kesin bir hüküm olmadığı sürece kişinin masumiyet karinesinden yararlanacağı bir durumda sanki ortada bir suç var imişcesine Hanefi Sünni çoğunluğu laikler aleyhine kışkırtıyor.
Suç olsaydı bile, bir cumhurbaşkanı böyle bir kışkırtma yapamaz. Ayrıca, şurası çok önemli, yargıyı etkiliyor. Gezi Davası’nda da etkilemişti.
Haberlerde belirtildiğine göre, içki masasındaki kişiler ölüm tehditleri almaya başlıyorlar çünkü kimlikleri Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na rağmen açıklanmış vaziyette. Öyle ki, tutuklanan kişinin avukatı Valilikten koruma istiyor.
Milletin birliğini temsil ettiği varsayılan cumhurbaşkanının konuya böyle girmesi kamu barışını zedeleyip toplumu bölmez mi?
Üstelik, tarihimiz asla kendisinin söylediği gibi değil:
Mesela seçkinlerden bahsedeceksek, son halife Abdülmecid Efendi’nin “Avluda Kadınlar” adlı nü tablosu Ekim 2013’te 1 milyon 600.000 liraya alıcı bulmuştu. Ve şimdi de Sabancı Müzesinde sergileniyor.
Mesela halkımız diyecek olursak, anayasa hukukçusu Doç. Tolga Şirin Bektaşileri hatırlatıyor. Osmanlı’nın Balkanların yerli halklarından tepki görmeden ilerleyebilmesinin tek sebebi olan Bektaşileri:
Doç. Şirin’in “Derviş Hârâbi, bu toprakların bir değeri olarak, tartışmaya asır öncesinden katılıyor. Hatta bize pek söz de bırakmıyor” diyerek aktardığı dizeler arasında şunlar da var:
“Sevap almak için içeriz şarap / İçmezsek oluruz düçar-ı azap / Senin aklın ermez, bu başka hesap / Meyhanede bulduk biz bu kemali”
“Kandil geceleri kandil oluruz / Kandilin içinde fitil oluruz / Hakk’ı göstermeye delil oluruz / Fakat kör olanlar görmez bu hâli”
“Şeriatçı” Osmanlı’da rahat rahat yazılmış bu mısraları, oruç tutmayanlara etmedik bırakılmadığı şu günlerde hangi edebiyatçı hangi cesaretle yazabilir?
Daha sadece on yıl öncesine kadar Türkiye toplumu dinini asla böyle yaşamıyordu. Eskiden bayram kutlamak bir gelenekti; şimdiki atmosferde ise Sünni çoğunluk Kandil kutlamayı dinî vecibe, Ramazan’da içki içilmesini de suç saymaya başladı.
Tek Adam böyle buyurunca, besleme basının “mutlaka tutuklama” ve “işten atılma” istemesi doğal oluyor. Çünkü “ortam” artık bu hale getirildi.
***
2) Sabancı Holding’in ikinci kuşak üyesi Şevket Sabancı’nın Pegasus’u, çalışanını işten atarak hukuka aykırı davranıyor. Hukuka aykırı, çünkü işyeriyle ilgisi olmayan, işyeri dışındaki bir olayda suç işlenmiş olsa dahi iş akdi feshedilemez.
Şimdi açılacak dava sonucu bu atılan kişi söke söke geri dönecek ve tazminat da alacak. Yargının şu günkü halinde bile kazanacak, çünkü bu konuda Yargıtay’ın on yıllardır yerleşik içtihadı bu yönde.
Sürüyle hukuk danışmanı bulunan Pegasus bilmez mi yaptığının hukuka aykırı olduğunu? Nasıl da bilir, ama bu İslamcı ortamda bu açıklamayı yapmaya ve çalışanını işten atmaya eli mecbur. Yoksa, oyum oyum oyarlar, Aydın Doğan’a ettiklerinden beter ederler.
Bi süredir, TÜSİAD’ın her yeni seçilen başkanının demokrasiyi (çok usturuplu biçimde de olsa) savunması sebepsiz değil.
Zaten çok bilgili, tecrübeli ve dürüst bir maliyeci olan Mahfi Eğilmez meselenin kuramsal temelini ortaya koymuş vaziyette:
“Türkiye’de sermayeyi temsil edenlerin çoğu aslında burjuva değil büyük esnaftır” .
***
3) Gelelim Savcılığın açtığı soruşturmaya, çünkü zurnanın zırt dediği yer orası.
Bu soruşturma, çalışanını kanun ve Yargıtay içtihadına tamamen aykırı biçimde işten atan Pegasus’a açılacak yerde, atılmış kişiye açılıyor.
Ama önce ilgili madde metnini görelim:
Madde 216- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
***
Hemen görüleceği gibi, maddenin amacı çok açık: Toplumun genelince kabul edilen görüşler dışında görüşe sahip olanları, yani toplumda azınlık kalanları korumak.
Azınlıkta kalmışların görüşleri çoğunluğu rahatsız edebilir. Ama burada “kamu barışı”nın bozulmasına yol açan durum bu azınlıkta kalanların görüşleri değildir. Tam tersine, çoğunlukta olanların hoşgörüsüzlüğüdür. Çoğunlukta olanlar ellerindeki iktidar aygıtını kullanarak, kamu barışını bozma pahasına, azınlıkta olan zayıfları susturmak istemektedirler. Olay bu kadar basittir.
***
Savcılıklar soruşturma açarken madde başlığından açarlar. Burada da 216’nın madde başlığı kullanılıyor: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama.
Fakat maddenin birbirinden farklı 3 tane fıkrası var.
Size bir tahminde bulunayım: Savcılık Fıkra 3’ten açacak davayı.
Çünkü Türkiye’nin içine gark edildiği İslamcı atmosfer öyle emrediyor.
“Fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması” bütünüyle savcının yorumuna bağlı bişey ki, bunu kimin bozduğunu yukarıda zaten konuşmuştuk.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***