Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) açılan kapatma davasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen ek deliller Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca kabul edildi. Kabul edilen bu ek delilerde HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına gerekçe yapılan fezleke de bulunuyor.
İKİ VEKİLİN DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASI VAR
Ek delillerin kabulü hakkında ANF’ye konuşan HDP PM üyesi ve avukat Doğan Erbaş, henüz kendilerine gelen bir tebliğ olmadığını belirtti; yeni delillerin farklı bir iddianame kapsamında olması gerektiğini vurgulayarak, AYM’nin mevcut düzenlemeye aykırı hareket ettiğini ifade etti: “Biz de ilgili gelişmeyi doğrusu medyadan öğrendik. Herhangi bir tebligat yapılmadı. Anayasa Mahkemesi sitesinden gördük gelişmeyi. Basında yer alan bilgilere göre ek delil olarak hakkında yasak istenen iki vekil arkadaşımıza dair fezlekeler var. Birisi geçmiş dönem Adıyaman milletvekili Behçet Yıldırım ve milletvekilimiz Semra Güzel hakkında.
Onlarla ilgili Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı bir soruşturma, devam eden yargılama sürecine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ek delil olarak konulmuş. Öğrendiğimize göre Anayasa Mahkemesi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebini bize göre mevcut yasal düzenlemeye aykırı olarak kabul etmiş. Oysa mahkemenin mevcut CMK hükümlerine göre yeni delili, yeni bir iddianame ile kabul etmesi gerekirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na mealen yeni bir iddianame hazırlayın, yeni delilleri böyle sunun diyebilirdi. Demesi gerekirdi daha doğrusu. Daha sonrasında bize bunun tebliğ edilmesi ve bizim bu yeni dillere ilişkin de ek savunma yapmamız gerekiyordu. Sürecin normalde böyle işlemesi gerekiyordu.”
BİR AY İÇİNDE YENİ SAVUNMA İSTENECEK
Yaklaşık bir haftalık bir süreçte bu kararın tebliği edileceğini söyleyen, Erbaş bir ay içerisinde de savunma isteneceğini söyledi: “Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu bize göre mevcut düzenleme aykırı kabul kararı vermiş. Görebildiğim kadarıyla bir hafta veya 10 gün içerisinde bu ek deliller hem bize hep parti genel merkezimize hem de ilgili vekil arkadaşlarımıza ayrı ayrı tebliğ edilecek ve bir ay içerisinde de savunma istenecek.
HDP TÜZÜĞÜ YASA MAKAMLARINCA ONAYLANDI
Erbaş, HDP’nin kabul edilen önceki mütalaa hakkındaki savunmasını da başlıklar altında sıralarken şunları ifade etti: “Daha önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı mahkemeye mütalaasını sundu. Biz de mütalaaya karşı esas yazılı savunmamızı teslim etmiştik. Mütalaada bize ve partimize yöneltilen bütün suçlamalara tek tek ve kapsamlı olarak yanıt verdik.
Birincisi HDP’nin tüzüğündeki kimi düzenlemelerin PKK ve KCK tüzükleriyle benzerlik taşıdığı iddia ediyordu. Oysa ki HDP tüzüğü Türkiye’de parti tüzüklerinin hazırlanması, onaylanmasıyla ilgili süreçleri yürüten ilgili birimler tarafından onaylanarak yürürlüğe giriyor. Kendi kafamıza göre yazmıyoruz. Yargıtay’ın siyasi partilerle ilgili birimi var. Yine siyasi partilerle ilgili başka kurumlar var. Tüzüğümüz onlardan onaylarla geçmişti. Önce bunu anlattık.
Örneğin mütalaada gerçekten gülünç ötesi de denilebilecek şeyler de vardı. Kongremizin iki yılda bir yapılması bile PKK tüzüğü ile eşlenmiş! Dünyanın pek çok yerinde pek çok siyasi organizasyon, siyasi parti, dernek, sendikalar benzeri şekilde kongrelerini iki yılda bir yapar. Bu yasal bir zorunluluk değil ama böyle bir teamül var. Fakat bunu bile sayfalar dolusu alıntılayarak PKK, HDP arasında böyle yapısal benzerlik var denilmiş.”
EŞBAŞKANLIK HEDEFTE
Avukat Doğan Erbaş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir diğer suçlamasının ise eşbaşkanlık sistemi olduğunu anlattı: “Bir diğer başlık ise eşbaşkanlık sistemi. Oysa ki eşbaşkanlık sistemi Türkiye’de ilk defa DTP döneminde hayata geçirilmişti. Dünyada da Almanya’daki Yeşiller Partisi tarafından yapılmıştı. KCK’de eşbaşkanlık sistemi çok daha sonra uygulanıyor. Buradan da yapısal benzerlik var demeye getiriyorlar.
Partimizin kadın meclisinde yer alan hukukçu ve vekil arkadaşlar kadınlar için ayrı bir bölüm hazırladı savunmada. Kürt kadın mücadelesi, kadınların barış mücadelesi ve HDP içimdeki kadın meclisinin önemi, siyasi faaliyette bulunma hakkı açısından kapsamlı ayrı bir değerlendirme yaptılar. Bu anlamda eşit temsiliyeti ve eşbaşkanlık sisteminin hem siyasal hem hukuksal dayanaklarına dair bir bölümümüz bu şekilde hazırlandı.”
EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELEYİ DE SUÇ BULMUŞLAR
Erbaş, tüzükte yer alan birçok şeyin PKK ile eşleştirildiğini ifade ederken son derece absürt suçlamaların da olduğuna değindi: “Örneğin HDP tüzüğündeki küresel kapitalist düzende emperyalizme karşı mücadele edilir söylemini suçlama olarak almışlar. Buna benzer ibareler pek çok örgüt ya da yapının programlarında bulunabilecek bir şey ama bu da PKK ile yapısal benzerlik olarak ele alınmış.
Bir başka örnek ise, çeşitli illerde yaptıkları baskınlarda ele geçirildiği iddia edilen kimi belgelerden hareketle HDP adına ‘yargılama’ faaliyetleri yürütüldüğü. Yani Türkiye’deki yargı sistemden ayrıca yürütüldüğü iddia ediliyor. Biz de herhangi bir yargılama olmadığını anlattık. Yargılama dedikleri de Türkiye’deki pek çok siyasi partide olduğu gibi -iktidar partisinin kendisi dahil- diyelim ki toplumsal kimi sorunlarda, üyeler arasında yaşanan kan davası vb. gibi sorunlarda partinin aracı olması, barışın sağlanması gibi mevzular.”
KOBANÊ’DE KAPATMA DAVASINI BİRLEŞTİRME ÇABASI
Erbaş, bir diğer önemli konu olarak ise devam eden Kobanê Kumpas Davası ile kapatma davasının birleştirilme çabası olduğunu söyledi.
Erbaş, HDP MYK tarafından Kobane eylemlerine ilişkin atılan tweetin ve yine Kobanê davasında olduğu gibi birçok delilin gizli tanık beyanlarına dayandırılmasına dikkat çekti: “Hendek olaylarından HDP’nin PKK ve KCK’nin çağrısıyla harekete geçtiğine dair suçlamalar var. HDP’nin kesinlikle o süreçte yer almadığını, aksine olayların bir an önce sona erdirilmesi ve daha fazla ölümün yaşanmaması için önemli girişimde bulunduğumuzu belirttik. Kobane davasıyla kapatma davası arasında bir bağ kurmaya çalışıyorlar zaten.
Kobanê süreciyle ilgili MYK’mız tarafından atılan tweetle ilgili olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş kararında verdiği kararı örnek gösterdik. AİHM kararda bunun düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtilmişti. Bunun da bu kapsamda ele alınması gerektiğini vurguladık.
Bir diğer başlığımız, tanık ve gizli tanıkla itirafçı beyanları. Hem iddianamede hem de mütalaada çok sayıda gizli tanık ve itirafçı beyanlarına yer verilmişti. Örneğin hem tanık hem de itirafçıların daha çok kollukta verdiği beyanlar var. Kollukta verilen beyanlardan sonra soruşturma açılmış mı? Dava açılmış mı veya kovuşturma aşamasına geçilmiş mi? O aşamada bu kişiler ne demiş? Örneğin bunlar yok. Biz biliyoruz ki pek çok benzer dosyada bu tip beyanda bulunan kişiler daha sonra yeni beyanlarda bulunarak baskı altında ifade verdiklerini, bu ifadenin kendine ait olmadıklarını söylüyor. Ayrıca itirafçı beyanlarının ve gizli tanık kurumunun da delil değeri değerlendirilmeli. Saklı tutulan tanığın, tanklık ettiği olaylar hangi sebeple öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olması kuralı var.”
AYM’NİN REDDETTİĞİ İLK DURUM DEVAM EDİYOR
Doğan Erbaş, AYM’nin kabul etmediği ilk iddianamenin aynı şekilde suçlamalara konu olduğunu da söyledi: “Daha önce AYM, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘bazı kişileri suçluyorsunuz ama bu kişilerin durumuyla HDP tüzel kişiler arasında bağ kurmamışsınız’ demişti. Bunlar HDP’nin neresinde, hangi organda yer alıyor ve benzeri HDP’yi temsil etme yetkilileri mi değiller mi? Buna bakmadan önümüze getirdiniz, demeye getirmişti. Ama bu durum hala devam ediyor. Vekillerin fezlekelerinin çoğu belki de tamamı yasama dokunulmazlığı kapsamda olduğu halde suçlama yapıldı.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***