Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili gelen soruyu yanıtlayan Beştaş, “Bizim HDP olarak adaylık tartışmamız yok. Demokrasi ittifakını, ortak mücadele perspektifi ile geliştirme yönünde bir çalışmamız var” diye konuştu.
‘ORTAK MÜCADELE PERSPEKTİFİNİ GELİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vekillere ‘adayımız Kılıçdaroğlu’dur’ demeleri talimatının verildiği yönündeki iddialara dair konuşan Beştaş, “Böyle bir bilgim yok, sizden duydum. Biz CHP içinde siyaset yürütmüyoruz, ayrı bir partiyiz, mesaj, mail sistemimiz ayrı. Böyle bir bilgiden bi haberim. Yani Genel Başkanın böyle bir paylaşım yapması çok mantıklı gelmiyor. Bunu toplantıda konuşurlar neden paylaşsın. Benim aklıma yatmadı bu ilk bölüm” dedi.
Beştaş, “HDP’nin destek verip, vermeyeceğine dair soruya ise “Bizim HDP olarak adaylık tartışmamız yok. Demokrasi ittifakını, ortak mücadele perspektifi ile geliştirme yönünde bir çalışmamız var. Biz bir deklarasyon açıklamıştık, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, deklarasyonda açıkladığımız ilkeler çerçevesinde tartışmaya açık olduğumuzu ifade etmiştik” sözleriyle yanıt verdi.
‘ÇERKES HALKI 500 BİN İNSANINI YİTİRDİ’
Konuşmasında Çerkes Soykırımı’nın yıldönümü ile ilgili de konuşan Beştaş, 158 yıl önce, 1864 yılında Rusların kılıcından geçen Çerkes halklarının gemilerle dünyanın dört bir yanına dağıtıldığını hatırlatarak, “Sürgün olarak tanımlansa da yarattığı sonuçları itibariyle bir soykırım gerçeği ile karşı karşıyayız. 500 bin insanını yitirilen bu halk Osmanlı topraklarına sürgün edilmişti. 500 bin insanın açlıktan salgından ve hastalıktan yaşamını yitirdiğini hatırlatmak isterim. Çerkeslerin bu yıl Türkiye’de de görünür olan birçok talebi vardı. Onların talepleri bizlerin de talepleridir. Biz bütün halkların bütün taleplerinin başta dil kültür hakları olmak üzere tanınması gerektiğini bunu özgürce yaşamaları gerektiğini HDP olarak her zaman savunduk. Yüzleşme ve onarıcı bir adalet için Çerkesler için de zorunlu ve gereklidir, talebimizdir” dedi.
‘ARKADAŞLARIMIZ AKP-MHP’Yİ YARGILIYOR’
Devam eden Kobanê Davası ile sözlerini sürdüren Beştaş şunları söyledi: “Şu anda AKP MHP iktidarı seçim kampanyasını mahkeme salonlarında yürütüyor, bu çoktan başlatıldı. Mahkeme salonlarında bir seçim kampanyası var, Gezi Davası kararıyla Türkiye demokratik kamuoyuna, muhalefete, halklara bir gözdağı verildi bu da seçim kampanyasının önemli ayaklarından biriydi. STK’ların muhalefetin ve halkın taleplerinin özgürce ifade etmelerinin artık mümkün olamayacağını kendilerince mesaj olarak verdiler. Ucube bir mahkeme kararıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıla varan cezalar verildi. Şu anda cezaevlerinde tutuluyor aktivistler.”
Geçtiğimiz hafta içerisinde Silivri ve Bakırköy cezaevlerini ziyaret ettiğini kaydeden Beştaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:: “Gezi tutuklularını ziyaret ettim ve onların selamlarını kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. Kendileriyle yaptığımız görüşmelerde haklı olduklarını bu davanın mesnetsiz ve siyasi dava olduğunu bizlerle paylaştılar, biz de bunu çok yakından biliyoruz. Gezi ile Kobanê Davası arasında doğrudan bir bağlantı var. Gezi ile Türkiye kamuoyuna Türkiye demokratik muhalefetine halkta mesaj veriliyor, Kobanê Davası ile de Kürt halkına mesaj veriliyor. Kobanê Davası ile ne deniliyor? Kürtler demokratik hak ve özgürlüklerini kullanamazlar. IŞİD katliamlarına karşı ses çıkaramazsınız diyorlar. Kobanê’de IŞİD yenilgisinin peşine 8 yıl sonra düşmüş durumdalar. Arkadaşlarımız her duruşma Kobanê davasında AKP iktidarın MHP ile birlikte politikalarını yargılamaya devam ediyor.
‘BU BELGE HUKUKUN BİTTİĞİNİN RESMİ OLARAK TARİHE GEÇECEK’
Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Ayla Akat ve daha birçok arkadaşımız orada rehin olarak tutuluyor ve tamamen hukuksuz bir yargılamayla yüz yüzeyiz. Açıkçası burada bir mizansen var. Yeni bir şey çıktı, elimde son duruşma tutanağı var. Savunma hakkı anayasa 36 ve AİHS 6/2’ye göre hepinizin bileceği üzere sınırlandırılamaz. Nasıl sınırlandırılmaz? Bir kişi 3 gün, 5 gün 10 gün de konuşmak isterse de bu hak tanınır çünkü adil bir yargılamanın temeli savunma hakkının kullanılmasıdır. Güçler arasında buna AİHM silahların eşitliği prensibi der. Savunma olmadan yargılama da olmaz. Bu tutanakta şunu söylüyor mahkeme, anılan nedenlerle müdafi dahil bir gün olarak savunma süresinin belirlenmesi. Korkunç bir şey, ek dosya varsa birleşen 2 gün olarak belirlenmeleri ve bunu kullanmaları. Diyor ki mahkeme ben seni ağırlaştırılmış müebbetle yargılıyorum, senin partinin demokratik siyaset hakkını elinden alıyorum, kapatma davası açıyorum, öldürülen insanların sorumluluğu aslında kendilerinden kendilerinde olduğu halde bunu oradaki tutuklu arkadaşlarımıza yükleyerek yargılama yapıyormuş gibi yapıyor. Bu belge Türkiye’de hukukun bittiğinin resimlerinden bir tanesi olarak tarihe geçecek.
SEÇİMLER İÇİN HIZLANDIRDILAR
Öyle bir acele ediyorlar ki. Yani diyeceksiniz sanki Türkiye’de yargı o kadar hızlı yürüyor ki, adil demokratik bir yargılama var diye düşünebilir ama buna böyle bir umuda kapılmayın. Bu ülke katilleri serbest bırakılıyor, kadın katilleri, çeteler her gün serbest bırakılıyor. Hizbullahçılar 18 hükümlü serbest bırakıldı. Müebbet hapis cezaları almışlardı. Şimdi mafya babaları katiller, kadın katilleri ellerini kollarını sallayarak dışarıda cirit atıyor ama siyasetçiler içeride ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorlar. Neymiş demokratik protesto hakkı için bir tweet atmışlar. Bir tweet atmışlar başka hiçbir gerekçe yok. Bu da işte nasıl bir siyasi yaklaşım olduğunu ortaya koyuyor. Açıkçası Kobanê kumpas davasında bir acele olduğunu görüyoruz, bu belge o acelenin resmidir. Gezide de acele ettiler. Bir ceza verdiler ve Erdoğan çıkıp dedi ki artık iş bitti. Yargı kararını verdi, Kobanê’de de bunu söylemek istiyorlar. Seçime giderayak bir aceleleri var. Çünkü seçim kampanyalarında kullanacakları verilere ve davalara ihtiyaçları var. Bunlardan biri de Kobanê davasıdır.
‘İSVEÇ MİLLETVEKİLİ SADECE KÜRT OLMASI VE AKP’Yİ ELEŞTİRMESİ SEBEBİYLE TERÖRİST MUAMELESİ GÖRÜYOR’
Diğer mesele NATO mesele. Biliyorsunuz İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olması konusunda Türkiye’nin vetosu var ve gerekçe olarak Suriye Demokratik Güçlerine verdiği desteği kesmelerini istiyorlar. Günlerdir iktidar bunu yapıyor, burada kalmıyor. Bu taleplerin yanında İran Kürtlerinden bir kadın İsveçli bir parlamenter var, ismini vermeyeyim. Türkiye’ye iade edin diyorlar. Bu kadın Türkiyeli değil, Türkiye’de yaşamamış Türkiye ile hiçbir bağı yok bir İsveç milletvekili sadece Kürt olması ve AKP’yi eleştirmesi sebebiyle terörist muamelesi görüyor. AKP içerde hepimizi, bütün muhalefeti ‘terör’ ilan etti. Yetmedi küresel olarak Kürt haklarını temel özgürlüklerini savunan herkesi terörist ilan etmeye çalışıyor, bu konuda hızla ilerliyor. Mesela Ragıp Zarakolu var. Türkiye yayıncılığına önemli katkılar sağlamış önemli bir yayıncı ve aydın. Hakkındaki iddiaların tamamı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında Ragıp Zarakolu’nun iadesi isteniyor. Dünyanın gözünün içine baka baka ben düşünce ve ifade özgürlüğünü tanımıyorum, bir yayıncıyı ve aydını bana iade edin diyor.
‘KÜRT DÜŞMANLIĞINI DÜNYAYA YAYIYOR’
HDP olarak ABD’yi İsveç’i Finlandiya’nın ve diğer devletlerinin yaklaşımlarını yakından izliyoruz. Efrin’den Hasekê’ye, Amed’den, Şengal’e kadar Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri kazanımlarını pazarlık konusu yapmaya çalışıyor. Biz İsveç ve Finlandiya’ya yaklaşımının aslında Kürt meselesinin içeride çözülmeden bunun küresel bir mesele haline geldiğinin farkındayız. İçeride Kürt karşıtlığının ve Kürt düşmanlığının dünyaya yayılması için büyük bir çaba var. Kürt meselesi Suriye ve Türkiye’de iç içe geçmiş, NATO’yu ve diğer uluslararası kurumları bu konuda şantaj yaparak dize getirmeye çalışan bir Türkiye var.
‘ŞANTAJLARLA KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEZ’
Bizim bu konuda çözümün Ankara olduğu, TBMM olduğu yönünde net ifadelerimiz var. Kürt meselesi Türkiye’nin içinde çözülebilir, gidip NATO’ya şantaj yaparak İsveç ve Finlandiya’yı veto ederek bu meseleyi çözemezsiniz, bunu herkes biliyor. Tabii ki dar pazarlıklara bu ülkelerin gireceklerini düşünmüyoruz. Çünkü İsveç’te de Finlandiya’da da demokratik bir düzeni, adil bir yargı sistemi, düşünce ve ifade özgürlüğü yerleşmiş durumda. Kürt karşıtlığına taraftar toplamanın sonuçsuz kalacağını görüyoruz. İsveç ve Finlandiya’nın bu kadar yıllık emeklerini çöpe atmayacaklarına inanıyoruz. Kürt düşmanlığı çabaları boşa kürek sallamaktır.
‘NEDEN VALİLER KARADENİZLİ?’
Geçenlerde Kürt meselesi bağlamında şöyle bir görüntü gördük. Topal Osman resimli otobüsler Diyarbakır sokaklarında dolaştırdılar diyeceksiniz ne alaka, ben o alakayı size kurayım Kayyımın sadece belediye ile ilgili olmadığını sosyal kültürel çevreyi de değiştirme temelli olduğunu birçok kere ifade ettik. Kültürü bitirmek dili yok etmek istiyor yaşam tarzına direkt müdahale ediyor. Ben okurken gülümsedim acı acı güldüm. Kızıltepe kayyımı hamsi festivali yaptı, benim vekili olduğum ve büryanı ile ünlü olan Siirt’te de hamsi festivali yapıldı. Neden Valiler Karadenizli. Getiriyorlar tonlarca hamsiyi kayyımlar festival yapıyorlar. Bir büryan festivali ya da fıstık festivali yapmak akıllarına gelmiyor çünkü oranın kültürüne düşmanlar.
‘TOPAL OSMAN FOTOSU DOLAŞTIRMAK GÖZDAĞI VERMEK DEĞİL DE NEDİR?’
Giresun Valiliği Lice’de Off Road Festivaline katılmış. Giresun Valiliği’nin otobüsünün üzerinde elinde silahlı Topal Osman fotoğrafı ve Giresun size yeter sloganı yazıyor. Yargı yetmedi, mahkeme salonları yetmedi, Topal Osman’ı da seçim kampanyasında malzeme yapıyorlar. Çürüyen yozlaşan bir iktidarın sığındığı son limanı Kürt katliamı, Pontus, Rum ve Ermeni katliamlarında yer alan Topal Osman’a sığınmak oldu. Lice’de silahlı ve mesaj içerikli Topal Osman fotosu dolaştırmak Kürtlere gözdağı vermek değil de nedir? Bu açık bir soykırım tehdidi değil midir? Halkların hafızasına saldırı değil midir? Beyaz Torosları bitirdik diyenleri şimdi Topal Osmanlı otobüslerle gözdağı veriyor. Haddinizi bilin ya ne olduğu belli olan birini Valilik onayıyla Diyarbakır’da göndermek Kürt düşmanlığının nerelere vardığını gösteriyor.
‘TOPAL ÖRDEK DURUMUNA DÜŞÜNCE TOPAL OSMAN’A SARILDINIZ’
Resmi makamlarca bir tehdit sokaklarda dolaştırılıyor, bunu yapanlar ve buna izin verenlerin derhal görevden alınmaları gerekiyor. Kürt düşmanı değiliz diyorlar ya bu sorularımıza bir cevap verin. Topal Osman’ın ne işi var Diyarbakır sokaklarında son çırpınışla böyle çete tehditleri yapmak sizin için olağanlaşmış ve rutin bir siyaset olabilir ama bizim görevimiz sizin bu çetevari siyasetinizle mücadele etmektir. Ne Lice ne de Diyarbakır böyle kirli provokasyonlara izin vermedi, vermeyecektir. Bunu iyi bilin! Cevabı Newroz’da almıştınız almaya devam edeceksiniz milyonlarca insandan. Topal Osman’ınızla, SADAT’ınızla da çetelerinizle de IŞİD’lilerinizle de kendinizi kurtaramayacaksınız. İktidarda topal ördek durumuna düşünce Topal Osman’a sarıldınız Allah akıl fikir versin.
‘TECRİT SADECE KÜRT HALKINI İLGİLENDİRMİYOR’
Kürt karşıtlığı ve savaş politikalarının sebebidir tecrit sistemi. Çünkü şu anda barışı konuşan barış talep eden bir haftada barış getirebilirim diyen Öcalan tecritte tutuluyor. Barışın konuşulmasını istemiyor iktidar. Öcalan’ın sunduğu proje Ortadoğu ve Kürt halkı için demokratik bir proje. Neresine karşı çıkıyorsunuz? Çözüm sürecinde 3 yıl aynı masada oturdunuz. Yarın savaş politikası bitince ki eninde sonunda geleceğiniz yer orası.
Ben Türkiye halklarının tamamına sesleniyorum, tecrit sadece Kürt halkını ilgilendirmiyor, 84 milyon insanın barış içinde yaşamını, ekonomik özgürlüğün ve insanca yaşamını etkiliyor. Lütfen buna hep birlikte karşı çıkalım, barışı bu topraklara getirelim, istersek yapabiliriz. Bu iktidara karşı hep birlikte demokratik bir muhalefet ortaya koyabilirsek bunu başarabiliriz. Tecridi kaldırın barış sesi çözüm sesleri yükselsin, insanların umut yükselsin. Geleceğe güvenle bakabilirsin anneler. Ne Trabzon’da ne Hakkari’de ne Giresun’da ne İstanbul’da çocuğumun cenazesi gelecek diye geceler boyunca ağlamasın. Artık bu gözyaşları bitsin.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***