Kürt diline dönük asimilasyon ve inkar politikalarının devam ettiği süreçte Kürtler Kürt Dili Bayramı’nı kutlamaya hazırlanıyor. Birçok yerde Kürt Dili Bayramı kapsamında eylem ve etkinlikler düzenlenirken, Kürt kadınları, yaşamın her alanında Kürtçe’nin eğitim dili olması için taleplerini bir kez daha yükseltti. Kürt dili ve kültürünün inkarına karşı Kürtlerin mücadelesinin sürdüğünü söyleyen İstanbul’da yaşayan Kürt kadınlar, “Dilimiz bizim kimliğimizdir” diyerek, demokratik bir ülke için ilk olarak Kürtçe’nin önündeki engellerin kalkması gerektiğini söyledi.
‘DİLİM BENİM KİMLİĞİMDİR’
Kürtlere ve Kürtçe’ye yönelik saldırıların en yakın tanığı devlet baskısı sonucu Kürt kentlerinden metropole göç etmek zorunda bırakılan kadınlar. Rabia Aslan da (57) bu kadınlardan biri. Mardin’in Kerboran (Dargeçit) ilçesine bağlı Kavaka (Ormaniçi) köyünde yaşayan ve 1988 yılında askerlerce köyleri yakıldığı için göçe zorlanan Aslan, devlet baskısı sonucu 4 kez göç etmek zorunda kaldı. Mezopotamya Ajansı’ndan Esra Solin Dal’a konuşan, topraklarından koparılsalar da dillerine sahip çıktıklarını söyleyen Aslan, “Dilim benim kimliğimdir” diyerek Kürtçe’nin önemine değindi. Türkiye metropollerine göç ettikten sonra yaşadığı en büyük sorunun dilini özgürce konuşamamak olduğunu söyleyen Aslan, “Kendi dilimizde hizmet görmek, eğitim görmek bizim en temel hakkımız. Bu hak herkes için geçerli olması gerekirken, Kürtler bundan yararlanamıyor” ifadelerini kullandı.
KÜRTÇE’YE TAHAMMÜLSÜZLÜK
Özellikle Türkiye metropollerinden asimilasyon politikalarını daha derin yaşadıklarını dile getiren Aslan, “Bizim topraklarımız Kürdistan’dır dilimiz de Kürtçedir. Tüm halklar gibi dilimize, kültürümüze saygı duyulmasını istiyoruz. Biz Türkçe’ye ya da başka dillere karşı değiliz ama bizde anadilimizde eğitim görmek istiyoruz” dedi.
Kürtlerin anadilinden mahrum bırakılmasının “dile karşı tahammülsüzlük” olarak nitelendiren Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürtler bir azınlık değil bu yüzden eğitim hakkından mahrum bırakılamaz. Bugün dünyanın farklı yerlerinden savaş ya da başka nedenlerle ülkeye gelenler kendi dillerinde eğitim alırken, İngilizce okullarda zorunlu ders olarak verilirken, Kürtlere bu hak neden tanınmıyor. Bin yıllardır bu topraklarda yaşayan Kürtler kendi dilini konuşunca mı ülke bölünüyor? Kürtçe’ye bir tahammülsüzlük söz konusu. Herkes kendi diliyle rengiyle yaşarken sadece Kürtlerin önü kesiliyor. Bunu kabul etmiyoruz.”
‘HER KÜRT DİLİNİ ÖĞRENMELİ’
Kürtlerin yıllardır kendi dili ve kültürü için mücadele ettiğini aktaran Aslan, bunun için büyük bedeller ödediklerini kaydetti. Türkiye’nin demokratik bir ülke olması için Kürt dilinin özgürleşmesi ve önündeki engellerin kaldırılıp, resmi ve eğitim dili haline getirilmesi gerektiğinin altını çizen Aslan, “Tüm Kürtlerin dil bayramını kutluyorum. Kürtçe okulların açılması ve anadilde eğitim verilmesini istiyorum. Tüm Kürtleri de asimilasyona karşı Kürtçe öğrenmeye, Kürtçe konuşma ve okumalarını istiyorum” şeklinde konuştu.
Beyoğlu ilçesinde yaşayan Mardinli Yüsra Yalçınkaya (38) da, çocuklarıyla Kürtçe konuşmasına rağmen sokakta ve okullarda Türkçe’nin baskısı altında olduklarını dile getirdi. Yalçınkaya, bu nedenle çocuklarının zamanla asimilasyona uğrama tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti. Asimilasyonun sadece okulda gerçekleşmediğine dikkat çeken Yalçınkaya, “Çocuklar, eve geldiklerinde televizyon ve internet dilinin Türkçe olması sebebiyle Kürtçe’yi unutabiliyorlar. Anadilini bilmeyen hiçbir çocuk ya da birey hangi dili öğrenirse öğrensin tam anlamıyla öğrenemez. Bu yüzden biz annelere büyük görevler düşüyor. Mutlaka çocuklarımıza anadillerinde konuşmalıyız” diye belirtti.
DİL VE KİMLİĞE SAHİP ÇIKILMALI
Yine Mardin’den yıllar önce İstanbul’a gelen ve Beyoğlu ilçesinde oturan Kadriye Korkmaz (70), Kürt dili ve kimliğinin yaşatılmasının önemine değindi. Kadınlara Kürtçe’ye sahip çıkmaları çağrısında bulunan Korkmaz, “Devlet köyümüzü yaktığı için İstanbul’a göç etmek zorunda kaldık. Kapı komşularımızla bile konuşamıyorduk. Çünkü biz Türkçe bilmiyorduk onlar ise Kürtçe bilmiyordu. Kürtçe konuştuğumuzda, ‘Biz anlamıyoruz. Kürtçe konuşmayın’ diyorlardı. Uzun süre kimseyle komşuluk ilişkisi kurmadık. Türkçe bilmediğim için hala el-kol işareti yaparak derdimi anlatıp, alışveriş yapıyorum. Beni anlayan, Kürtçe bilen doktorlar çok az İstanbul’da. Hayatın her alanında dilimizden dolayı bir dışlanma yaşadık diyebilirim” dedi.
‘DİLİ YASAKLAMAK HALKI YOK ETMEKTİR’
“Bir dili yasaklamak bir halkı yok etmek demektir” diyen Korkmaz, şöyle devam etti: “Benim Kürt annelerinden isteğim bu yasakçı anlayışa karşı çocuklarına Kürtçe’yi öğretmeleri. Ben kimsenin dilini unutmasını, sağır ve dilsiz gibi yaşamasını istemiyorum.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***