2024’teki hedefi cezaevi kapasitesini 500 bine çıkarmak olan AKP iktidarı, F tipi, T tipi, C tipi, E tipi cezaevlerinden sonra şimdi de Y Tipi cezaevi açtı.
Şu an Türkiye’de, Antalya Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Ereğli 1 No’lu Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Ereğli 2 No’lu Y Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu olmak üzere 3 Y tipi cezaevi bulunuyor.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan mahpuslar için yapılan ve üç katlı olduğu vurgulanan Y Tipi cezaevlerini ziyaret eden Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Zelal Avcı, bu cezaevlerinin her katta bir mahpusun kalacağı ve mahpusların birbirlerini göremeyeceği şekilde tasarlandığını söyledi.
“GÜNEŞE TERS DİZAYN EDİLDİ”
Avcı, “Dumlu 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na yapmış olduğumuz avukat ziyaretleri sonucunda buranın Y tipi şeklinde inşa edilmiş bir hapishane olduğunu gözlemledik. Görüştüğümüz mahpuslar; günde 1 saat havalandırmaya çıktıklarını, havalandırma için ayrı bir yere götürüldüklerini, hapishanenin güneşe ters bir şekilde dizayn edildiğini ve hücrelerde küçük bir pencere olduğunu söyledi. Mahpuslar, ihtiyaçlarını karşılayamadığını, güneş ışığı ve temiz havaya erişimlerinin engellendiğini anlattı.” dedi.
YAŞAMSAL İHTİYAÇLARA MÜDAHELE
Gazete Duvar’dan Hacı Bişkin’e konuşan Avcı’nın açıklamaları şöyle:
“Kişinin tek başına tutulması gibi önlemler güvenlik gerekçesiyle gerekli olsa dahi, hiçbir zaman söz konusu mahpusların gün ışığı ve temiz havadan mahrum bırakılması anlamına gelmemeli. Bunlar her mahpusun erişme hakkı bulunan yaşamın temel unsurlarıdır. Ayrıca, bu unsurların yokluğu hastalıkların yayılmasına uygun koşullar yaratmakta.
Hapishanenin güneşe ters bir şekilde dizayn edilmiş olması da mahpusların yaşamsal ihtiyaçlarına müdahale edildiğini göstermekte. Ayrıca görüştüğümüz mahpuslar hiçbir sportif faaliyetten yararlanamadıklarını, sohbete çıkarılmadıklarını, atölye ve kurslardan yararlanamadıklarını da belirttiler.
Avrupa Konseyi (AK) İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) göre, özellikle yüksek risk oluşturan mahpuslar, ağır gözetim durumlarını telafi edecek şekilde, gözetim birimlerinin sınırları içinde nispeten rahat bir programa tabi olmalı. Birimdeki diğer mahpuslarla bir araya gelebilmeli ve kendilerine faaliyetler konusunda farklı seçenekler sunulmalı.
HÜCRE HAPSİ CEZANIN BİR PARÇASI OLMAMALI
Yüksek güvenlik birimlerinde iyi bir iç ortam yaratmak için özel çaba gösterilmeli. Amaç, personel ve tutuklular arasında olumlu ilişkiler yaratmak olmalı. Bu hem birimde kalanların insanca muamele görmesine hem de etkili kontrol, emniyetin ve personel güvenliğinin sağlanmasına yarayacak.
Yapılan diğer bilimsel araştırmalar da tecridin insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini göstermekte. Bunun yanında CPT de hücre hapsinin bir cezanın parçası olarak asla uygulanmamasını ve ceza yaptırımının bir parçası olmaması gerektiğini düşünmekte. Bunlara rağmen Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü mahpuslar ağır tecrit koşullarında hapsediliyor.
Uzun süreli hapsin hükümlüler üzerinde sosyallikten uzaklaştırıcı çeşitli etkileri olabilir. Uzun süreli tutuklular, hapishanede olmanın yanı sıra (özgüvenin kaybı ve sosyal becerilerde bozulma da dahil olmak üzere) çeşitli psikolojik hastalıklara sahip olabilir ve sonuçta hemen hepsinin geri döneceği toplumdan gittikçe daha fazla kopma eğilimleri bulunabilir.
HAPSETME KOŞULLARI CEZALANDIRMA YÖNTEMİ OLMAMALI
CPT’nin görüşüne göre uzun süreli mahkumiyetleri bulunan hükümlülerle ilgili uygulamaların, bu etkileri olumlu ve proaktif bir şekilde telafi etmeye yönelik olması gereklidir. Bu durum Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (AİÖK) ve CPT’nin önerileriyle çelişmekte. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün, Ceza İnfaz Kurumu Yönetimi El Kitabı’nda ‘Hapis cezası sadece özgürlükten yoksun bırakmayı içerir, hapsetme koşulları asla ek bir cezalandırma olarak kullanılmamalı’ ifadesi geçmesine rağmen faaliyete geçecek olan Y tipi hapishanelerde hapsetme şekli olarak da bir cezalandırma sistemine gidildiğini gösteriyor.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***