Türkiye’de çiftçi sayısı hızla azalırken üreticiler tehlikenin boyutuna dikkat çekiyor. Artık tarımsal üretimi kumar oynamaya benzeten üreticilere göre bu şartlarda ekim yapacak çiftçi bulmak imkânsız.
Türkiye’de kayıtlı çiftçi sayısı 500 binin altına inerek son yılların en düşük seviyesine geriledi. Bu durum Türkiye’nin tarımsal üretimi için büyük bir riski de beraberinde getiriyor. Zira Türkiye’de üretilmeyen her gıda maddesi daha fazla ithalat demek. Bu da beslenmek için ödenen faturayı daha da kabartabilir. Ayrıca son dönemde yaşanan pandemi ve savaş gibi etkenler de gıdaya erişimi oldukça zorlaştırmıştı. Bu durum ülkelerin kendi üretimini arttırması noktasında önemli bir gösterge oldu. Fakat Türkiye mevcut şartlarda tarımsal üretimini sağlıklı bir şekilde arttıramayabilir.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yayınlanan istihdam izleme raporuna göre, kayıtlı çiftçi sayısı yıllık bazda yüzde 13 düşerek 493 bin oldu. DW Türkçe, çiftçi sayısındaki bu azalmanın nedenlerini ve beklenen sonuçlarını farklı bölgelerde üretim yapan ziraat odalarına sordu.
Sorun her yerde aynı
Tarımsal üretim yapılan bölgeler değişse de çiftçinin problemi genellikle aynı. Gittikçe daha fazla geçim zorluğu çekmek.
Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen’e göre bu listenin başındaki ilk madde çiftçinin para kazanamaması. Artık çiftçilerin toprağa küstüğünü ve ata mesleğini terk ettiğini dile getiren Girmen, kimsenin para kazanmadığı bir işi yapmak istemeyeceğini, artık çiftçilerin de bu düşünce ile kırsaldan kente göç ettiğini vurguluyor.
“Bu iş kumar oynamak gibi”
Kumluca Türkiye’nin meyve-sebze üretimi için oldukça önemli bir yer. Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökçe de aynı vurguyu yapıyor:
“Artık hangi çiftçi para kazanabiliyor? Tarım para kazanılan bir sektör olmaktan çıktı. Yani bir geleceği de yok. Kim niye devam etsin? Ben ekiyorum sonra biçiyorum ama ne kazanacağımı hiç bilmiyorum. Ya bunun kumar oynamaktan ne farkı var. Bu iş kumar oynamak gibi.”
Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu ise bu işi yapmanın bir anlamının kalmadığını söylüyor. İskenderoğlu’na göre artık çiftçi para kazanmak için tarlasını ekemiyor. Ektiği az miktardaki tarlasını ise zaman geçirmek için işliyor. Ancak ona da gerekli gübreyi atamadığı için rekolte düşük oluyor.
“Oğlum çiftçi olsun istemiyorum”
45 yaşında olduğunu söyleyen İskenderoğlu oğlunun çiftçi olmasını istemiyor ve bunun gerekçesini şöyle açıklıyor:
“Ben buğday, mercimek, mısır ve pamuk tarlasının içinde büyüdüm. Ata mesleği bu. Bugün de traktörün üstündeydim. Bakın hâlâ zorlansam da yapıyorum bu işi. Ama 20 yaşındaki çocuğumu uzak tutuyorum çiftçilikten. Bir ziraat odası başkanı olarak kendi oğlumun çiftçi olmasını istemiyorum. Memur olsun ya da başka bir maaşlı işte çalışsın. Düşük maaşı olsa bile çiftçi olmasın istiyorum. Bundan daha çarpıcı bir örnek var mı?”
Ziraat odası başkanlarının ortak görüşü çiftçilerin tarımdan uzaklaşmasının durdurulamayacağı. Bu konuda tehlike çanlarının çaldığını anlatıyor ve uyarıyorlar: “Biz artık belli bir yaşın üzerindeyiz. Ama bizden sonra toprakla kimse uğraşmayacak. Gençleri teşvik etmemiz lazım.”
“Kapanmayacak yaralar oluşacak”
Artık tarımsal üretimde çok tehlikeli bir eşiğe gelindiğini belirten Süleyman İskenderoğlu, topraktan kopuşların önümüzdeki günlerde de devam edeceğini aktarıyor. Tarımdaki yanlış politikalar nedeniyle kırsaldan kente göçün hızlandığın anlatan İskenderoğlu, şöyle devam ediyor:
“Kapanmayacak yaralar oluşuyor. Köyünü bırakıp, tarlasını bırakıp giden, şehre yerleşen vatandaş bir daha gelmeyecek. Bunun çok daha yıkıcı etkilerini göreceğiz. Buna gerçek önlemler alınması gerekiyor.”
Köylerdeki okulların kapatılması nedeniyle uzun süre önce köylerini bırakıp giden çiftçilerin artık şehirlerde kirada oturduğunu anlatan Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökçe, yanlışın eğitim sistemindeki değişikliklerle kente göçün teşvik edilmesi ile başladığını ifade ediyor. Ailelerin çocuklarının eğitimi için yıllar önce kentlere gitmek zorunda kaldığını söyleyen Kökçe, böylece ne mevcut çiftçilerin ne de alttan gelecek olan yeni nesil çiftçilerin kırsalda kaldığını belirtiyor.
“Çiftçi ile evlenmek sorun olarak görülüyor”
Bu süreçte kırsalda kalan yaşlı nüfusun da artan girdi maliyetleri ile baş edemeyerek toprağa küstüğünü anlatan Kökçe, çiftçiye bakış açısının da gençlerin bu mesleği terk etmesinde ya da hiç istememesinde etkili olduğu görüşünde. Kökçe, “Gençler kırsalda tarım ile uğraşıyorsa evlenmek istediğinde olumsuz karşılanıyor. Bu çok önemli bir mesele. Çiftçinin adı şu son günlerde hatırlandı işte. Pasifize edilmiş bir kesimden bahsediyoruz. Gençler neden tarım yapmak istesin böyle bir durumda?” diyor.
Artan nüfusa dikkat çeken çiftçiler buna karşın üretim alanlarının imara açılması gibi yöntemlerle ranta çevrildiğini ve büyük bir problemin oluştuğunu söylüyor. Tarım arazilerinin mutlaka korunması gerektiğini söyleyen Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen’e göre tarımdan kopuşun durdurulması için önce girdi maliyetlerinin düşürülmesi sonra da desteklerin üretim aşamasında çiftçiye verilmesi gerekiyor. Bu alanda kaybedilen zamanın bir daha geri getirilemeyeceğinin altını çizen Girmen, artan nüfusa ve gıda ihtiyacına rağmen üretimin gittikçe gözden düştüğünü, bu durumun da Türkiye için ciddi bir tehlike barındırdığını söylüyor.
Ciddi ve gerçekçi politika
Girmen’e göre Türkiye’nin kısa ve uzun vadede ciddi ve gerçekçi bir üretim politikası hazırlayıp uygulamaya koyması gerekiyor. “Hangi sektör de olursa olsun bir makinenin, bir traktörün, bir fabrikanın yerine yenisini koymak kolay. Ama tarım öyle değil. Giden çiftçi bir daha gelmiyor. O üretimi aynı şekilde yapamazsınız. Bunu korumamız lazım” diyen Girmen, Türkiye’de tarımsal üretimdeki sorunun diğer ülkelere göre daha hızlı büyüdüğünü ve bunun kontrol altına alınması gerektiğini dile getiriyor.
Motorin, gübre, sulama ve ilaç maliyetleri düşmediği sürece tarımı bırakanların sayısının hızla artacağını aktaran Süleyman İskenderoğlu da bu noktada acil destek paketlerinin devreye alınmasını talep ediyor.
Neredeyse tarımda kullanılan her ürün ve girdinin son bir yılda yüzde 300 maliyet artışı yaşadığını ifade eden Hidayet Kökçe, çiftçi sayısının artması için insanların bu işten para kazanması gerektiğini söylüyor. “Çiftçiler para kazanabilirse bu alana ilgi artacaktır. İnsanlar üretmek isteyecektir. Aksi mümkün değil. İnsanlar bu maliyeti görünce daha üretime başlamadan vazgeçiyor çiftçilik yapmaktan. Bugün bir dönüm sera kurmanın maliyeti yüzbinlerce liradan başlıyor” diyen Kökçe, önce maliyetlerin düşürülmesi, sonra da okul çağındaki gençlere çiftçiliğin sevdirilmesi gerektiğini vurguluyor. Kökçe, “Gençler çiftçilik yapmaya karar verdiğinde ise onlara devletin destek vermesi şart” diye konuşuyor.
Çiftçi temsilcilerine göre yakın zamanda yapılan baraj yatırımlarının, sulama kanallarının ve ekipman yatırımlarının 5 sene sonra bir anlamı kalmayabilir. Zira onlara göre önlem alınmazsa o yatırımları kullanacak çiftçi kalmayabilir.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – EMRE ESER
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***