Büyük barışa giden yolda en önemli adım Kürt sorununda demokratik çözüm olduğunu belirten HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Üçüncü yol bu ülkenin halklarına barışı ve adaleti getirecek olan programın adıdır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), il eşbaşkanlarının toplantısı Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında başladı. Toplantının açılış konuşmasını Sancar yaptı. Önemli bir dönemden geçildiğini ifade eden Sancar, “Bu yılı final yılı olarak ilan etmiştik. Öyle olacağı da her açıdan her işarette anlaşılıyor. Bu konuda bizlere de çok önemli görevler ve sorumluluklar düşüyor. HDP direnmenin adıdır, bunu herkes biliyor. Bunu en iyi ortaya koyanlar da, yerellerde mücadeleyi ortaya koyan sizlersiniz. Direnmek bizim varlık şeklimiz, mücadele özümüzdür, siyaset tarzımızın temelidir. Sadece direnmekle siyaset olmaz, direnmenin üzerine bir şeyler koymamız gerektiğini biliyoruz. Direnmeyi bütün baskılara rağmen en iyi şekilde gerçekleştiren bütün çalışanlarımızı, emekçilerimizi bir kez daha tebrik etmek istiyorum. Halklarımız adına hepsine teşekkürlerimizi iletiyorum” dedi.
ŞİMDİ İNŞA ZAMANI
İki yıl önce gerçekleştirdikleri kongrelerinde “Direnmeden sonra yolumuz şimdi inşadır” dediklerini hatırlatan Sancar, “Şimdi inşa zamanıdır, inşa derken kast ettiğimiz bu ülkeye demokrasiyi toplumsal adaleti barışı özgürlüğü getirecek bir düzeni kurmaktır. Bu düzeni hep birlikte kuracağız. Bu düzeni öncelikle sizlerin yerellerde yürüteceği güçlü mücadeleyle inşa edeceğiz. Bu değişikliği yeni başlangıcı ve inşayı yerellerden başlatacağız. Hedefimiz büyük demokrasi ittifakını oluşturmaktır amacımızda bu ülkeye güçlü demokrasiyi ve büyük barışı getirmektir. Esasen demokrasi mücadelesi halkın kendi kendini yönetme mücadelesidir. Demokraside gerçek anlamda oluşacaksa halkın kendi kaderine karar vermesidir. İşte bunun için en önemli kanal ve yol yerellerdeki mücadeledir” diye belirtti.
YEREL DEMOKRASİ ÖNEMLİ
Demokrasi İttifakı için yapılan görüşme ve toplantılara değinen Sancar, “İstişareler yapıyoruz ama esas olan yerellerdeki güç birliğini mücadele ortaklığını yaygınlaştırmaktır. O nedenle sizlere düşen görev, il eşbaşkanlarımıza düşen sorumluluk son derece büyüktür. Bu inşa yolunda hayati önem taşımaktadır. Bizim amacımız gerçek ve güçlü demokrasiyi inşa etmektir ve bunun üzerinde büyük barışı kurmaktır. Bunun da en önemli ayağı yerel demokrasidir. Yerel mücadele nasıl Demokrasi İttifakının can damarıysa yerel demokrasi de güçlü demokrasinin kalbidir. Yerel demokrasi olmadan, güçlü hatta herhangi bir demokrasinin kurulamayacağını da gayet iyi biliyoruz” ifadesinde bulundu.
TOPLUMSAL BARIŞI İNŞA ETMEK
Sancar, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Şimdi içinde yaşadığımız düzen merkeziyetçilikten otoriterliğe hızla ilerleyen bir yol kat etmiştir. Bugün otoriterliği yerleştirmiş faşizmi kurumsallaştırmak için de elinden geleni yapan bir iktidar düzeniyle karşıyayız. Merkeziyetçilik otoriterlik üretir. Denetimsizlik keyfilik yoksulluk yolsuzluk ve yozlaşma üretir bunu gayet iyi biliyoruz. Topluma yabancılaşma ve toplumsal sorunlara kayıtsızlık üretir. Tekçilik, ayrımcılık, bastırma, zorbalık ve asimilasyon üretir. İşte merkeziyetçiliğin üzerine inşa edilen bu otoriter düzenin alternatifi güçlü demokrasidir. Bu hedefe giden yolun adı da yerel demokrasidir. Yerel demokrasi katılım, denetim, özgürleşme ve çoğulculuğun gelişimi demektir. Eğer güçlü demokrasiyi bu şekilde yerelden inşa edebilirsek büyük toplumsal barışı da aynı şekilde inşa edebileceğimizi biliyoruz. Buna inanıyoruz başka yolu olmadığını da görüyoruz.
ÜÇÜNCÜ YOL GERÇEK ÇIKIŞ YOLU
Yerel demokrasi aynı zamanda bir örgütlenme ve mücadele şeklidir. Yerel demokrasinin yerellerde kurulması ve ittifakların sadece merkezi görüşmelerle sınırlı kalmayacağının bilinmesi önemlidir. Her bulunduğumuz yerde bütün illerde ilçelerde, her şehir bütün demokrasi güçleriyle bir araya gelmek için merkezdeki gelişmeleri beklemeden sizlerin çalışması çaba harcaması gerekiyor. Bizim bu hedeflerimize ulaşmamız açısından da önemlidir. Kendi kendimizi yönetebilmemiz, halkın kendi kendisini yönetebilmesi için bunun mutlaka sağlanması gerekiyor. Türkiye’de merkeziyetçi otoriter rejimin faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan iktidar düzeninin alternatifi bu nedenle biziz. Gerçek alternatif HDP’dir. HDP’nin öncülüğünde kurulacak kurulmakta olan ve genişlemesi için çaba harcadığımız demokrasi ittifakıdır. Buradan önümüzdeki dönemin mücadele hattının aynı zamanda fotoğrafını da net bir şekilde görme imkanımız vardır. Üçüncü yol dediğimizde esas kastettiğimiz hususlardan biri de budur. Yani yerel demokrasi üzerine güçlü bir demokratik bir sistem inşa etmektir. Merkeziyetçiliğe, otoriterliğe, baskıya, zulme karşı halkın katılımının denetiminin, söz ve karar hakkının olduğu bir düzen kurmaktır. Bunu bizden başka dillendiren de yok, bizden başka programına koymayı bırakın tartışmaya yanaşan bile yok. O nedenle HDP ve üçüncü yol, HDP’nin öncülüğünde kurmak istediğimiz demokrasi ittifakı gerçek çıkış yoludur.
POLİS ŞİDDETİ
Türkiye çoklu krizler yaşamakta bunun en görünen yüzü ekonomik krizdir. Ekonomik kriz dediğimiz de ülkenin yüzde 90’ından fazlasının yoksulluğa ve açlığa mahkum edilmesidir. Eğer bugün enflasyon 3 haneli rakamlara çıkmışsa bunun temelinde tam da bu sistem yatmaktadır. Demokrasi yoksa toplumsal adalet, özgürlük yoksa bunun yerine olacak şey yoksulluk, açlıktır, sömürüdür. Sömürünün, açlığın yoksulluğun, yoksunluğun egemen olduğu düzende barıştan söz etmenin imkanı da yoktur. Çünkü saydığım her bir unsur aynı zamanda şiddeti hayatın her alanına yayar. Şiddet dediğimiz zaman sadece devletin çıplak baskı aygıtlarıyla uyguladığı yöntemleri kastetmiyoruz. Bunları fazlasıyla görüyoruz. Polis şiddetini görüyoruz cezaevlerinde hasta mahpuslara yapılan muamele başta olmak üzere uygulanan baskıyı biliyoruz, İmralı’da uygulanan ağır tecrit rejimini biliyoruz. Yine cenazelere bile tahammül edemeyen hakkıyla defin işlemine bile izin vermeyen uygulamaları biliyoruz. Kadına karşı kırım haline gelen o acımasız şiddetin nasıl yayıldığını ve iktidar düzeni tarafından teşvik edildiğini hatta bunun cezasız bırakılması için her yolun denendiğini de görüyoruz. Fiziksel çıplak şiddet işçiye de yönelmektedir. Sömürüye ve eşitsizliğe itiraz eden emekçilere hemen polisin şiddetli saldırısının gerçekleştiğini görüyoruz. Toprağını suyunu deresini savunan köylülerin de aynı şekilde şiddetle karşılaştığını görüyoruz.
FİİLİ İDAM CEZASI
Fakat şiddet bundan ibaret değildir, en ağır şeklini çeşitli alanlarda yaşıyoruz. Bir örneğini dün yaşadık. Kamuoyunun iyi bilmesi gerekiyor. Dün Manisa Akhisar’da cezaevinde bulunan tutuklu Mehmet Sevinç hasta olmasına rağmen serbest bırakılmadı ve hayatını cezaevinde yitirdi. Bu başlı başına bir zulüm zaten. Daha önce de söyledik başka arkadaşlarımıza, başka yurttaşlara da cezaevlerinde aynı muamele reva görülmektedir. Bunun sembollerinden biri de Aysel Tuğluk yoldaşımız ve arkadaşımızdır. Cezaevinde kalmasının mümkün olmadığı hemen herkes tarafından bilinmesine rağmen bugün cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Cezaevlerindeki bu uygulamaların fiili idam cezası olduğunu defalarca söyledik. Anayasa’da ve yasalardan idam cezası çıkarılması olması bile hasta tutukluların tedavilerinin engellenmesi ve tahliye edilmemeleri, içeride hayatlarını devam ettirecekleri bilinmesine rağmen tahliye edilmemeleri ölüme bilerek göndermek anlamına gelir. Bunun da anlamı da fiili idam cezasıdır. Mehmet Sevinç’in ailesi ve dostları cenazeyi alıyorlar defin işlemleri Kocaeli’nin bir ilçesine gidiyorlar ama cami imamı cenazeyi yıkamayı reddediyor. Bu yetmiyormuş gibi defin aracı da verilmiyor. Bunun ötesinde polis defin işlemini engellemek için her türlü yola başvuruyor. Düşünün bir cami imamı cenazeyi yıkamayı reddediyor. Hangi inançta var. Hangi inanç kabul eder bunu. Bir cenazenin inancına göre kendisinin ve yakınlarının inancına göre defin edilmesi konusunda bile ayrımcılık yapan bir zihniyetin bu topluma neleri dayattığını çok açık görebiliriz.
KOBANÊ DAVASI
Pek çok alanda ayrımcılık üreten bu sistem aynı zamanda şiddetin her türünü bu toplumun her zerresine yaygınlaştırıyor. Fiziksel çıplak şiddet dedik işte bunlar onun göstergesidir. Her gün polis operasyonlarıyla karşı karşıya kalan yargı kumpaslarının devreye sokulduğu bir zamanda yaşıyoruz. İşte Kobanê Kumpas Davası. Her gün yeniden yeniden kumpas açığa çıkmasına rağmen keyfilik ve yüzsüzlükle yürütülen ve iktidar tarafından sahiplenilen bir dava söz konusudur. Yoldaşlarımız bu düzeni mahkum etmek için her gün en etkili şekilde sözlerini kullanıyorlar ama bizlerin bu sözleri ve oradaki güçlü adalet direnişini yaygınlaştırmamız gerekiyor. Bu konuda eksiklerimiz ve yetersizliklerimiz var. Orada söylenen her sözün bulunduğumuzda her şehirde ve mahallede duyulmasını sağlamamız gerekiyor.
HER TÜRLÜ ÇABAYI HARCAMAK ZORUNDAYIZ
Bu düzenin karşısına gerçek güçlü demokrasiyi koymak istiyoruz. İnşa hedefimizin merkezinde yer alan nokta budur. Yerel demokrasinin zerresinin kalmadığı bir dönemdeyiz. Kayyım uygulamalarını sizlere uzun uzun anlatmama gerek yok ama sizlerin uzun uzun anlatmanıza gerek var. Her yerde anlatmalıyız. Kayyım uygulaması bu rejimin en çıplak göründüğü alandır. Hem yolsuzluklar hem de her türlü kültürel gasp tam da kayyımlar eliyle yürütülmektedir. Sadece bununla da kalmıyor kayyım sistemi. Aynı zamanda kayyımların bulunduğu her şehirde yozlaşmayı ve çürümeyi teşvik ediyor. Yandaşlar eliyle rant dağıtarak ahlaksızlığı geliştiriyor. Uyuşturucunun gençleri esir alacağı her türlü kanalı bilerek isteyerek oluşturuyor. Kısacası kayyımların atandığı şehirlerde sadece Kürt halkının iradesi gasp edilmiş olmuyor aynı zamanda Kürt halkının yoğun yaşadığı bu kentlerde bir yozlaştırma ve çürütme politikaları da uygulanıyor. Bunların hepsini durdurmak ve bunları değiştirmek önümüzdeki dönem en önemli ve büyük hedefimizdir. Bunun için de yine yerellerde yürütülecek mücadelenin belirleyici olduğu hatırlatmak isterim. Şüphesiz bu mücadele hepimize sorumluluklar ve görevler düşüyor. Bizler de her türlü çabayı harcamak zorundayız ama bizim ağacımızın kökleri halkın içindedir yerlerdedir. O kökleri sağlam tutup dalların büyümesini sağlayacak en güçlü su kaynağı da yine yerel mücadeledir. Yerel demokrasi yerel mücadele ile kurulur. Yerel demokrasi güçlü demokrasinin inşasında temel yoldur.
HEDEF BÜYÜK BARIŞ
Bu kadar büyük bir şiddet düzeni içinde yaşıyoruz ve bizler de büyük barış hedefini de önümüzdeki dönemin görevi olarak koymuş bulunuyoruz. Büyük barış her türlü yoksulluğa ayrımcılığa, şiddete karşı çıkmak ve bunların ortadan kaldırılacağı bir düzen kurmaktır. Büyük barışa giden yolda en önemli adım Kürt sorununda demokratik çözümdür. Büyük barışın kilidini açacak anahtar budur. Bu anahtarda sizlerin bizlerin elindedir. O nedenle büyük barışa giden yolda Kürt sorununda demokratik çözümü her aşamada ve her anda savunacak politikaları mutlaka geliştirmemiz ve uygulamamız gerekiyor. Büyük barışın aynı zamanda kadına şiddete ortadan kaldıracak bir sistemi hedeflemesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor.
Doğaya karşı şiddeti ortadan kaldıracak bir düzeni etmeyi gerektiriyor. Yoksulluk bir şiddet biçimidir yoksullar aynı zamanda ekonomik şiddetin en çıplak yaşandığı bir düzenin ismidir. Yoksulluk talanla ekonomik şiddetle ve bu sistemi yürütmek için kullanılan her türlü yöntemle bağlantılıdır. Ülkede demokrasi yoksa özgürlük yoksa sosyal adalet yoksa bunun karşısında talan, zorbalık vardır. Ülkenin kaynaklarının bir avuç sermayedarın bir avuç yandaşın elinde toplanması vardır. Savaş politikalarıdır vardır, halka rağmen halkın çıkarlarına rağmen savaş politikalarını yaygınlaştırmak vardır. Ülkenin kaynaklarını, sadece kaynaklarını değil tabii ki canlarını da harcayan bir zihniyetin uyguladığı savaş politikaları aynı zamanda yoksulluğun da temelinde yatan en önemli faktördür. O nedenle büyük barış bu savaş politikalarını reddetmekle inşa edilebilir. Bunun bir kez daha burada sizlerle paylaşmak ve kamuoyuna hatırlatmak isteriz.
KÜRT ŞEHİRLERİ YOKSULLUĞU YAŞIYOR
Bugünkü sistemde ekonomik soygunun boyutunu anlatmaya gerek yok ama yoksulluğun en ağır yaşandığı şehirlerin başında yine Kürt şehirleri geliyor. Yani ayrımcılıkla ötekileştirme ile ve kimliklerin, halkların haklarının gaspıyla yoksulluk iç içedir. Hiç bir zaman hiçbir şekilde yoksulluk o bölgelerin fakirliği ya da insanlarının yeterince çalışmamasıyla ilgili değildir tam tersine Kürt şehirlerinde yoksulluğun bu kadar büyük olmasının en yoksul şehirlerin listesinde neredeyse her zaman ilk 10 şehir arasında Kürt şehirlerinin yer almasının nedeni Kürt politikasında inkar, imha ve kimliksizleştirme politikalarıyla ilgilidir. O nedenle halkların en başta Kürt halkının bütün haklarını savunacak anadilde kendi her alanda yaşayabileceği sistemi kurabilecek bir mücadele hattına ve politikaya her zamankinden daha çok sahip çıkmak ve sarılmak durumundayız.
ÜÇÜNCÜ YOL
Aynı şekilde toplumun başka kesimlerinde de bunu görebiliriz. Örneğin neden Romanlar bu ülkenin en yoksul insanları arasında yer alıyor Kürtler gibi. çünkü onlarda her türlü ayrımcılığa, her türlü ötekileştirmeye maruz kalıyorlar. Bu sistem özgürlüğü demokrasiyi eşitliği ortadan kaldıran sistem aynı zamanda bütün ötekileri yoksulluğa mahkum eden bir sistemdir. Bugün bu sistem ülkenin her tarafına yayılmıştır açlık kol gezmektedir, yoksulluk ve sefalet bu ülkenin en temel ve en büyük gerçekliği haline gelmiştir. Bizler, önümüzdeki dönemde mücadele ortaklığını büyüterek Demokrasi İttifakını güçlendirme görevine yerine getireceğiz. Bu çoklu krizlerden çıkışın yolunun güçlü demokrasi, kalıcı büyük barış, sosyal adalet ve özgürlük olduğunu mutlaka her yerde ortaya koyacağız. İşte alternatif yol budur. Krizlerden gerçek çıkışın adresi bu mücadele hedefi ve hattıdır. 3’üncü yol sözü bir slogandan ibaret değildir, bir programdır bu ülkenin halklarına özgürlüğü barışı adaleti getirecek olan programın adıdır. Bu programın hayata geçirilmesinde en büyük sorumluluk bizlerdedir ama en çok da yerellerde HDP ağacının köklerini sımsıkı toprağa bağlayan sizlerdedir.
HDP’NİN FİKRİYATINI YOK ETMEK MÜMKÜN DEĞİL
Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda da sizden önce il eşbaşkanlığı yapan yöneticilik yapan dostlarımızın emekleriyle bugüne geldik. Büyük bedeller ödendi hala cezaevlerinde binlerce arkadaşımız yatmaktadır. Binlerce arkadaşımız da sürgünde yaşamak zorunda kalmaktadır. Ama biliyoruz ki boşuna ödenmiyor bu bedeller. Ne yaparlarsa yapsınlar kapatma davasıyla, Kobanê Kumpas Davası’yla bizleri sindirmek gibi bir fikri akıllarından geçirsinler ve bunu hayata geçirmek için istedikleri kadar uğraşsınlar; başaramayacaklar. Tarih mücadele ve direniş ve çok açık bir şekilde ortaya koydu. HDP’nin fikriyatını bu topraklarda yok etmek mümkün değil söz konusu değil. Aksine baskının ve zulmün en yoğun olduğu dönem HDP’nin en güçlü olduğu dönem olmuştur.
BU İKİTDARI GÖNDERMENİN ZAMANIDIR
Newroz coşkusu herkese gereken mesajı vermiştir. 8 Mart’ta ülkenin her yanında kadın mücadelesinin kararlılığını ortaya koyan yoldaşlarımıza buradan bir kez daha teşekkürlerimizi ve minnetimiz sunuyorum. Aynı şekilde Newroz meydanlarını, ülkenin 70 merkezinde milyonlarla dolduran bütün arkadaşların emeklerine sağlık. Sadece Amed’de Van’da değil İstanbul’da değil ülkenin dört bir köşesinde, milyonlar meydanlara aktılar ve kararlılıklarını inşa ve yeniden başlangıç hedefinde nasıl sahip çıkacaklarına dair iradelerini ortaya koydular. Sorumluluğumuz bununla daha da büyümüştür. Şimdi ülkeyi bu çoklu krizlerden, talan, yalan, savaş ve yandaş sisteminden çıkartmanın zamanıdır. Bu iktidarı göndermenin zamanıdır. Bu iktidarı gönderecek esas yol halka güçlü ve gerçek bir alternatif sunmaktır. Biz bu alternatifi sunuyoruz. Bu iktidarı göndereceğiz ama bununla yetmeyeceğiz. Şiddeti, her alana yayan bu düzenin değişmesi gerekiyor. Asimilasyon, inkar, imha baskı ve yoksulluk üreten zulüm uygulayan ne kadar düzen unsuru varsa bu iktidarla birlikte değiştirmek temel hedefimizdir.
HEDEF DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİ
Biz sadece basit bir iktidar değişikliği değil bir düzen değişikliğini hedef olarak önümüze koyduk. Ortak mücadele büyüdükçe bu hedefe daha hızlı yaklaşacağız. Seçimleri de seçim ittifaklarını da seçim stratejimizi de bu ortak mücadele üzerine kurulu demokrasi ittifakı üzerinden inşa edeceğiz. Seçim stratejimizi merak edenler deklarasyonumuza baksınlar. Bu deklarasyonda da açıkça söylediğimizi gibi parlamento seçimine demokrasi ittifakıyla gireceğiz ama bundan önce ortak demokratik mücadeleyi her alanda güçlendireceğiz. Seçim mücadelemizin bir parçasıdır seçim ittifakları da demokrasi ittifakımızın bir unsurumuzdur. önümüzde zorlu bir yol ama bu aşacak kararlılık ve gücümüz de var. Mutlaka bu düzeni de bu iktidarı da değiştireceğiz ve bu ülkeye gerçek barışı ve demokrasiyi alternatifi ortaya koyacağı hayata getireceğiz. Bu konuda büyük emekler sarf ettiğiniz farkındayız. Pek çoğunuz yeni seçildiğini yeni seçilen arkadaşlara başarılar diliyorum bundan önce çalışan arkadaşların emeklerine sağlık. Yolumuz açıktır, riya me vekiriye. Bimînin di xêr û xweşiyê de.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***