Planet Earth, Life, Africa gibi önemli BBC belgesellerinin yaratıcısı ve anlatıcısı, doğa bilimci Sir David Attenborough, “İnsan bu dünyanın vebasıdır” demişti yıllar önce.
İnsan, abartısız, bu dünyanın vebasıdır gerçekten de…
Yeryüzündeki doğal kaynaklar ve insan toplulukları benzeri görülmemiş biçimde, geri dönülmez bir tahribata sürükleniyor.
İnsanlığın dünya üzerindeki faaliyetlerini etkisinin en üst düzeye çıktığı içinde bulunduğumuz çağ, antroposen çağı olarak nitelendiriliyor.
Antroposen (antropocene) çağı, yani insanların çağı. Antroposen, Yunanca’da insan anlamına gelen “antropos” kelimesine jeolojik çağları imleyen “-cene” ekinin eklenmesiyle elde edilen bir terim.
Antroposen çağının başlangıcı, insan nüfusunun ve tüketim alışkanlıklarının aniden hızlanmasını ifade eden “Büyük Hızlanma” döneminin başladığı 1950’lere dayandırılıyor.
Ancak, antroposen çağı kavramını farklı biçimde ifade ederek kapitalosen (capitalocene) demeyi tercih edenler de var.
Ekoloji tarihçileri Lund Üniversitesi’nden Andreas Malm ve Binghamton Üniversitesi’nden Jason Moore kapitalosen yani “sermaye çağı” demeyi uygun buluyor.
Kapitalizmin dünyaya neler ettiğinin, dünyayı nasıl bir tehditle karşı karşıya bıraktığının bir çağa verdiği isim. Bu yeni çağa, genel olarak insanlar (antropos) değil de belirli bir üretim sistemi neden olmuş olabilir.
Gezegenimiz dünya giderek daha sıcak bir yer olurken, kelimenin tam anlamıyla giderek daha fazla yanıyoruz.
Nasıl nitelendirilirse nitelendirilsin “bir çağ yangını” içindeyiz.
30’dan fazla kitabı olan Arizona Üniversitesi’nden emekli çevre tarihi ve özellikle yangın tarihi uzmanı Profesör Stephen Pyne, içinde bulunduğumuz çağa “pryrocene çağı” yani “ateş çağı” demeyi uygun buluyor.
Pyrocene, Yunanca’da ateş, yangın anlamında gelen “pyr” kelimesiyle jeolojik çağları imleyen “-cene” ekinin eklenmesiyle elde edilen bir terim.
Pyne, şu yazıda pyrocene çağı perspektifini anlatıyor.
Antroposen terimine mutlaka bir yangın boyutunun eklenmesi gerektiğine dikkat çeken Pyne, “Pyrocene, sadece bir metafor değildir. Ona ne demeye karar verirsek verelim, üzerimizde bir ateş çağı var” diyor.
İnsanlık iklim krizini hızlandırdı, enerji hatları ve fosil yakıtlar yangınları tetikledi, yangın tehdidini giderek artırdı. Pyne’a göre, yeni dönemde uzun süren ve söndürülemeyen yangınların sayısı artacak, iklim şartları değişmediği sürece de yangınları durdurmak zor olacak.
Pyne, ateş çağı adını verdiği bu dönemde yangınla mücadelede geleneksel yöntemlerin incelenmesi, arazi ve ormanlarla ilgili uzun dönemli planlama yapılması, yangının yerleşim yeri ve tarım alanlarından uzaklaştırılması için yöntem geliştirilmesi, alevlerin belli bir hat üzerinde ilerlemesine izin verilmesini öneriyor.
Bahar aylarını yeni karşıladık, henüz kasıp kavuran yaz aylarında değiliz ama şimdiden orman yangınları gündemimizde.
Geçen yıl Türkiye tarihinin en büyük kayıplı, geniş alanlara yayılan orman yangınlarını deneyimledik. Ege ve Akdeniz’de yüzbinlerce hektarlık ormanlık alan gözümüzün önünde erken uyarı, tedbir ve müdahale eksiklikleriyle yok oldu.
Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de son 20 yılın istatistiklerine göre her yıl ortalama 2-3 bin orman yangını çıkıyor ve yaklaşık 7-8 bin hektar alan yanıyor. Bu yangınların her yıl ortalama 1-2 tanesi büyük veya tek başına en az 5 bin hektar alanı etkileyen, bir başka deyişle mega yangın…
28 Temmuz 2021’le başlayan 15 gün içinde, 54 ilde, 250’nin üzerinde orman yangını meydana geldi ve Bu yangınlardan yaklaşık 200 bin hektara yakın ormanlık alan etkilendi. 300 civarında yangın çıkarken, büyük yangın sayısı ise 16 oldu.
Tarihimizin en büyük örnekleri olarak kayıtlara geçen bu yangınların, yalnızca doğa (bitki örtüsü ve yaban hayatı) üzerinde değil, yöre insanı üzerinde de sosyal, ekonomik, psikolojik etkileri oldu. Yangınlarda 13 kişi yaşamını yitirdi; köyler ve kırsal yerleşim alanları boşaltıldı.
Son 20 yılda yanan alanların toplamına eşit olan bu büyük yangın dalgasından en çok etkilenen iller Antalya (82 bin ha) ve Muğla (62 bin ha) oldu.
Antalya’nın Manavgat, Alanya, Akseki ve Gündoğmuş ilçelerine bağlı 56 köy ve mahalle ile Muğla’nın Bodrum, Milas, Seydikemer, Köyceğiz, Marmaris, Kavaklıdere, Menteşe, Yatağan ve Dalaman ilçelerine bağlı 107 köy/mahallede toplam 8.376 çiftçiye ait, 49.200 dekar ekili/dikili üretim alanı ve 565 dekar örtü altı üretim alanı yangınlardan etkilendi.
Toplam 265 büyükbaş, 3.994 küçükbaş, 30.462 kanatlı hayvan yok oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmiş yıllarda enerji yatırımlarından, kalkınma hamlelerinden bahsederken Türkiye’ye kazandırdıkları barajlarla ilgili, “Artık, su akar Türk bakar yok. Artık, su akar Türk yapar” demişti. Bu ifadeyi daha sonra birkaç kez konuşmalarında vurgulamıştı.
O barajlar güya Türkiye tarımını kalkındıracak, çiftçinin yüzünü güldürecekti. Çiftçi ekip dikmeyi bıraktı, tarım giderek verimsizleşti, girdi maliyetlerindeki artışla araziler kaderine terk edilirken gıdada ithalata bağımlı bir ülke haline geldik.
Son dönemde memleket olarak, ‘orman yanar, Türk bakar’ merhalesine geçmiş bulunuyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Ocak 2022’de yaptığı açıklamada, “Havaların ısınmasını beklemeden orman yangınlarıyla mücadeledeki altyapımızı güçlendirecek adımları atıyoruz. Bu çerçevede yerli ve milli insansız insansız hava aracı sayımızı sekize, yangın söndürme uçaklarımızın sayısını 20’ye, helikopter sayımızı 55’e çıkarıyoruz. Filomuz ekleyeceğimiz yeni hava araçlarıyla kapasitemizi yükseltiyoruz” demişti.
İhalelerin sonuçlanıp sonuçlanmadığı veya sürecin ne durumda olduğuna dair henüz bir netlik yok. Yangın sezonuna girmemize çok az bir zaman kala bugün itibariyle Türkiye’nin yangın söndürme uçağı yok.
AKP iktidarı, Türk Hava Kurumu’na (THK) ait yerli ve milli imkanlar varken, yabancılara ait uçakları kiralama politikasından vazgeçmiyor. Bu yıl orman yangınlarıyla mücadelede kullanılacak uçak ve helikopter tedariki için görevlendirilen Savunma Sanayi Başkanlığı, THK uçaklarını devre dışı bırakacak bir şartname hazırladı.
3 Mart’ta görevden affını isteyen Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de ihale şartnamesine koyduğu 5 bin litre kapasite şartı getiren bir maddeyle orman yangınlarında başarıyla görev yapan ve halen tüm dünyada kullanılan 4 bin 900 litre kapasiteli THK’ya ait CL-215 uçaklarını ihaleye sokmamıştı.
Uçak tedariki için ilk kez görevlendirilen Savunma Sanayi Başkanlığı da THK uçaklarının ihaleye girmesini engelledi.
Geçen yıl ormanlar cayır cayır yanarken işin sorumlusu dönemin Orman ve Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, temmuz ayı ortasına kadar tek bir yangın söndürme uçağı bulamamıştı. Yangın uçağı işi Pakdemirli’nin elinden alınmış, milyarlık ihale işi SSB’ye verilmişti.
SSB’nin 28 Mart’ta yayınladığı Küçük Tanker Uçağı Tedarik Projesi İhale İlanı’na şu şart konuldu:
“Proje kapsamında 20 (yirmi) adet 2-4 (iki-dört) ton tank kapasiteli (yeni veya üretim tarihinin üzerinden en fazla 3 (üç) yıl geçmiş ve 600 (altı yüz) saatin altında uçuş saati olan) uçaklar tedarik edilecektir.”
2-4 ton tank kapasiteli ifadesi nedeniyle, THK’nın CL-215 uçakları bu ihaleye giremiyor.
SSB’nin 4 Nisan’da yayınladığı Amfibik ve Büyük Tanker Uçağı Kiralama Projesi İhale İlanı’ndaki şart ise şöyle:
“Proje kapsamında 2022, 2023 ve 2024 yılları yangın sezonu boyunca toplam 5 adet olmak üzere, asgari 5 ton tank kapasiteli Amfibik ve/veya asgari 8 ton tank kapasiteli tanker uçaklar kiralanacaktır.”
Yani özetle 4 bin 900 litre kapasiteli THK uçakları, ormanlar alev alev yanarken 100 litre bahane edilerek bu yıl da hangarda kilitli kalacak.
Geçen yıl Ege ve Akdeniz kıyılarını cehenneme çeviren orman yangınlarında iş işten geçtikten sonra bazı ülkelerden alelacele uçak ve helikopter kiralandı. Bunlara 1 milyar 206 milyon lira kiralama ücreti ödendiği ortaya çıktı.
Resmi verilere göre, 2021 yılında devletin hava taşıtı (uçak, helikopter, İHA) kiralama gideri bir önceki yıla göre 3 kat, 2017-2019 yıllarına göre ise 5 kat artarak 1.2 milyar liraya yükseldi.
THK yetkilileri, hangarlarda bekleyen yangın uçaklarının 4-5 milyon dolarlık (55-65 milyon TL) harcamayla yangınlara müdahale edebilir hale getirilebileceğini belirtmiş, ancak iktidar THK uçaklarına görev vermemeyi tercih etmişti.
İnce hesaplarla THK devre dışı bırakılırken, Türkiye’nin hazırda bekleyen yangın söndürme filosu yok. Yangın söndürme filosuna ait, Türkiye’nin coğrafi koşullarına uygun, yüksek kapasiteli ve çalışır durumda olan kaç adet yangın söndürme uçağı, helikopter, hava aracı var bilmiyoruz.
Türkiye, bir anlamda kendi eliyle yarattığı bir piromani hastalığına tutulmuş gibi, şimdi o cehennemin içinde yaşamaya zorlanıyoruz. Bu yaz da “ormanlar yanacak, Türkiye bakacak” belli ki…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***