İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, emekliye verilen ikramiyenin ne kadar olması gerektiği konusunda bir hesap yaptı.
2018 yılını baz alan Akşener, doların 4 lira olduğunu, her ikramiyenin 250 dolar yaptığını belirterek, “Şimdi 3 bin 700 lira verilmesi gerekiyor bayram ikramiyesinin” dedi. 2018 mart ayı TÜFE gıda harcamalarının 2022 yılının aynı ayına göre yüzde 186 artış yaşandığına dikkati çektiği bir diğer hesaplamasına göre de ikramiyenin 2 bin 860 lira olması gerektiğine vurgu yaptı.
Akşener, hayat pahalılığı ile ev fiyatlarındaki rekor yükselişe değindiği konuşmasında, “Bugün, memleketimizin en güzel semtlerinde, en güzel evlerinde, artık Türk vatandaşları oturamıyor. Bugün Türk vatandaşları, bu ülkenin sahillerine gidip tatil yapamıyor. Bugün gençlerimiz, Bay Kriz’in tavsiye ettiğinin aksine kendi ülkelerinde gezemiyor. Bütün bunları, sadece yabancı ülke vatandaşları yapıyor” dedi. Ekonomi üzerinden iktidara yüklenen Akşener, “Bu aziz millet, zengin ülkenin fakir halkı durumuna düşürülürken; ‘Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ sözü, maalesef bugün gerçek oluyor. Yazıklar olsun!” diyerek sitem etti.
“Elektrik zamlarını geri alın! Hem de ivedilikle geri alın” diyerek bir kez daha iktidara seslenen Akşener, çiftçinin elektrik faturasının da katlanacağına dikkati çekerek, “Koca bir kış, Türk Milleti’ni soğuğa ve karanlığa mahkûm eden elektrik zamları, bu sefer de sofralarımızın bereketini kaçıracak” diyerek uyardı. Akşener iktidara çiftçilere destekte bulunma çağrısında bulundu.
Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde söylediği “İşte bütün servetim bu yüzük. İstanbul’a hizmete hazırım” ifadesine gönderme yaptı; “20 lirası olmayan çocuklarınıza dünyayı gezin diyor duyuyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi cebinde 10 lirası olmayan gençlere aromalı kahve için diyor duyuyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi sofrasında smoothie içiyor biliyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi kolunda nasıl bir saat taşıyor biliyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi yerde fakir fukarayı tekmeleyen danışmanlara ne kadar maaş veriyor biliyor musunuz!” ifadelerini kullandı.
Akşener sözlerine, “Bu yüzüğün sahibi 24 milyar lirayı sizlerin cebinden alıp, büyük Türk milleti dostu arkadaşı Hariri’nin cebine koyuyor biliyor musunuz! Bu harami düzen sürdürülemez. Senin çocuğun gündüz oturup gündüz uyuyup senden para isteyemesin diye utandığından üniversite mezunu evladın iş bulamadığı için 92 puanla mülakatta elenmiş evladın senin evladın mülakatta elenmişken ayısı dayısı olan bu yüzüğün sahibinin yandaşı olanın çocuğu 58 puanla atanmışsa bu haram düzen b kul hakkının dibine varılmış düzen sürdürülemez” diye devam etti.
Erken seçim çağrısını da yineleyen İyi Parti lideri, “Türkiye, Bay Kriz ve ucube sistemini daha fazla taşıyamaz. Bu kadar basit. Milletimiz ve memleketimiz için seçim artık bir tercih değil, bir mecburiyettir” diye konuştu.
Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Sabır taşı artık çatlamış milletimize, ‘sabretmeyi’ tavsiye eden bu üstün zekalılar, Konu, 5’li çete ve saray oligarşisi olunca, nedense bambaşka bir yaklaşım sergiliyor. Mesela; Millete gelince, ‘sabır’ diyenler yandaşa gelince, ‘Al sana bir maaş daha’ Diyor. Mesela; Emekliye gelince ‘sabır’ diyenler, müteahhide gelince, ‘Al sana bir ihale daha’ Diyor. Mesela; öğrenciye gelince, ‘sabır’ diyenler, Ak Partili dayısı olan, pudra sevdalısı gence gelince, ‘Al sana ATM’den maaş kartı’ diyor. Sabırda seçiciliğe bakar mısınız?
Sırf bu bile Bay Kriz’in ucube sisteminin ve Türkiye Ekonomi Modeli dedikleri safsatanın iflas ettiğinin itirafıdır. Türkiye, bu kafayla daha fazla yönetilemez. Türkiye, bu ciddiyetsizliğe, bu iş bilmezliğe, daha fazla esir edilemez. Türkiye, Bay Kriz ve ucube sistemini, daha fazla taşıyamaz. Bu kadar basit. Milletimiz ve memleketimiz için seçim, artık bir tercih değil, bir mecburiyettir. Ama kimse endişeye kapılmasın. Türkiye’nin, çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Onlar elbette seçimi 2023’e bırakmak için ellerinden geleni yapacak. Türlü suni gündemlerle, bizleri oyalamaya çalışacak. Kendilerine göre yasa değiştirip, kaçınılmaz olandan kaçmaya çalışacak. Varsın kaçmaya çalışsınlar. Az kaldı. Er ya da geç, o sandık milletimizin önüne gelecek. Ve sandık geldiğinde, milletimiz İyi Parti diyecek. Ve İyi Parti iktidarında, kimse sabretmek zorunda bırakılmayacak. Hesabını kitabını yaptık. Biz geleceğiz ve enflasyon canavarını da faiz belasını da en geç 12 ay içerisinde çözeceğiz. Hiç merak etmeyin.
Bay Kriz ve iktidarının iflasının etkilerini, kiralarda da görüyoruz. Büyükşehirlerde kiralar uçtu, gitti Orta ve alt gelir seviyelerinde, 2.000 liradan aşağı kira kalmadı. Mahkemeler, kiracı ve mal sahibi davalarından geçilmiyor. Öğrenciler, memurlar, işçiler, barınacak ev bulamıyorlar. Kiraların artışı, ev sahiplerini, kiracılarını evlerinden çıkartmaya itiyor. İnsanlarımız, panik içinde, barınma sorunlarını çözmeye çalışıyorlar.
“Sırf birkaç müteahhit kâr etsin diye, bugün ülkemizde, ciddi bir konut problemi yaşanıyor”
Şimdi biz böyle söyleyince, ‘Konut satışları rekor yaptı’ diye zırvalayacak, troller olacak… Evet, konut satışı devam ediyor. Ama nasıl devam ediyor? Vatandaşlık garantili, konut satışlarıyla devam ediyor. Müteahhit zengin etme garantili, projelerle devam ediyor. Sırf birkaç müteahhit kâr etsin diye, bugün ülkemizde, ciddi bir konut problemi yaşanıyor. Milletimiz için, bırakın ev satın almak, artık kiralamak bile, neredeyse imkânsız bir hâle geliyor.
Emeklilere bayram ikramiyesi
İlk verildiğinde o yılda verildiği dolar cinsinden güncellenmesi yapıldı, 2018 yılı nisan ayında 1 dolar 4 liraydı her ikramiye 250 dolar yapıyordu şimdi 3 bin 700 lira verilmesi gerekiyor bayram ikramiyesinin ya da ilk verildiği yılın TÜFE gıda harcamaları cinsinden güncellenmesini yaptık. 2018 yılı mart ayında TÜFE gıda endeksi 385.4 idi. 2022 yılı aynı ayında 1101 olmuş. Artış oranı yüzde 186. Yani TÜFE’ye göre bakarsak böyle güncellendiğinde 2860 lira emeklilerimize emekli ikramiyesi verilmesi gerekiyor.
“Bu aziz millet, zengin ülkenin fakir halkı durumuna düşürüldü, yazıklar olsun!”
Milletimizi yoksullaştırarak, işçimizi köleleştirerek, gençlerimizi baskılayarak, toprağımızı kirleterek, memleketimizin varlıklarını satarak; âdeta bir sömürge valisi olmayı seçti. Ve sonuç olarak bu sömürge sisteminin kazananı Bay Kriz, yabancı dostları ve lobiler olurken, kaybedeni ise ne yazık ki milletimiz oldu. Yabancılar, geçen sene, ülkemizden yaklaşık, 59 bin konut satın aldı. Yaşanan talep patlaması, kiraları da astronomik seviyelere çıkarttı. Bay Kriz’in akıl dolu ekonomi politikalarının sonucunda, bugün, bir yabancı için ayda birkaç yüz dolar, çok önemli bir para değilken, milletimiz için maaşının neredeyse tamamına denk geliyor. Ve bu ihanetin sonucunda bugün, memleketimizin en güzel semtlerinde, en güzel evlerinde, artık Türk vatandaşları oturamıyor. Bugün Türk vatandaşları, bu ülkenin sahillerine gidip tatil yapamıyor. Bugün gençlerimiz, Bay Kriz’in tavsiye ettiğinin aksine kendi ülkelerinde gezemiyor. Bütün bunları, sadece yabancı ülke vatandaşları yapıyor. Bu aziz millet, zengin ülkenin fakir halkı durumuna düşürülürken; ‘Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ sözü, maalesef bugün gerçek oluyor. Yazıklar olsun!
İşte o nedenle bugün, Milletin Kürsüsü’nde hem bir kiracı hem de bir işveren olarak kiralardaki artışlardan derinden etkilenen genç bir kardeşimizi ağırlıyoruz. Alpcan Hazar aramızda. Buyurun Alpcan Bey, söz de kürsü de sizindir.
Her birimizi uykusuz bırakması gereken şeyler söyledi ki gerçekten sizleri bu hale düşürenlere yuh olsun.
“Bunlar artık galoş giyerek gezdikleri mübarek Anadolu toprağını tanımıyor”
Ak Parti iktidarının, berbat tarım politikaları çiftçilerimize çile çektirmeye devam ediyor. Tarıma düşman Bakan gitti, ama miras bıraktığı zulüm, aynen sürüyor. Bay Kriz ise hâlâ, utanmadan gıda fiyatlarındaki artışa karşı, ithalatı çare olarak sunuyor. Defalarca söyledik, ‘İthalatla, gıda enflasyonunu düşüremezsiniz’ dedik. ‘İthalat ile ancak, kendi çiftçinizin artan maliyetler karşısında ezilmesine neden olursunuz. Enflasyonu daha da tırmandırırsınız’ dedik. “Bu sarmaldan tek çıkış yolu çiftçilerimizi teşvik ederek, destekleyerek, üretimi artırmaktır’ dedik. Ama inatla dinlemediler. Neymiş? Yaz gelince, gıda ürünlerinin fiyatı düşecekmiş. Yahu, böyle sığ bir bakış açısı olabilir mi? Bunlar artık, ne galoş giyerek gezdikleri, mübarek Anadolu toprağını tanıyor ne de çiftçimizin alın teriyle, üretirken yaşadığı sorunları umursuyor.
İktidara çağrı: Elektrik zamlarını geri alın
Buradan iktidara, bir çağrıda bulunmak istiyorum. Daha doğrusu, daha önce de yaptığım bir çağrıyı yinelemek istiyorum: Elektrik zamlarını geri alın! Elektrik zamlarını geri alın! Sakin bir sesle söyleyince duymuyorsunuz yüksek sesle söyleyelim; elektrik zamlarını geri alın. Hem de ivedilikle geri alın.
“Elektrik zamları bu sefer de sofralarımızın bereketini kaçıracak”
Nisan ayındayız. Sıcaklar artmaya başladı. Birçok bölgemizde, tarım ürünleri, ilk defa bu ay, sulanmaya başlayacak. Çiftçilerimiz, tarlalarına su verirken, elektrik zamlarıyla yüzleşecekler. Yalnızca bu yıl, tarımsal sulamada kullanılan elektriğe, yüzde 100’ün üzerinde zam geldi. Koca bir kış, Türk Milleti’ni soğuğa ve karanlığa mahkûm eden elektrik zamları, bu sefer de sofralarımızın bereketini kaçıracak.
“Aç açık kimsemiz yok” diyen Tarım Bakanı’na sert tepki: Hadi oradan be!
Her ne kadar bu ucube sistem içerisindeki tek görevi arz etmek ve selefinin yerini aratmamak gibi gözüken, çiçeği burnunda Tarım Bakanı ‘Aç açık kimsemiz yok, herkesin karnı tok’ dese de, hadi oradan be! Bornova’ya gir Bornova’ya. Türkiye’nin ekonomik durumu en iyi bildiğimiz Bornova’ya git. Ümraniye’ye Üsküdar’a git de görelim bakalım aç açık var mıymış yok muymuş!
“Asgari ücretleri iğneden ipliğe gelen zamlara göre yeniden güncelleyin muhteremler!”
Asgari ücretli milyonlarca vatandaşımız, evine ekmek götüremiyor. Asgari ücret derken, asgari ücretleri iğneden ipliğe gelen zamlara göre yeniden güncelleyin muhteremler. Bu arada 2500’e çıkardığınız en düşük emekli maaşını da asgari ücret oranına çıkarın. İnsanlar aç mı ölsün! Kimse ay sonunu getiremiyor. Her ay arttıkça atan, faturalarla boğuşuyor Vatandaşlarımız, bu ağır koşulların altında ezilirken onları korumakla yükümlü olan, devletimiz ise, devlet eşittir iktidar olduğu için, Bay Kriz ve yandaşlarının elinde, âdeta aciz bırakılmış durumda.
“Devleti baypas ederek milletimizin sırtından haksız kazanç sağlanan tüm işlemleri yargıya taşıyacağız”
Bu iktidar yüzünden bugün kamu hizmetlerinin, eşit koşullarda yerine getirilmediği her türlü hatanın, milletimize fatura edildiği, hak etmediğimiz bir fakirliğin, bizlere zorla dayatıldığı, bir ucube sistemle yönetiliyoruz. Buradan, Büyük Türk Milleti’ne seslenmek istiyorum biz İYİ Parti iktidarında, kamu hizmetinin sunulmasında, temel amacı kâr etmek olan şirketlerle, sizleri muhatap etmeyeceğiz. Yolunacak kaz muamelesi görmenize, izin vermeyeceğiz. Devlet ile vatandaş arasına, “modern mültezimleri” sokmayacağız. Elektrik dağıtım hizmeti özelleştirilirken, milletimizin alın terinden sağlanan kârlar karşılığında altyapı yatırımı yapılacağı sözü verilmişti. Ama Isparta örneği bize bu yatırımların yetersiz kaldığını gösterdi. O nedenle biz, İYİ Parti iktidarında sözleşmelerdeki yatırımlar yapıldı mı yapılmadı mı tek tek bakacağız. Dağıtım şirketlerini, denetlemekle sorumlu TEDAŞ, görevini yerine getirdi mi getirmedi mi araştıracağız. EPDK, gerekli yatırımları yapmayan şirketlere yaptırım uyguladı mı uygulamadı mı inceleyeceğiz. Sayıştay’ın konu ile ilgili raporlarını, işleme alacağız. Devleti baypas ederek milletimizin sırtından haksız kazanç sağlanan tüm işlemleri yargıya taşıyacağız.
Biz, İYİ Parti olarak milletimize reva görülen, bu ucube sistemi değiştirmeye geliyoruz! Devletimizin, yıpratılan itibarını onarmaya geliyoruz! Haksızlık karşısında, adaletin olduğunu, göstermeye geliyoruz! Çiftçimizin, sanayicimizin, tükenen umutlarını, yeşertmeye geliyoruz! Milletimizle beraber, milletimiz için geliştirdiğimiz, çözümlerimizle geliyoruz! İnsanlarımızın yüzünü güldürmeye, bahtını döndürmeye geliyoruz!
İktidara çağrı: Çiftçimiz, hava şartlarından dolayı ayrıca risk altında, zarar gören ürünler için kullanılan kredilerin ödemeleri ertelensin
Üstelik çiftçimizin tek sorunu, elektrik de değil. Çiftçilerimizin derdi bini aşmış. Adana’dakiler başta olmak üzere, birçok yerdeki tarlalarda, ayrı bir hüzün var. İklim krizi hepimizin malumu. Bu yıl, bir sıcak, bir soğuk geçirdiğimiz, kış aylarının sonunda tam da bahar geldi derken, yaşanan don ekinlerde büyük hasara yol açtı. Mart’ın son iki haftasında, Adana’da yaşanan don olayında, sert çekirdekliler, narenciye ağaçları sera karpuz ve patates çok büyük zarar gördü. Görünen o ki bazı yerlerde maalesef yılların emeği ağaçlar sökülecek, yerlerine yenileri dikilecek. Ağaç zararı, TARSİM kapsamına girmiyor. Dolayısıyla, çiçek dönemindeki meyvelerin aldığı hasarın, tazmininde sıkıntılar yaşanıyor. O yüzden çiftçimiz, hava şartlarından dolayı ayrıca risk altında. Bu vesileyle buradan iktidarı, bu konuda hızlı adımlar atmaya çağırıyorum. Mesela zarar gören ürünler için kullanılan kredilerin ödemeleri ertelensin. Mesela yeni bahçe kurmak durumunda kalan çiftçilerimize de finansman desteği sağlansın. Biz her zaman olduğu gibi böyle önemli bir konuda da iktidarın atacağı olumlu adımlara destek vereceğiz. Yeter ki, çiftçimizin çilesini hafifletecek adımlar atılsın.
“İktidardakiler, geceleri başlarını yastığa, nasıl koyuyor, nasıl huzurla uyuyor, inanın benim aklım almıyor”
“(Akşener konuştuğu esnafın dertlerini anlattı) Bugün aldığımı alamıyorum diyor bugün aldığı şey gıda gıda. Evimde şu anda bayat ekmeğim bile yok, ağlayarak söyledi bu kadın. Ve oruçlu bir kadın. İnsanlarımıza reva görülen şu tabloya bakar mısınız? Duyduklarımı, gördüklerimi, şahit olduklarımı, artık benim yüreğim kaldırmıyor. İktidardakiler, geceleri başlarını yastığa, nasıl koyuyor, nasıl huzurla uyuyor, inanın benim aklım almıyor.
Erdoğan’a gönderme: Bu haram düzen bu kul hakkının dibine varılmış düzen sürdürülemez.
İşe şu yüzükle başlayanlar… Yüz görümlüğü denir bilir misiniz kocasının kendisine taktığı bileziği dava adı altında buraya verenler. Maaşından para ayıranlar. Dava adına buralara olmayan varından yardım edenler, bu yüzüğün sahibi nerede nasıl yaşıyor biliyor musunuz? Bu yüzüğün sahibi ne halde duyuyor musunuz. Bu yüzüğün sahibi nerede nasıl yaşıyor duyuyor musunuz, sizin çocuklarınıza dünyayı gezin diyor duyuyor musunuz 20 lirası olmayan çocuklarınıza dünyayı gezin diyor duyuyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi cebinde 10 lirası olmayan gençlere aromalı kahve için diyor duyuyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi sofrasında smoothie içiyor biliyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi kolunda nasıl bir saat taşıyor biliyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi yerde fakir fukarayı tekmeleyen danışmanlara ne kadar maaş veriyor biliyor musunuz! Bu yüzüğün sahibi 24 milyar lirayı sizlerin cebinden alıp, büyük Türk milleti dostu arkadaşı Hariri’nin cebine koyuyor biliyor musunuz! Bu harami düzen sürdürülemez. Senin çocuğun gündüz oturup gündüz uyuyup senden para isteyemesin diye utandığından üniversite mezunu evladın iş bulamadığı için 92 puanla mülakatta elenmiş evladın senin evladın mülakatta elenmişken ayısı dayısı olan bu yüzüğün sahibinin yandaşı olanın çocuğu 58 puanla atanmışsa bu haram düzen bu kul hakkının dibine varılmış düzen sürdürülemez.
Aramızda başarılı iş insanları var. Size, 1’e 7 veren bir yatırım imkânından bahsetsem hepiniz heyecanla bu yatırımı yaparsınız, değil mi? İşte okul öncesi eğitim de tam olarak böyle bir yatırım. Çünkü okul öncesi eğitim yaygınlaşınca çocuklarımızın akademik başarısı artacak daha sosyal bireyler olacaklar, daha az suça karışacak, kötü alışkanlıklar edinmeyecekler. Daha başarılı olacaklar, daha çok üretecekler, daha çok kazanacaklar. Bugün maalesef, İstanbul’da bile, her dört çocuktan sadece biri, okul öncesi eğitime gidiyor. OECD ortalamasında, son sıralardayız. Bütün çocuklarımızın, okul öncesi eğitime gitmesinin maliyeti ne kadar? 22 milyar lira. Yani yaklaşık olarak, Telekom vurgununun son aşamasında, hazinenin uğratıldığı zarar kadar. Peki getirisi ne? 144 milyar lira.
Çocuklarımız ilköğretime başladığı günden itibaren çağdaş bir müfredatla okuyacak. Ezberci değil, merak uyandıran bilgiden ziyade, bilgiye erişmeyi kolaylaştıran bir müfredatımız olacak. Bunun için araştırmalarımızı yaptık. Çocuklarımızın bilgi, yetenek ve beceri alanlarındaki, açıklarını tespit ettik. Çocuklarımızın, gelişmiş ülkelerdeki yaşıtlarından, geri kalmayacakları bir gelecek tasarladık.
Aynı zamanda, çocuklarımızın okurken, dengeli de beslenmeleri gerek. Bugün ülkemizde 7 milyon yoksul çocuk var. Bu sayı, İrlanda, Norveç, Danimarka gibi ülkelerin, toplam nüfusundan fazla. Bu çocuklarımızın dengeli ve sağlıklı beslenmesi gerekiyor.
Geçtiğimiz Ekim ayında, Rüzgargülü projemizi açıklamıştık. Devlet okullarında okuyan, 15.1 milyon çocuğumuza ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği vereceğimiz bu projeyle 2 milyon çocuğumuz, hastalanmayacak. 1.6 milyon vatandaşımız, yoksulluktan kurtulacak. Eğitimde uluslararası bir başarı yakalanacak. Kadın istihdamı artacak. Kırsal kalkınma desteklenecek. Yani hem çocuklarımızın karnı doyacak hem de ailelerimiz çocuklarına harçlık veremediği için dertlenmeyecek.
Çocuklarımız, yavaş yavaş gençliğe adım attıklarında ise İyi Yaşam Geliri Modelimiz devreye girecek. 18-26 yaş arasında, okusun, okumasın, çalışsın, çalışmasın, her gencimize, geçen senenin bütçesiyle, aylık 1000 lira, destek sağlayacağız. Neden mi? Çünkü maalesef, ülkemizdeki yoksul vatandaşlarımızın yarısı, 25 yaşın altında. Yani hani o her gün, ‘Çıkar telefonunu göster’ ya da ‘İş var, sen beğenmiyorsun’ diye, mobinge maruz kalan gençlerimiz var ya… İşte o gençlerimizin, çoğu yoksul. Bu gençlerin, geçtim Sayın Erdoğan’ın dediği gibi, yurtdışına gezmeye gitmeye kendisinin pek bir methettiği, aromalı kahveleri içecek bile paraları yok. Çoğu, parasızlıktan evden çıkamıyor. Peki biz İYİ Yaşam Geliri desteğini sağlayınca ne olacak? Milyonlarca gencimiz, yoksulluktan kurtulacak. İYİ Yaşam Geliri’ni sadece gençlerimize değil, aynı zamanda derin yoksulluk çeken hanelerin kadınlarına da vereceğiz. Böylece, yoksulluğu ve yoksunluğu, en derinden hisseden kadınlarımıza da, bir nebze olsun, rahat bir nefes aldıracağız.
Peki başka ne yapacağız? Bu gençlerimizden, üniversiteye gidenlerinin tamamının, barınma problemini çözeceğiz. İçinde sinema salonlarının, spor salonlarının olduğu yurtlarda, en fazla iki kişilik odalarda kalacaklar. Yap-İşlet Devret projelerine verilecek paranın yarısıyla, tüm üniversiteli gençlerimizin, çağdaş standartlardaki yurtlarda kalmalarını sağlayacağız. Daha sonra, üniversiteleri, işsizliği dört sene öteleyen kurumlar olmaktan çıkarıp, beceri ve beklenti uyumsuzluğunu, ortadan kaldıracağız. Mütevelli heyetinde, o bölgenin, iş dünyası temsilcilerinin olduğu bölgedeki şirketlerin ihtiyaç duyduğu becerileri, 12 ila 18 ay içerisinde verebilecek Teknoloji Kampüsleri kuracağız.
Buralardan mezun olan gençlerimiz, başka şehirlerde, iş aramak zorunda kalmayacak. Çünkü Teknoloji Kampüslerimizde kazanacakları beceriler kendi bölgelerinde iş bulmalarını sağlayacak.
Gençlerimiz, üniversiteden mezun olduğunda ise artık KYK borcunu ödeme derdine düşmeyecek. Çünkü artık gençlerimiz, KYK borçlarını, eğer isterlerse, sosyal sorumluluk projelerinde çalışarak ödeyecekler. Mesela diyelim ki, eğitim fakültesinden mezunsunuz. Hafta sonları, görme engelli bir çocuğumuza, 2 saat kitap okuyacaksınız. Bunun karşılığında hak ettiğiniz ücret, kredi borcunuzdan düşecek. Hayvan barınaklarında, sevimli dostlarımızı yalnız bırakmamak mı istiyorsunuz? Orada geçirdiğiniz ve yetkililere yardım ettiğiniz süre, kredi borcunuzdan düşecek. Yaşlı bakım merkezlerinde, yaş almış bir teyzemizle, amcamızla vakit geçirip onunla dertleşmek mi istiyorsunuz? Orada geçirdiğiniz zaman karşılığında hak ettiğiniz para, kredi borcunuzdan düşecek. Bu kadar basit.
Böylece gençlerimiz, kendilerini iyi hissedecek. İş arayan evlatlarımız, hem topluma bir faydası dokunduğu için hem de kredi borcunu ailesine ödetme derdine düşmeyeceği için kendini iyi hissedecek. Her hafta, üniversiteli ablasının, kendisine kitap okumasını bekleyen engelli çocuklarımız da kendini iyi hissedecek. Yaş almış vatandaşlarımız, karşısında pırıl pırıl gençlerimizi görüp, onlarla sohbet ettiğinde, kendini iyi hissedecek. Barınaktaki hayvanlarımız, onları seven bir kalbin sıcaklığında, kendini iyi hissedecek.
Bizim aslında en çok da buna ihtiyacımız var. Milletçe hep beraber, uzun zaman sonra yeniden, “iyi hissetmeye” ihtiyacımız var. Ama hiç şüpheniz olmasın. Bu hisse birlikte kavuşacağız. Birlikte gülecek, birlikte mutlu olacağız. Emin olun, çok az kaldı!
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***