HABER ANALİZ | CUMALİ ÖNAL
Rus lider Vladimir Putin’in Ukrayna’da karizmasının çizildiği bir esnada, Putinci olmakla övünen Macar otokrat Viktor Orban, Pazar günü altı partinin ortak adayla seçime girdiği muhalefeti büyük bir hezimete uğrattı ve dördüncü seçim zaferini elde etti. Oyların yaklaşık yüzde 50’sini alan Orban’ın lideri olduğu Fidesz Partisi öncülüğündeki iki partili koalisyon parlamentoda üçte ikilik çoğunluğu da sağladı.
Avrupa Birliği için büyük bir baş ağrısı haline gelen Orban’ın zaferi, Rusya’nın Ukrayna’nın Buça kasabasında gerçekleştirdiği katliamı dahi gölgede bıraktı. Öyle ki aynı anda sandık başına giden Sırbistan’da bir diğer Putinci isim Vucic’in ikinci kez kazandığı zaferin de esamesi okunmuyor.
Seçim galibiyeti sonrası düzenlediği balkon konuşmasında Orban, “Kazandığımız zafer o kadar büyük ki aydan dahi görülebiliyor, tabi ki bu zaferi Brüksel’den de görebilirsiniz” ifadelerini kullanıyor. Konuşmasında altı düşmanını da sıraladı Orban: Ülke içindeki ve dışındaki solcular, Brüksel’deki bürokratlar, George Soros, uluslararası medya ve Ukrayna’nın efsaneleşen lideri Zelenski.
Macaristan seçimleri Orban yanlılarından sonra belki de en fazla Türkiye’deki iktidar yanlıları tarafından büyük bir zafer sarhoşluğuyla kutlanıyor. Bunun en önemli sebebi Türkiye’deki muhalefetin de tıpkı Macaristan gibi altı partili bir koalisyon oluşturması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki iktidar koalisyonunun da iki partili olması.
Tek benzerlik şüphesiz bunlar değil. Erdoğan da Orban da milliyetçilik ve dini sloganlara sıklıkla başvuruyor. En büyük ekonomik partnerleri Avrupa Birliği olmasına rağmen, birliğin tek ses olamamasını çok iyi kullanıyor ve sıklıkla Brüksel’i hedef alıyorlar, üyesi oldukları NATO’da çatlak ses haline gelebiliyorlar. Öyle ki Macaristan, NATO’nun Rusya’ya karşı topraklarına ek güç konuşlandırmasına dahi izin vermedi.
Muhalif pek çok partinin ortak liste ile 2019 yerel seçimlerinde önemli bir başarı kazanarak başta başkent Budapeşte olmak üzere pek çok kent meclisinde çoğunluğu sağlaması, altı partinin genel seçimlere ortak başbakan adayıyla girmesi fikrinin temelini oluşturuyor.
Hatta altı parti “2022’den sonra Macaristan’ın yönetilmesi prensipleri”ni belirleyerek muhtemel bir hükümetin yol haritasını dahi belirledi. Macar tarihinde bir ilki gerçekleştirerek ülke genelinde yaptıkları bir ön seçimle başbakan adaylarını seçtiler. 17 Ekim 2021’de ikinci tur ön seçimin ardından, bağımsız isim, genç siyasetçi Peter Marki-Zay, Orban karşıtı Birleşik Muhalefetin başbakan adayı seçildi.
Seçim kampanyalarını tıpkı Orban gibi milliyetçi söylemler üzerine inşa eden ancak Avrupa Birliği ile ilişkileri daha da derinleştirme konusunda vaatlerde bulunan Marki-Zay’ın kampanyaları Orban kontrolündeki Macar medyasında fazla ses getirmedi.
Orban sadece medyayı değil, aynı zamanda bürokrasi ve iş dünyasını da kontrol ediyor. Bu durum muhalefetin seçim yenilgisinin en önemli sebebi olarak gösteriliyor. Diğer bir konu ise Orban’ın da tıpkı Erdoğan gibi sık sık seçim kanunuyla oynaması ve kendi lehine düzenlemeler yapması.
Orban’ın Erdoğan’ın ve Türk dünyasına yönelik söylemleri de dikkat çekti. 2014 yılında Türkçe konuşan ülkeler Genel Asamblesinde gözlemci statüsü elde eden Orban 2018 yılında da Türk Konseyi’nde gözlemci oldu. 2021 yılındaki bir açıklamasında ise Türk ve Macarların aynı kökenden olduğunu ima etti. Macar ve Türk halklarının aynı tarih ve kültürel mirasa sahip olduklarını belirten Orban, Avrupa’daki karşıtlarının barbar olarak adlandırdığı Hun ve Atilla geçmişiyle de gurur duyduklarını ifade etti.
Türkiye ile Macaristan arasında pek çok benzerlik olduğu gibi bazı benzemezlikler de bulunuyor. Özellikle ekonomi konusunda Macaristan Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar iyi düzeyde.
Örneğin Türkiye’de resmi rakamlara göre enflasyon yüzde 60’ların üzerindeyken Macaristan’da yüzde 1’lerde. Faiz bizde yüzde 14 (ancak gerçekte bunun en az iki katı), onlarda ise yüzde 4,4. İşsizlik Türkiye’de yüzde 11,4, Macaristan’da ise yüzde 3,8. Ekonomi konusunda ciddi sıkıntıları bulunmayan Orban, Erdoğan’a göre çok avantajlıydı.
Ancak Türkiye’deki en önemli sıkıntı muhalefetin kronik sorunlara karşı çözüm üretememesi ve tıpkı Erdoğan gibi sloganlara sığınması.
Örneğin Türkiye’nin 6’lı muhalefeti Kürt sorunu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası mağdur olan milyonlarca kişi, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan’la ilişkiler gibi konularında tıpkı Erdoğan gibi düşünüyor.
Ekonomi konusunda da muhalefet halka ciddi bir güven vermiyor.
Türk muhalefetinin şüphesiz Macaristan’dan çıkarması gereken pek çok ders bulunuyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere diğer muhalif liderlerin sıklıkla sandığa gitme çağrılarının halk üzerinde herhangi bir etkisi bulunmuyor.
Ayrıca muhalefetin halkı mobilize etme, özellikle ekonomik sorunları sokaklara daha iyi anlatabilme konusunda da büyük sıkıntılar çektiği gözlemleniyor.
Diğer önemli bir nokta ise kamuoyu yoklamaları. Macaristan’da da kamuoyu yoklamalarının pek çoğu muhalefetin Orban’ı devirebileceği yönündeydi. Ancak bu senaryo gerçekleşmedi. Türkiye’de de sıklıkla özellikle muhalif kesime yakın kamuoyu şirketleri AKP-MHP ittifakının sürekli kan kaybettiği yönünde araştırmaları kamuoyu ile paylaşıyor.
Türkiye’deki muhalefetin en önemli kozu şüphesiz AKP’nin ekonomiyi getirdiği durumu. Muhalefetin halkın bu sıkıntılarını daha iyi dile getirebilmesi ve ayrıca hukuksuzluklara çözüm üretecek sloganlar geliştirebilmesi durumunda Macaristan’daki 6’lının durumuna düşmeme ihtimali daha da yükselecektir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***