Ulus ötesi şirketlerin öncülük ettiği küreselleşmenin sosyal ilişkileri radikal biçimde değiştirdiği, milyonlarca insanı yoksullaştırdığı, yüzyılların oluşturduğu kültürleri yıkıma uğrattığı, çevre sağlığını tehdit ettiği ve doğayı tahrip ettiği açık
Ne yazık ki bilgi devrimi bu gerçeği değiştirmiyor. Bilginin çoğalımı ve dağılımı eşit değil. İnternet ve cep telefonu dünya nüfusunun büyük çoğunluğunca henüz kullanılamıyor. Bu büyük kesim bilgiye ulaşamıyor, gelişmeleri izleyemiyor. Salt yaşam içinde tutunmaya çalışıyor.
Sistem küreselleşme ile birlikte eski kurumları koruyarak bir kriz yaratmış durumda. Ancak yine de değişim olanaklı. Adalete, eşitliğe, demokrasiye, hareketli ve hareketsiz tüm canlıların haklarına saygılı bir sistemi kurmak dünya çapında bir yerküre yurttaşı eylemiyle mümkün.
Özellikle küresel mali sistemi yöneten bürokratlar, bankacılar ve iktisatçılar verdikleri kararlarla sıradan insanların yaşamında önemli etkiler yaratmaktalar. Antidemokratik bir yapıya sahip bu sistemde yer alan kurumların yeniden yapılandırılması zorunlu hale gelmiş durumda.
Teknolojik alt yapı, eğitim ve sermaye bakımından çok geride olan ülkelerin büyük pazarlara girebilmeleri olanaksız gibi gözükmekte. Bu nedenle az gelişmiş ve gelişmekte olan ulus-devlet organizasyonları iç dinamikleri harekete geçirirken, küresel düzeyde öyle bir yapılanmaya gidilmelidir ki bu iç dinamiklerle birlikte dünya üzerinde yaşayan insanlar arasında bazı ortak standartlar sağlanabilsin ve küresel düzeyde buna uymayan güçlü ülkeler bakımından da yaptırımlar uygulanabilsin.
Güçlü ülkeler IMF ve Dünya Bankasındaki oyların %60 ‘tan çoğunu ellerinde tutarken ,bu ülkelerin BM organlarındaki oy oranı %17. IMF ‘de en büyük hisseye sahip olan ABD tek veto yetkisini kullanan ülke. IMF’in merkezinin Washington’da olmasıyla birlikte bu durum ABD’ye orantısız bir güç vermekte.
Yeni oluşturulacak ve Genel Kurulu parlamento gibi çalışacak BM sistemine bağlı bir IMF’nin yeni bir ahlaki amaca ve demokratik bir işleyişe kavuşturulması gerekmekte. IMF kaotik güçleri denetim altına almalı ve olanakları yerküre canlılarının çoğunluğunun hizmetine sunmalı .Dünya Bankasının da BM çatısı içine alınarak amaçlarını aynı ahlaki temelde gerçekleştirecek bir yapıya kavuşturulması gerekmekte.
İktisatçı Jane D’Aristo’nun ile belirttiği gibi dünyanın küresel mali piyasalardaki istikrarsızlığı ve verimsizliği azaltacak yeni bir kuruma, Küresel Merkez Bankasına (Uluslararası Takas Bankası) ihtiyacı bulunmakta.
Bu banka para basmayacak ancak uluslararası bir rezerv oluşturacak, böylece ülkeler kendi paralarıyla ticari ve mali işlemler yapabilecekler. Var olan sistemde doların küresel ekonominin temel para birimi haline gelmesi eşit olmayan bir sistemi yaratmakta. Borçlu ülkeler ihracatta başarılı olup, döviz rezervlerini arttırsalar bile bu rezervlerini spekülatörler tüketmekte.
Dünya Ticaret Örgütü önceliği sürekli büyümeye dayanan bir uluslararası ticaret hedefine değil, tüm insanların ekonomik ve ekolojik güvenliğini arttırmak hedefine vermeli. Küresel çevre standartları yeni BM sistemi içindeki bir örgüt tarafından belirlenmeli. Dünya Ticaret Örgütü de BM sistemi içinde bu standartları uygulatan ve denetleyen bir örgüt durumuna getirilmeli.
Uluslararası Küreselleşme Forumu Yönetim Kurulu üyesi Tony Clarke’ın işaret ettiği gibi uluslararası sermayenin kamu yararına denetimi Dünya Ticaret Örgütü’nün görevi içinde olmalı. Yerel toplulukların yararına yatırımları canlandıracak ve sermayenin demokratik kontrolünü sağlayacak alternatif yatırım kurallarını içeren ,büyük işletmeleri yasal kurallara bağlayacak bir Alternatif Yatırım Anlaşması önerilmekte.
Yine Halifax İnsiyatifi’nin öncülerinden olan Robin Round uluslararası mali işlemlerde ‘Tobin Vergisi’nin uygulanmasını önermekte. Kontrolsüz yatırım küresel ekonomiyi spekülatörlerin anında kar peşinde koştukları ve sonuçların görmezden gelindiği bir kumarhaneye çevirmiş durumda. Bu nedenle mali spekülasyondan vergi alınması küresel piyasaların istikrara kavuşmasını ve küresel kalkınma için gerekli fonların oluşmasını sağlayacağı düşünülmekte.
Uluslararası mali piyasalarda her gün 1,5 trilyon dolar işlem görmekte. Bu miktarın %95 i döviz değerleri ve faiz oranlarındaki oynamalarla ilgili. Bahisçiler her durumda kazanmakta. Uluslararası yatırım bankaları bu oyunda çok kazanmakta ,ülkelerin ve insanların büyük çoğunluğu ise yıkıma uğramakta. Nobel ödüllü iktisatçı James Tobin’in önerdiği bu vergi (% 1’in yarısından az) spekülatif ticaret çok küçük marjlar üzerinden gerçekleştiğinden spekülasyon isteğini de ortadan kaldıracak.
Kuşkusuz küresel sistemin yeniden tasarlanması sistemden yararlananlarca gerçekleştirilmeyecek. Sivil inisiyatiflere öncülük görevi düşmekte. Küresel sistemi ve özellikle ekonomiyi yönetenlerin küçük bir azınlığı temsil ettiğinin farkına varıldıkça değişim doğrultusunda baskı artacak.
Dünyanın çeşitli bölgelerindeki önemli toplumsal hareketleri, yoksulluğun ortadan kaldırılması ve kalıcı bir dünya barışının sağlanması ortak hedef ve kararlılığında yani insan ve doğayı temel alan bir eksende birleştirmek için büyük bir hamleye ihtiyaç duyulmakta. Avrupa Birliği ne yazık ki böyle bir ekseni oluşturabilecek bir açılım olma yeteneğini gösterememiş durumda.
BM Genel Kurulu’nun tavsiye organı olmaktan çıkartılarak bir parlamento gibi çalışır ve çoğunlukla bağlayıcı kararlar alan bir organ durumuna getirilmesi ayrıca Güvenlik Konseyi’nin yürütme organı durumuna getirilip, sürekli üyeliklerin kaldırılarak bu organın üyesi olacak ülkelerin 4 yıl için Genel Kurul’ca seçilmesi demokratik bir yapılanma için ön koşul.
Küreselleşmenin ancak dünyada demokratik bir üst yapılanma sonucu alınacak siyasi kararlarla adil sonuçlar doğurabileceği açık. BM rejiminin demokratikleşmesiyle birlikte uluslararası ekonomik örgütlerin de (IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi) demokratik BM rejimi içine alınması gerekmekte.
Silahsızlanma BM rejiminin en önemli meselesi. Kuşkusuz BM Güvenlik Meclisi sürekli üyelerinin silahsızlanması gelişmekte olan ülkelerin silahsızlandırılmasından daha önemli. Gelişmekte olan ülkelere silahları konvansiyonel, biyolojik, kimyasal, nükleer silah teknolojilerini satan bu ülkeler.
O halde güçlü ülkelerin silahsızlanması ve dünya kaynaklarının insana ve doğaya yönlendirilmesi ancak dünyada yeni bir demokratik yapılanmanın kurulmasıyla mümkün. BM rejiminin demokratikleşmesi bunun için önemli.
Dünya üzerinde doğa ve insanlık için tehlike oluşturacak bir duruma müdahalede bulunmak gerektiğinde bunun kararını BM Parlamentosu alacak, yapısında yer alan örgütleri harekete geçirecek, çatışma durumlarında BM Barış Gücü’nü kullanabilecek, NATO gibi taraf askeri örgütlere gerek kalmayacaktır.
Kurnaz, açgözlü, meraklı, becerikli Sapiens kendi dışındaki türleri yok ederken, kendi yarattığı adalet, eşitlik, özgürlük, estetik, etik gibi değerlere yönelerek yeni bir küresel sistemi inşa edebilecek mi ?
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***