YORUM | MAHMUT AKPINAR
Hırsızlık üzere iken vakayı inkar ve örtbas mümkün olmayacak şekilde suçüstü olan bir hırsız düşünün.
Bu hırsız kendisine yakın kişilerin ve çetesinin soygun düzenini fark eden ve görevleri gereği takip eden polisleri pişkince, arsızca hedef haline getiriyor. Konuyu hırsızlık, soygun, yasadışı ilişkiler, rüşvet bağlamından çıkarıp polisleri, savcıları, yargıçları kendisine “darbe” yapmakla itham ediyor. Bu güçlü ve muktedir talancı sadece kendisini gören ve adalete havale eden polisleri, yargıçları değil, dürüst, namuslu, işini yapan bütün kamu görevlilerini tehdit ediyor. Meydanlardan, TV’lerden bu insanlara ağzına gelen bütün küfürleri, hakaretleri ediyor.
Yetinmiyor, onları görevlerinden sürdürüyor.
Yetinmiyor, on binlercesini işten attırıyor.
Yetinmiyor, kullanışlı ve satın aldığı yargıçları devreye sokarak bu insanlara dava açtırıyor.
Yetinmiyor, yüz binlercesini hapse attırıyor.
Yetinmiyor, bu insanların ailesini, çoluk çocuğunu hedef alıyor. Onlara vebalı muamelesi yapıyor, karalıyor.
Yetinmiyor, malına mülküne çöküyor, hesaplarını donduruyor.
Yetinmiyor, insanların çalışma, seyahat gibi en temel haklarını kullanmalarına mani oluyor. Hedef aldığı kimseleri kendince açlığa, yokluğa mahkum ediyor, çalışma imkanlarını yok ediyor.
Yetinmiyor, politik hasımlarının başka ülkelerde yaşamasını, yurt dışına çıkmasını engelliyor.
Yetinmiyor, hapse attığı, zulmettiği insanların elinde avucunda kalan son imkanları da almak için çeteleriyle çökme, sindirme projelerini devreye sokuyor. Hukuksuz davalarla, el koyduğu şirketlerle kendi avanesine sermaye transferi yapıyor.
Yetinmiyor, bu insanlara hapishanelerde işkence ediyor, aç bırakıyor.
Yetinmiyor, hapishanelerde kalmaktan dolayı mazlumlardan kira, elektrik, su parası istiyor.
Yetinmiyor, bir şekilde şerrinden kurtulup başka ülkelere gidenleri taciz ediyor, mafyatik yöntemlerle kaçırıyor, şiddet uygulatıyor.
Yetinmiyor, hırsızlığını görenlere yakın diyerek geniş bir kesimin bütün kurumlarına el koyuyor, kitaplarını suç unsuru haline getiriyor, yayınlarını yasaklatıyor, okullarını kapatıyor. Bu kurumlarda çalışmayı, okumayı, bağlantılı olmayı “terör suçu” diye dayatıyor.
Yetinmiyor, hayır kurumlarına bağışta bulunmuş insanlara mali baskı kuruyor, ağır cezalar kesiyor. Bir şekilde hırsızı ve hırsızlığı gören, kabul eden herkesi cezalandırmaya yöneliyor.
Kini, nefreti, husumeti o kadar büyük ki, ölümüne bağlı olarak bazı hayır kurumlarına evini bağışlayan yaşlı insanları evinden çıkarıp sokağa atıyor. Vakıf şartnamesini hiçe sayıp kendi evinde kira istiyor.
Yetinmiyor, şahsının ve çetesinin işlediği veya ortalıkta ve karanlıkta kalmış bütün suçları kin beslediği, savunmasız kalmış bir kesimin üzerine boca ediyor.
Yetinmiyor, hırsıza hırsız diyenleri toplumun geri kalanına hedef yapıp linç ettiriyor, küfrettiriyor.
Yetinmiyor, emeklilerin emeklilik maaşlarına el koyuyor.
Hırsızın marifetlerine dair liste düşünürseniz uzadıkça, uzar…
Soru şu: Böyle bir hırsız ve avanesinin muteber olduğu, sevildiği, sözünün geçtiği, el üstünde tutulduğu ülke hayır görür mü?
Böylesi bir toplum huzura, barışa, esenliğe, güvenliğe erişir mi?
Hırsızların baş tacı yapılıp alın teriyle çalışanların linç edildiği bir ülkede ekonomi düzgün kalır mı? Refah, kalkınma, sosyal adalet olur mu?
Kötülüğün sınırsızca işlendiği, namussuzların, haramilerin, suçluların köşe başlarını tuttuğu ve kaynakları hapır hupur yuttuğu, ama namusluların hapislere atıldığı, geniş kitlelerin ise sessiz kaldığı bir toplumda saadet, barış, gönenç olur mu?
Olmuyor, olmaz ve bu devran sürdüğü sürece de olmayacak!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***