Yılbaşında elektriğe yüksek zammın geri alınması için bireysel eylemle 2,5 aydır faturasını ödemeyen Kılıçdaroğlu’nun evinin elektriği 21 Nisan’da dağıtım şirketi EnerjiSA ekiplerince kesilmişti.
Kılıçdaroğlu duruma tepki göstererek gece gaz lambası ışığında canlı yayında halka seslenerek Türkiye’de 4 milyon hanede elektriklerin kesik olduğunu hatırlatmıştı.
Evinde dört aydır elektrik olmayan ve üç çocuğuyla birlikte yaşayan Demir’i evinde ziyaret eden Kılıçdaroğlu, ziyaretin ardından konuştu.
Elektrik olmadığı için evde doğal gazın da çalışmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları dedi: “Toplumun vicdanını ayağa kaldırmak istiyorum. Toplumun vicdanının bir sesi olmalı. Haksızlığa bir ses vermeli toplum. Yeter demeli.”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Dört aydır elektriği kesik olan bir ailemizi, kardeşimizi ziyaret ettik. 3 evladı var. İçeride biraz konuştuk. Beni duygulandıran, biraz da derinden üzen söylemiş olduğu, ‘Büyük oğlum, bugün 23 Nisan, bütün arkadaşları okula gidiyor, şarkılar söylüyor, ama benim oğlum ağladı evde’ diye. ‘Niye televizyonumuz yok, ışığımız yok’ diye.
Böyle bir tablo içerisinde iktidar sahiplerinin vicdanının köreldiğini görüyoruz. Onlar bu tabloyu görmüyorlar, böyle bir tablodan onların haberleri bile yok. Saraylarda oturanlar, mütevazı evlerinde oturup aylarca elektriği kesilen insanlardan haberdar değiller. Ben bunu haberdar ettiğim, geniş kitlelere duyurduğum zaman, ‘Efendim sayısı o kadar değil, sayısı bu kadar’ diyorlar. Bir kişi bile sizin vicdanınızı rahatsız etmiyor mu ya… Bir kişi, bir kişi bile…
İzledikleri politikalar, bir avuç insanı zengin etmeye yönelik politikalar. Beşli çeteye hizmet ediyorlar, vatandaşa değil. Üç evlada bir annenin, koskoca devlet, iktidar ya bu ailenin sorunlarına eğilemez mi? Binlerce aile var böyle. Anne diyor ki ‘Ben çalışmak istiyorum ama üç evladım var, nasıl çalışacağım, üçü de küçük, kreşe versem, aldığım tüm aylık kreşe gidecek’ diyor. Ne olacak diyor peki? Sosyal devlet, yani fakirin, fukaranın yanında olan devlet diyoruz. Nerede bu sosyal devlet, nerede bu iktidar, nerede bu saray ve şürekası… Her birinin keyfi yerinde, ama milletin derdi farklı. Anlamıyorlar.
İşin özeti; kardeşimize biraz sabret dedim ama niye sabret dediğimi, nasıl isyan ettiğini kendisi anlatır. Milletime şunu söylemek isterim; bu düzeni değiştireceğiz. Ben bu milletin ferasetine inanıyorum, güveniyorum. Bu milletin vicdanı var. Bu vicdan bunu kabul etmez. Bu kadar dramatik tabloları kabul etmez. İnşallah bunların tümünü ama tümünü birlikte değişeceğiz. Bu memlekete huzuru, bereketi getireceğiz. Bu memlekette hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Hiçbir çocuk karanlıkta kalmayacak. Bir çocuk karanlıkta kalır mı…
Dört aydır evinde elektrik olmayan Güllü Demir ise şunları dedi:
Bize, ‘Sabredin susun’ diyorlar ama biz sabredemeyiz. Benim üç çocuğum sabırlı olamaz. Benim üç çocuğumun süt içmesi gerekecek, o elektriğin yanması lazım, o doğal gazın yanması lazım. Benim çocuğumun ders yapması lazım. Elektrikte oturması gerekiyor. Ben tek adıma değil, benim gibi çok arkadaş var. Ben hepsinin sesi olmak istiyorum. Artık hükümetin de bizlere el uzatmasını istiyorum
Eğer benim devletim, dışarıdan gelen Suriyeliye her şeyi yapıyorsa, benim milletime de yapması, koşması lazım. Herkese asgari ücret veriyor, tamam; her şey ateş pahası. Bizim okula giden çocuklarımız var, evimizin ihtiyaçları, kirası, doğal gazı var… Yetişemiyoruz, bir yerden veriliyorsa iki yerden alınıyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***