Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi ile ilgili yargılama dosyasının Suudi Arabistan’a devri ile ilgili karar 7 Nisan 2022 tarihinde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verildi. Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, “davanın durdurulması ve dosyanın Suudi Arabistan adli makamlarına devredilmesi” kararına itiraz etti. İtiraz, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirildi. Mahkeme, oyçokluğu ile itirazın reddine karar verdi. Ancak 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir, ret kararına muhalefet şerhi yazdı. Ağır Ceza mahkemesi Başkanı Demir, şerhinde şu değerlendirmeleri yaptı:
‘ÖNCEDEN YARGILAMAYI YAPAN ÜLKEYE DEVREDİLEMEZ’
“6706 Sayılı Kanun’un (Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu) 25/1-ç maddesindeki düzenlemenin; başka ülkede yargılanan ve haklarında hüküm verilen sanıklarla ilgili ülkemizde görülen davanın önceden yargılamayı yapan ülkeye devredilemeyeceği, dolayısıyla Suudi Arabistan’da yargılanan ve haklarında hüküm kurulan 11 sanıkla ilgili İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin devir kararının 6706 Sayılı Kanun’a aykırı olduğu kanaatindeyim.
‘ACELE KAYDIYLA AYNI GÜN VERİLEN TEMİNATSIZ ‘UYGUNDUR’ KARARI DOĞRU DEĞİL’
Adalet Bakanlığı’nın davanın reddine ilişkin 01/04/2022 tarihli kararında, sanıklarla ilgili ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza verilmesine yönelik teminat alınmadığı görülmektedir. Adalet Bakanlığı’nın, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01/04/2022 tarihli talebine, acele kaydıyla aynı gün verdiği teminatsız ‘uygundur’ kararı, bu haliyle 6706 Sayılı Kanun’un 11/1-d maddesine aykırı olduğu, bu aykırılık giderilmeden verilen devir kararının doğru olmadığı kanaatindeyim.
‘KENDİ DAVALARININ YARGICI OLMAK SONUCUNU DOĞURACAK’
Davanın… devri her şeyden önce adaletin tahakkuku amacıyla oluşturulan 6706 Sayılı Kanun’a haksızlık teşkil edecektir. Bu çerçeveden bakıldığında, söz konusu davanın devri, sanıklar açısından ‘kendi davalarının yargıcı olmak’ sonucunu doğuracaktır.
‘DEVLETİMİZİN ONUR VE SAYGINLIĞINA BÜYÜK SALDIRIDIR’
Anayasamızın 138. maddesi, ‘Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanun ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler’ hükmünü içermektedir. Anayasa ve kanundan maksat; yürürlükteki mevzuat, hukuktan gaye; evrensel ilkeler, vicdandan kasıt ise; adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıdır. İddianamede Cemal Kaşıkçı’nın muhalif tavrı nedeniyle Suud yetkililer tarafından ölümle tehdit edildiği, kendisine zarar veremeyecekleri inancıyla Türkiye’de bulunduğu, bunu yakın çevresine söylediği zikredilmektedir. Cemal Kaşıkçı’nın ülkemizde bulunduğu sürece canı, malı ve ırzı; halkımızın, dolayısıyla devletimizin tekeffülü altındadır. Suud yetkililerinin ülkemizde Cemal Kaşıkçı’ya karşı gerçekleştirdikleri pervasız ve hunharca cinayet, ülkemizin ‘ehil belde’ vasfına, devletimizin onur ve saygınlığına büyük saldırıdır. Bu eylem nedeniyle kamu düzeni ciddi bir şekilde zarar görmüştür. Eylemi gerçekleştiren faillerin bulunup yargılanması, eylemleriyle mütenasip müeyyide uygulanması suretiyle sarsılan kamu düzeninin tamiri elzemdir.
‘TOPLUMUN DEĞER YARGILARIYLA BAĞDAŞMADIĞI KANAATİNDEYİM’
‘Ne yapalım Suud yönetimi yargılamak için sanıkları vermiyor’ acziyeti içinde davanın devri ve sanıklar hakkında kırmızı bültenin kaldırılması; toplumun adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıyla bağdaşmadığı kanaatindeyim.” (ANKA/Sinan Tartanoğlu)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***