YORUM | YÜKSEL DURGUT
Otoriter rejimlerde işlerin yoluna gitmemesinin faturası her zaman gazetecilere kesiliyor. Bu sadece Türkiye’deki cezaevlerinde olan gazeteciler ile sınırlı değil, Haiti’den Vietnam’a, Meksika’dan Çin’e, dünyanın her yerinde sorumlu olarak hep gazeteciler gösteriliyor.
Silivri cezaevinde öyle bir gazeteci var ki, tepedekilerin koltuğunu sarsan, dünyanın demokratik ülkelerinde olsa parmakla gösterilecek bir haber delisi. Mehmet Baransu, 7 yıllık tutukluğu, kesinleşmiş hapis cezaları, bazılarından müebbetle yargılandığı dava dosyaları ile dünyada baskı altındaki gazeteciler arasında sayılı isimlerden birisi. Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’nın “Evinin kapısını kırıp Baransu’yu alın” talimatı kendisinin nasıl hükümetin bir numaralı düşmanı olduğunun kanıtı.
Baransu’yu, Erdoğan’ın hedefi haline getiren birçok haber var. 2011 yılında Türk ordusuna ait F-16 savaş uçaklarının bombardımanında Uludere’de 34 sivilin hayatını kaybetmesi onlardan biri. 19 yıl 6 ay hapis cezası aldığı “Türkiye’ye sokulan 23 bin ton genetiği değiştirilmiş pirinç” ile ilgili haberi. Dünya medya tarihine geçen “O dört er böyle öldü: Pimini çekip bombayı verdi” başlıklı haberi. Özellikle 2009 yılında bu haber yayınlandığında Türkiye’deki en prestijli gazetecilik ödüllerini topladı. Columbia Üniversitesi tarafından yayınlanan tarihe damgasını vurmuş en iyi 47 haber arasına Baransu’nun bu haberi de girmişti.
ABD ordusunda çalışan bir savaş fotoğrafçısı olan Ronald L. Haeberle, Vietnam’da 1969 yılında yaşanan My Lai katliamının dehşetini ortaya çıkardı. Amerikalı bir ekonomist, politik aktivist ve eski ABD askeri analist olan Daniel Ellsberg, Vietnam’da ABD’nin gerçekleştirdiği ihanetlerinin üstünü örttüğünü ortaya koyan belgeleri sızdırdı.
İsrailli bir bilim adamı John Crossman olarak da bilinen Mordechai Vanunu, kitle imha silahlarına karşı olduğunu öne sürerek 1986’da İngiliz basınına İsrail’in nükleer silah programının ayrıntılarını açıkladı. İsrail, Vanunu’yu kaçırarak hapse attı.
Chelsea Elizabeth Manning, eski bir Amerikan ordusu askeriydi. Görev yaptığı sırada WikiLeaks’e 750 binden fazla gizli askeri belge teslim ettiği için casusluk suçundan askeri mahkemede yargılandı ve cezaevine gönderildi.
Vladimir Putin’in KGB ajanı olarak görev yaptığı dönemlerde gerçek dışı bilgileri ülkesine sızdırdığını sosyal medyadan öğreniyoruz artık. KGB’nin kıdemli bir casusu olan Vasili Nikitich Mitrokhin, Kremlin’in sırlarından oluşan notları 1992 yılında Riga’daki İngiliz Büyükelçiliğine teslim etti ve İngiltere’ye sığındı. ABD hükümetinin kendi vatandaşlarını yasadışı yollarla dinlediğini açıklayan ve 2013 yılında Moskova’da sürgünde yaşamaya başlayan Edward Joseph Snowden gibi her dönemde önemli bilgileri dünya ile paylaşan kişiler oldu.
Peki ya gazeteciler olmasaydı, gerçekler er ya da geç ortaya çıkar mıydı? Elbette, ama o ana kadar çok canlar yanacak ve kanunlar çiğnenecekti. Mesela Ukrayna krizinde yaşanan gerçeklerin ortaya çıkartılması için bir taraf ne kadar çaba gösteriyorsa, diğer taraf da o kadar üzerini örtmeye çalıştığı gibi. Ancak günün sonunda dünya, medyanın bilmememizi istediği şeyden fazlasını öyle ya da böyle kesinlikle öğreniyor. Bu yüzden de gerçekler ve o kalemler hep susturulmaya çalışılıyor.
İşgal altındaki Ukrayna’nın kuşatma altındaki başkentinde halkın cep telefonlarını şarj edebildikleri ve bunun sayesinde dünyaya her anının paylaşıldığı garip bir savaş yaşanıyor. İsrailli bir analiste göre Ruslar, dinleyebilmek için telefonların çalışmasına izin veriyor. Garip ama gerçeklik payı yok değil. 15 Temmuz 2016 gecesi saçma sapan gerçekleştirilen askeri bir darbenin sabahına kadar cep telefonu hatlarının çalışması ve halkın böylece sokağa çağırılması gibi.
Bir gazeteci olarak, Batılı gazetecilerin dürüstlüğüne ve çalışkanlığına hayran olmuşumdur. Güney Asya’da görev yaptığım dönemlerde, BBC’nin özellikle bu bölgede güvenilirlik ve hız açısından yerel haber ağlarından çok daha ileride olduğunu gözlemledim. Örneğin Benazir Butto’nun ve İndira Gandhi’nin suikastı ilk olarak BBC’de duyuruldu ve daha sonra ulusal medya organları tarafından bildirildi.
BBC’nin 20 yıl boyunca Hindistan temsilcisi olarak görev yapan William Mark Tully ve birlikte bir kitap yazan Hindistanlı gazeteci Satish Jacob, bölge insanının kast sisteminin adaletsizliklerini anlatırken dürüst oldukları için Batılı gazetecilere daha çok saygı duyduklarını yazdıklarını hatırlıyorum.
Tully’nin 20 yıl boyunca Yeni Delhi’den gönderdiği haberler Hintçe, Urduca, Bangla, Sinhalese gibi birçok dilde yayınlandı. Dünyanın en ücra köşelerinde bile okuyucusu oldu. Ve kendisi habercilik alanında benim için bir ekoldür. Çünkü Hindistan’ın küçük köylerinde bile Tully’nin ismini bilmeyen yoktu.
Mark Tully şimdi 86 yaşında ama bir varisi varsa, o da 45 yaşında Silivri Cezaevindeki Mehmet Baransu’dur. Herkes, ABD’nin Ortadoğu’daki dış politikasını ve İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik muamelesini eleştiren ve simgelediği duruşu sayesinde övgüler alan, kimileri tarafından da kınanan ve 2020 yılında hayatını kaybeden Robert Fisk gibi olamaz.
Ancak, Kamboçya soykırımı hakkındaki hazırladığı raporlarıyla uluslararası gündem olan, sömürgeci olduğunu düşündüğü Amerika, Avustralya ve İngiliz dış politikasının güçlü bir eleştirmeni John Pilger ve yukarıda sadece birkaç örneğini verdiğim haberlere imza atan Mehmet Baransu gibi mesleğine aşık insanlar olmasaydı, ölümcül bir hastalığa yakalanmış gazetecilik mesleğini, Fisk ile birlikte mezara gömmek zorunda kalır ve ardından ağıtlar yakardık.
Dünyanın ilk ve tek çok dilli uluslararası dergisi Journalist Post ile de ölüm uykusunda olan bu mesleği yeniden canlandırmaya çalışıyoruz. Yeni sayısı 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde yayınlanacak dergi için 20 ülkeden gazeteci bir araya geldi. Bu gazeteciler, otoriter rejimlerdeki baskıya rağmen sadece Fisk, Baransu, Tully, Pilger, Haeberle, Elsberg gibi gazetecilerin yeniden yetişebilmesi ve basının özgür olabilmesi için ‘Her şeye rağmen gazetecilik’ ilkelerinden ödün vermiyorlar.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***