MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Merhum Türkeş Bey itidalli ve ihtiyatlı siyasetiyle, çelişkilere ve çekişmelere kapalı hedefleriyle sivrilmiş, döneminde sağduyunun ve uzlaşmanın iradeli ismi olarak simgeleşmiştir.” mesajını paylaştı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP’nin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in ölümünün 25. yıldönümü dolayısıyla yayımladığı mesajında, “O, yürekten inandığı ve gönülden bağlandığı Türklük aşkı uğruna, her türlü meşakkati göze alan ve yaşayan, çelikten azmi hiçbir tereddüt belirtisi göstermeyen tam bir inanç timsalidir” dedi.
Bahçeli açıklamasında, “Partimizin kurucu Genel Başkanı sıfatıyla Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in hafızasında sönmeyecek meşale olmuş, haklı ve haysiyetli mücadelesiyle de milli gönüllerde silinmeyecek izler bırakmıştır. Türk milliyetçiliği evvela Merhum Ziya Gökalp’in duyuş ve dokunuşuyla sistemleşmiş, ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tasarruf ve tercihiyle devletin kuruluş temeli olarak tezahür etmiş, daha sonra da Merhum Türkeş Beyin marifetiyle bir hareket biçimini alarak milli varlıkla buluşmuştur” ifadelerini kullandı.
Bahçeli MHP ile ilgili olarak da, “Türk milliyetçileri, ülke sorunlarını aşmanın yolunun ayrılıkları derinleştirmek, kavgaları kızıştırmak, kutuplaştırmaları tırmandırmak, insanlarımızı birbirine düşürmekten değil, milli ve manevi değerlerde uzlaşma, dayanışma ve yardımlaşmayla olacağını bilmekte ve bunu ısrarla savunmaktadır. Partimizin geldiği aşama Türk milletinin takdir ve taltifinin bir sonucu, yarım asrı geçen bir mücadelede haklı çıkmanın mükafatıdır. İçinde bulunduğumuz dönem; tarihin Milliyetçi-Ülkücü Harekete kazandırdığı engin tecrübe ve bir asrı aşan mazisiyle Türk milliyetçiliği davasının oluşturduğu ortak akıl, bizlere sabır, metanet ve dikkat tavsiye etmektedir” sözlerini kaydetti.
Bahçeli’nin açıklaması şöyle:
“Büyük davalar, kendini aşma basiret ve beceresini gösterebilmiş dava insanlarının omuzlarında yükselmiş, layık olduğu mertebe ve mevkilere bu şekilde taşınabilmiştir. Heyecanları kırık, hedefleri kısır, hevesleri kısıtlı zevat ve zihniyetlerin hayatlarını adayacağı ne bir inancı, hadiselerin akışına istikamet verecek ne de bir iradeleri vardır. Tarih boyunca insanını bulamamış davalarla, davasını kaybetmiş insanların neden olduğu geniş çatlak ve derin çalkantılar nice buhran ve bozguna da kapı açmıştır. Ülkü olmadan ülfet, ülke olmadan hür ve ilkeli bir hayat sadece hayal mahsulü olarak kalmıştır. Buna rağmen büyük dava insanları hayallerin gerçeğe dönüşme sürecinde hem öncü rolü olan, hem önder vasfıyla öne çıkan, hem de gelişmelerin seyir ve serencamını önsezi ve öngörüyle okuyan parlak şahsiyetler halinde ortaya çıkmışlardır. Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey işte böyle bir şahsiyet ölçüsüyle temayüz ve tebarüz etmiş siyaset ve devlet insanıdır.
Partimizin kurucu Genel Başkanı sıfatıyla Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in hafızasında sönmeyecek meşale olmuş, haklı ve haysiyetli mücadelesiyle de milli gönüllerde silinmeyecek izler bırakmıştır. Türk milliyetçiliği evvela Merhum Ziya Gökalp’in duyuş ve dokunuşuyla sistemleşmiş, ardından Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tasarruf ve tercihiyle devletin kuruluş temeli olarak tezahür etmiş, daha sonra da Merhum Türkeş Beyin marifetiyle bir hareket biçimini alarak milli varlıkla buluşmuştur.
Hiç kuşkusuz Türk milliyetçiliğinin kaynağı Türk tarihi ve Türk kültürü, o tarih ve kültürün asıl sahibi de Türk milletidir. Diyebiliriz ki, Türk milliyetçiliği Türk milletine ait olan her değerin, her emanetin, her güzelliğin kristalleşip fikri bir muhtevaya bürünmesi, nihai olarak siyasi bir aksiyom haliyle bezenmesidir. Millet ve milliyetçilik arasındaki bağlantı dinamik, dengeli, kesintisiz ve karşılıklılık esasıyla devamlı surette birbirini besleyip desteklemektedir. Merhum Türkeş Bey, Türk milliyetçiliğinin siyasi ve toplumsal alana indirilmesine önayak olmuş, bu kapsamda bir çığır açmıştır.
O, her şeyden önce bir inanç, bir şuur, bir gönül insanıdır. Tutarlı hayat çizgisiyle davamızın onuruna leke düşürmemiş, siyasi mücadelesindeki tavizsiz duruşuyla da taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanmıştır. Türk milliyetçiliğini, Türk milletini sevmek ve onun yükseltmek ülküsü olarak işaret ve ifade ederek 80 yıllık ömrünü bu gayeye hizmetle geçirmiştir. Merhum Türkeş Bey itidalli ve ihtiyatlı siyasetiyle, çelişkilere ve çekişmelere kapalı hedefleriyle sivrilmiş, döneminde sağduyunun ve uzlaşmanın iradeli ismi olarak simgeleşmiştir. Devlet ve millet hayatında, karmaşık meseleler karşısında görüşü ve düşüncesi her zaman merak edilen, hatta isabetli tavsiyelerine riayet edilen bir Lider olarak serpilmiştir. O, yürekten inandığı ve gönülden bağlandığı Türklük aşkı uğruna, her türlü meşakkati göze alan ve yaşayan, çelikten azmi hiçbir tereddüt belirtisi göstermeyen tam bir inanç timsalidir.
Yetiştirip emanet ettiği ülkücü gençlik ile vatanı için fedakârlığa, milleti için her göreve hazır bir siyasal kadro olan Milliyetçi Hareket Partisi, O’nun en büyük eseridir. Elbette bu eserlerle ne kadar övünsek azdır.
Türk milliyetçileri, O’nun liderliği ile kendilerine dayatılan sınırlı bir siyasal hareket alanını, stratejik ve akıllı bir siyasi mücadele ile bugüne kadar uzanan çizgide kırılma olmaksızın sürekli genişletmesini bilmişlerdir.
Milliyetçi Hareket, aziz milletimizin bekasını düşünen en şuurlu siyasi parti olmanın yanında, milliyetçiliği hayatın her alanına uygulanabilir bir toplum projesi halinde yaygınlaştırmanın da sorumluluğunu duymuş ve bunun gereğini samimiyetle yerine getirmiştir. Ne mutlu ki, Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizin her sorununa cevap verebilecek fikir, vizyon ve kadroları yetiştiren bir siyaset mektebi, daha da önemlisi milliyetçiliği toplumun siyaset algısında merkeze çeken bir siyaset ekolü haline gelmiştir.
Türk milliyetçileri, ülke sorunlarını aşmanın yolunun ayrılıkları derinleştirmek, kavgaları kızıştırmak, kutuplaştırmaları tırmandırmak, insanlarımızı birbirine düşürmekten değil, milli ve manevi değerlerde uzlaşma, dayanışma ve yardımlaşmayla olacağını bilmekte ve bunu ısrarla savunmaktadır. Partimizin geldiği aşama Türk milletinin takdir ve taltifinin bir sonucu, yarım asrı geçen bir mücadelede haklı çıkmanın mükafatıdır. İçinde bulunduğumuz dönem; tarihin Milliyetçi-Ülkücü Harekete kazandırdığı engin tecrübe ve bir asrı aşan mazisiyle Türk milliyetçiliği davasının oluşturduğu ortak akıl, bizlere sabır, metanet ve dikkat tavsiye etmektedir.
Özellikle en hassas olduğumuz milli meselelerin tahribatı karşısında göstereceğimiz uyanıklık ve dik duruş yalnızca Türk milletinin değil, umudunu bağladığı Milliyetçi Hareket Partisi’nin üzerinde oynanan oyunların, kurulmaya çalışılan tuzakların da boşa çıkmasını sağlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, kalplerimizdeki yeri, gönlümüzdeki zirvesi hiç değişmeyecek olan Başbuğ’umuz Merhum Alparslan Türkeş Bey’i ve aziz ülkü şehitlerimizi saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyorum. Merhum liderimizin kabrinin nur, mekânının Cennet olmasını Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Ruhu şad olsun.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***