YORUM | ALPER ENDER FIRAT
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak kendini iyiden iyiye hazırlıyor.
Eğer aday olmak isterse de Millet İttifakı içinde buna ciddi bir itiraz geleceğini zannetmiyorum. Peki Kılıçdaroğlu, Recep T. Erdoğan’a karşı bir seçim kazanabilir mi? Kazansa bile ülkeyi düzlüğe çıkarabilme başarısını ve cesaretini gösterebilir mi?
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra Saray’ın çizdiği çizgiler içerisinde muhalefet yapmaya özen gösteren ve bütün kritik evrelerde oranın istediği şekilde davranan CHP’nin, AKP’ye ya da 15 Temmuz rejimine alternatif olması ve ülkeye hukuku getirmesi mümkün müdür?
Her şeyden önce CHP, “15 Temmuz’dan sonra neden Saray ile uyumlu bir parti haline geldi, kritik evrelerde neden hep Erdoğan’ın istediği gibi hareket etti?” sorusunun cevabını vermelidir.
Bunun birçok cevabı olabilir. 15 Temmuz rejiminin bazı uygulamaları işlerine gelmiş olabilir. Ama bu denli uyumun ciddi bir tehditle de ilgisi düşünülebilir. Mesela 26 Ağustos 2016’da yani 15 Temmuz’dan bir ay kadar sonra Kılıçdaroğlu’na bir suikast girişimi olmuştu hatırlayacaksınız. Bu saldırıda bir astsubay da şehit olmuştu. Saldırıdan sonra Uğur Dündar, “Kılıçdaroğlu’na suikast yapmak istediklerini biliyordum hatta bunu ilk defa ben kendisine söyledim” demişti. Yani zamanında tehdit mesajını sözlü olarak iletmişler. Bu açıklama bile tek başına Kılıçdaroğlu suikast girişiminin adresini açıklamaya yeter.
Yine darbe tiyatrosundan birkaç ay sonra 29 Ekim 2016 tarihinde CHP Aydın milletvekili Bülent Tezcan da bir restoranda silahlı saldırıya uğradı. Daha sonra yakalanan saldırgan uyduruk cezalarla kurtuldu. Kılıçdaroğlu’na bir saldırı da Adalet Yürüyüşü sırasında olmuş, fail özel olarak korunmuştu hatırlayacaksınız. Ardından Kılıçdaroğlu yürüyüşün devamını getirmemiş ve hukuk arayışını unutulmaya bırakmıştı.
CHP’nin uyumlu muhalefetinin saldırılarla ilgisi var mıdır bilemiyorum. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortadan kaybolmalarının da sebebi tam açıklığa kavuşmadı. Her türlü spekülasyona müsait…
Önümüzdeki seçimlere de böyle mi girecekler, daha önceki seçimlerde yaptıkları gibi toplumsal muhalefete yine feyk mi atacaklar? Hala ciddi soru işaretleri var.
Ancak…
Son süreçteki Kılıçdaroğlu’nun bazı olayların farkına varmış ya da bu fasit daireden kurtulmak isteyen bir tavır içinde olduğunu söylemek mümkün. Umarım eskinin aksine daha cesur ve kararlı olur.
28 Şubat mağdurlarıyla buluşması ve devlet gücünü kullananların Roboski’de, Maraş’ta, Sivas’ta, ikna odalarında açtığı yaralarla helalleşeceğiz mealindeki sözleri önemliydi.
Hele en son Diyarbakır gezisi, seçim kazanmaya ve toplumsal barışı sağlamaya niyetli bir politikacının tavırları olarak yorumlanabilir.
Seçimlerin sonucunu belirleyecek iki kritik kitleden biri olan Kürt seçmene el uzatan, onun sıkıntılarını anlamaya çalışan bir tavır içinde olması çok önemliydi. Suikast sonucu öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi ve daha önce tutuklanmasına yardım ve yataklık ettiği Selahattin Demirtaş’ın babası ile görüşmesi önemli bir gelişmeydi.
Bunun yanında faili meçhul bir cinayete kurban giden Zübeyir Akkoç’un eşi Nebahat Akkoç, Diyarbakır’ın seçilmiş Belediye Başkanı olmasına rağmen yerine kayyum atanan ve tutuklanan Selçuk Mızraklı’nın eşi Zeynep Mızraklı, bir televizyon kanalına bağlanarak çocuklar ölmesin dediği için hapsedilen Ayşe Çelik de görüştükleri arasındaydı. CHP liderinin Kürt kültüründe çok önemli bir yeri olan dengbej evini ziyaret edip orada Kürtçe türküler dinlemesi de sembolik açıdan çok önemli ve klasik CHP çizgisinden farklı bir davranıştı.
Kürt seçmenin İstanbul seçimlerinde davrandığı gibi davranması elbette Millet İttifakı’nın tavır ve davranışlarına bağlıdır. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır seyahatini, CHP’nin bugüne kadar yürüttüğü Kürtlerle uzak ve mesafeli ilişkiyi değiştirme hamlesi olarak okumak istiyorum.
Sadece seçimlerde başarı kazanmak için değil, ülkedeki toplumsal huzursuzlukları köklü şekilde ortadan kaldırmak için de bu hamleleri daha cesaretle yapması gerekiyor.
Kılıçdaroğlu’nun hem toplumsal barışı sağlamak hem de seçimlerde başarılı olmak için KHK’lar konusunda da cesur ve kararlı adımlar atması gerekiyor. Ülkede yaşayan hiçbir kesime, hiçbir mahalleye kanunlarda yeri olmayan aidiyet cezalandırması yapılmayacağına dair ikna edici girişimler bekliyoruz.
Ne ekonomik kriz, ne de başka bir şey; Millet İttifakının seçim kazanması, bu iki kitlenin gönlünü almasından, yaralarını tedavi etmesinden geçiyor. Birisi Kürt seçmen ikincisi KHK’lılar.
Elbette 15 Temmuz rejiminin karşı atakları mutlaka olacaktır. Mesela bu süreçte PKK’nın ya da PKK yöneticilerinin devreye gireceğini söylemeye bile gerek yok. Mesela Bahoz Erdal ya da Murat Karayılan’dan “Oylarınızı mutlaka Kılıçdaroğlu’na verin AKP hükümetinden mutlaka kurtulmalıyız” açıklaması sürpriz almayacak. Ayrıca kamuoyunun canını acıtacak şekilde terör eylemi gerçekleştirmeleri da ihtimal dahilinde. Ya da parti içerisinde bir dinozor ya da rejimin uzantısının çıkıp KHK’lılarla ilgili, onların canını acıtacak faşizan sözler söylemesi de muhtemeldir.
Bunların üstesinden gelmek ancak cesur ve kararlı olmakla mümkündür.
Tabi eğer seçim kazanıp bu ülkedeki yaraları sarmak istiyorlarsa…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***