Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) eski başekonomistlerinden olan, Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenneth Rogoff, Türkiye’nin enflasyonu aşağı çekmek için ciddi bir faiz artışına gitmesi gerektiğini söyledi.
Rogoff hükümetin merkez bankası yöneticilerini ardı ardına görevden alarak kredibiliteye zarar vermesi nedeniyle enflasyonun kontrol altına alınmasının gerçekten sancılı olacağını ifade etti.
Dünya gazetesinden Elif Karaca’ya konuşan Rogoff’un açıklamaları şöyle:
Fed beklendiği gibi Mart ayında faiz artırımlarına başladı. Bu adım, yüksek enflasyonla mücadele için yeterli olacak mı? Ukrayna’daki savaşın etkileri ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar göz önüne alındığında küresel enflasyon görünümü hakkında neler söylersiniz?
Fed, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden önce de enflasyon konusunda çok gecikmişti ve şimdi işler daha da kötü. Savaş, bu yıl ve gelecek yıl ABD’de büyümeyi en az %0,5 düşürüp, enflasyonda en az %1 artışa neden olacak. Daha kötüsü de mümkün. Büyük bir durgunluğa neden olmadan enflasyonu önümüzdeki iki yıl içinde %2’ye geri getirmenin çok zor olduğu bir noktadayız. Fed hedeflerinin epey gerisinde kalabilir ve enflasyon 2023 sonunda bile %3,5-4 aralığında kalabilir. İki yıl içinde enflasyonun %2’lere çekilebilmesi için, faiz oranlarının %4-5’e yükseltilmesi gerekecek. Bu, ABD ekonomisi üzerindeki ağır etkilerinin yanı sıra, borç ödeme maliyetini de önemli miktarda artıracak. Enflasyon %8’e yakın seyrederken Fed’in faizi %2,5’ten fazla artırma eğiliminde olacağından şüpheliyim.
Türkiye, Ukrayna’daki savaştan en çok etkilenen ekonomilerden biri. Bunun ne gibi etkilerini göreceğiz?
Pandemi sonrası düzensiz toparlanma, ABD’de faiz oranlarında artış beklentisiyle birleştiğinde önümüzdeki iki yıl içinde gelişmekte olan ülkelerde finansal krizlerinde artış görülme ihtimali çok yüksek. Borç temerrüdü, bankacılık krizi yada her ikisi birden mümkün. En çok baskı altında olanlar gelişmekte olan ekonomiler ve düşük gelirli ülkeler. Merkez bankası bağımsızlığına zarar veren yoğun siyasi etki nedeniyle Türkiye de Ukrayna öncesinde de zaten izleme listesindeydi. Avrupa’da artan resesyon riski, savaşın yarattığı belirsizlik ve Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarının risk altında olması nedeniyle şimdi tehdit daha da büyük.
ABD ve AB’nin enflasyonla mücadele adımlarının Türkiye için ne gibi yansımaları olur?
ABD, resesyon yaşanmadan enflasyonun 12-18 ayda düşürülebileceği noktayı geride bıraktı. Avrupa özellikle de Almanya ve İtalya, yaptırımların Rusya’dan enerji arzının kesilmesine yol açması durumunda büyük bir resesyon riski altında. Yaptırımlar daha fazla artmasa bile, Avrupa’da çok daha yavaş bir büyüme (%1,5 ila %2 daha düşük) söz konusu olacak. Türkiye’nin büyük ticaret ortaklarında resesyon, ihracat gelirleri ve cari denge için olumsuz olacaktır. Böyle bir ortamda Türkiye’nin de keskin bir yavaşlamadan kaçınması pek mümkün görünmüyor.
Türkiye enflasyonla mücadelesinde nasıl bir strateji izlemeli?
Bu noktada Türkiye’nin ciddi bir faiz artırımına gitmeden enflasyonu aşağı çekebilmesi çok zor. Faiz oranlarının daha erken yükseltilmemesi ve merkez bankası yöneticileri tekrar tekrar görevden alınarak kredibiliteye zarar verilmesi nedeniyle enflasyonun kontrol altına alınması gerçekten sancılı olacak. Türkiye yirmi yıl öncesinde yaşanandan daha kötü bir ekonomik krize doğru yol alabilir, ancak savaşa rağmen küresel büyüme ve faiz ortamı hala yeterince uygunken, ekonominin sert bir iniş yapmasını önlemek için yine de zaman var.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***