Ramazana ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Arpaguş, insanlığa hidayet kaynağı olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’in, bu ayda inzal olduğunu hatırlattı.
Bu ayda dünyevi uğraşların azalıp uhrevi konular ve ibadetlerin daha yoğun yaşandığını ifade eden İstanbul Müftüsü Arpaguş, “İnancımızın temel kaynağı Kur’an-ı Kerim, bu mübarek ayda bizlere yol gösterici olarak sunulmuştur. Ramazanı şerif, oruç ibadeti, hatmi şerifler, mukabeleler, hatimle kılınan teravihlerle Kur’an’la dopdolu; Kur’an’ı yeniden okuyarak, Kur’an’ı düşünerek, tefekkür ederek oradaki ahlaki düsturları, inanç esaslarını, ibadet, emir ve yasakları yeniden değerlendirerek hayatımıza şekil ve yön vermemizi sağlayan mukaddes bir aydır.” ifadelerini kullandı.
“İMKANI OLANIN FİTREYİ 40 LİRA ÜSTÜNDE VERMESİ EVLADIR”
Diyanet İşleri Başkanlığının bu yıl farkındalık oluşturmak amacıyla gündemine “Ramazan ve Doğruluk” temasını aldığını belirten Safi Arpaguş, fitrede alt limitin 40 lira olarak belirlendiğini hatırlattı. Her kişinin kendi gündelik yiyecek masrafına, kendi maddi durumuna ve konumuna göre daha yüksek verebileceği bir sadaka türü olduğunu ifade eden Arpaguş, “Burada 40 lira olarak belirlenmesi, 40 lira olarak verilmesini gerektirmez. Maddi imkanı daha yüksek olan insanların, bir günlük masrafı neyse onu hesap edip, onun üzerinden fıtır sadakasını vermesi daha evla olmaktır.” şeklinde konuştu.
Arpaguş, iftar sofralarının, fakirle zengin insanların kaynaşmasına vesile olup gelenekte önemli bir boşluğu doldurduğunu vurguladı.
“UÇUK KAÇIK İFTAR SOFRALARI İSRAF”
İftar sofralarında insanların toplumsal olarak kaynaşmayı, kardeşliği ve kaynaşmayı yaşadığını, bir araya gelerek dertlerine, problemlerine, sorunlara çareleri konuştuğunu vurgulayan Safi Arpaguş, şöyle devam etti:
“İftar çok meziyetli bir sofra. İsraf ise haramdır. Lüzumundan fazla olan her şey israftır bu anlamda. Şatafatlı, gösteriş için, samimiyetten uzak yapmacık olan her şey, gerek oruç ibadetinin gerekse ramazan ayının o manevi havasıyla bağdaşan bir şey değildir. Dolayısıyla israfa girecek şeylerden sakınmak gerekir. Çünkü israf, yüce dinimizin önemli bir günah olarak gördüğü bir uygulama. Özellikle böyle bir ayda israftan kaçınmamız gerekir. Her şeyi asgariye indirip, toplum içerisinde bir empati yapmak üzere ibadet ortamına girdiğimiz bir ayda böyle şaşaalı, uçuk kaçık iftar sofralarının israf olacağını düşünüyorum.”
Camilerde, Kovid-19 salgını şartları dikkate alınarak ramazan hazırlıklarının tamamlandığını anlatan Arpaguş, şunları aktardı:
“Hatimle teravih, her akşam bir Kur’an-ı Kerim cüzü olmak üzere ramazan boyunca 30 cüz tamamlanarak Allah’ın huzurunda Kur’an’ı baştan sona okumuş, dinlemiş olarak bir ibadet geleneğimiz. Bu, her semtte belirli merkezlerde ve tertip ettiğimiz planladığımız bir teravih namazı programımız. Bunun yanı sıra selatin camileri ve büyük camilerimizde Osmanlı geleneği üzerine ilahilerle, kasidelerle kılınan enderun teravihlerimiz var. Mesela Ayasofya-ı Kebir Cami-i Şerifi’nde cuma, cumartesi ve pazar günleri enderun teravihi, diğer günlerde ise teravihleri normal olarak planladık. Yine camilerimizde namaz öncesi sonrasında mukabeleler tertip ettik. Bunun yanında halkımızı irşat etmek, onlara dini bilgiler sunabilmek adına zengin bir program ile ramazan ayına giriyoruz.”
İstanbul genelinde 158 caminin 24 saat açık olacağını, bunun yanı sıra Alo Fetva Hattı 190’a gelen soruların cevaplandırılacağını belirten İstanbul Müftüsü Safi Arpaguş, iki yıldır salgın sebebiyle açılamayan kitap fuarlarının ise bu ramazanda Sultanahmet ve Çamlıca camilerinde açılması için çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
“İBADETİN ‘HIZ LİMİTİ’ VARDIR”
Her ramazan ayında gündeme gelen hızlı teravih ve “jet imam” konusunu da değerlendiren Arpaguş, bunu tasvip etmediklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“İbadetin bir ağırlığı ve normal şartlar altında bir süresi olur. Güncel kelamla ifade edecek olursak ‘hız limiti’ vardır. Dolayısıyla ibadetin o ağırlığına, mehabetine halel getirecek bir hafiflik asla kabul edilemez. Hiçbir görevlimizin de insanların daha farklı, rağbet edeceğini düşünerek böyle bir yola tevessül etmelerini tavsiye etmeyiz. Çünkü Allah’a ibadet ederken insanların, bunu bir yük olarak görüp, hızlıca bundan kurtulmak için bir arayış içine girmesi, o ibadetin ruhuyla çelişen bir şeydir. Müminlerin vasfı huşu içerisinde namaz kılmaktır. Çünkü kulun Allah’a en yakın olduğu an secde anıdır. Allah’a yakın olmayı uzatmak mı makbuldür yoksa kısa kısa halledip onu tamamlamaya çalışmak mı? Yani bir görevi ifa edip kurtulmak değildir ibadet. İbadet huşu içerisinde, yaratanın huzurunda olma, onunla buluşma ameliyesidir. Dolayısıyla ona gereken önem ve değer verilmeli. Gereken zaman, asgari şartlarda temin edilmelidir.” (İHA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***