Her dönem bir şekilde gücü eline geçiren baskıcı rejimler, ülke gelişmesine kafa yormaları gerekirken, kendilerini o makamların sahibi gibi gördü. Bir daha iktidardan gitmemek için, rakiplerini hatta ileride rekabet ihtimali olanları, kendi gelecekleri için tehdit oluşturduğu vehmiyle hareket etti ve çeşitli kirli senaryoları üzerlerinde denemekten kaçınmadı. (Şeyh Said isyanı, Menemen hadisesi, sağ-sol çatışması gibi)
İskilip’li Atıf hocadan, Süleyman Hilmi Tunahan’a… onlardan Necip Fazıl’a kadar önde görünen her kesimden ilim-fikir ve aksiyon adamı soruşturmalara muhatap oldu.
Risale-i Nur talebeleri saffet ve duru halleri ile;
-Geçmişe ait güzelliklerin yeniden gelişmesine vesile olur,
-Nefsin isteklerine açık yaşam düzenlerine zarar verir evhamıyla harekete geçen bir yönetim grubu tarafından olmadık iftira ve suçlamalara maruz kaldı. Ama onlar yaşadıkları baskı karşısında sabırla hizmetlerini sürdürdü.
Hayatını yüce yaratıcının hoşnutluğuna bağlamış, dünyaya ait tüm nimetleri terk edip sadece ahreti özendirmek için çabalayan Bediüzzaman, yıllarca gizli cemiyet kurmak ve dini siyasete alet etmekle suçlanıp;
-Sürgünden sürgüne gönderilmiş,
-İftiralara dayanak bulmak için bütün eserleri didik didik edilmiş,
-Suç bulunamayınca beraat kararları rejim muhafızlarının hızını kesmemiş, hayatının 28 yılı mahkeme ve zindanlarda geçmiştir. Değerler eğitiminden uzak toplumların dejenerasyonunu önlemek için yaptığı hizmetler engellenmiş, birçoğu ömrünü çilehanelerde geçirse de, yılmadan gösterdikleri çabalar semeresini vermiştir.
Günümüzün zalimleri de kendi gelecekleri açısından zararlı gördükleri her muhalifi hukuk sistemini kullanıp eritip yok etme yolunu seçti.
-Yargı, tümüyle gücü ele geçirmiş bir suç şebekesinin esiri haline geldi.
-Kanun çıkarma gücü olan Meclis by pass edildi,
-Bir kişinin emri ve imzası ile en temel hukuk kurallarına aykırı düzenlemeler yapıldı,
-Tehditle yargı mensuplarından, bu yasalarla örtüşmeyen mevzuatı uygulayıp tetikçilik yapmaları istendi,
-Hukuk nizamına uyan hâkim ve savcıları görevden alarak, kimini aynı suçlardan yargılayıp hapis ve tutuklanmayla tehdit ederek, kendi planlarına aykırı hareket edenleri susturdular.
Halen ülkenin gözbebeği donanımlı insan gücünden oluşan yüz binler, yasal olan eylemleriyle suçlanıp mahkûm edilmektedir. Rejimin zulüm makineleri;
-Önce muhalif kesimlerin yasal eylemlerini bir düzenlemeyle suç kapsamına almakta,
-Sonra hiçbir hukuk sisteminin kabul edemeyeceği bir uygulama ile bu düzenlemeyi geçmişe dönük kullanıp kişileri toplum yararına yaptığı mevzuattan önceki yasal faaliyetlerinden dolayı yargılamaktadır.
-Devlet izni ile kurulmuş topluma olumlu katkı yapan, okul-dershane-yurt-dernek-sendika-vakıflar,
-Bu kurumlarda çalışan, hizmet alan, ülke gençliğine insani değerleri kazandırmak için çaba harcayanlar,
-Kermes düzenleyen, sohbetlere katılan, mali destek yapanlar… Bu vb değerli faaliyetleri yüzünden, toplumun en seçkin insanları bir suç şebekesi tarafından devleti ele geçirmeye çalışmakla suçlanıp yasal faaliyetleriyle hapishane köşelerinde hayatını geçirmektedir. Yolsuzluktan kazanılan paralarla gasp ettikleri medya ile iftira kampanyaları düzenlenmekte masum insanların hayatı karartılmaktadır.
Bu dönem toplum ahlak sınavından geçiyor, tehditler karşısında sorumluktan kaçanlar zulümlere sessiz kalıyor.
-Yaşanan baskı ve şiddet ortamında AKP’liler yanlışlara itiraz etmedikleri gibi yapılanların geçici bir dönem için zorunlu olduğu zannıyla cinayetlere alet oluyor, zalimin işini kolaylaştırarak zulmü meşru hale getiriyorlar.
-Bazıları zulmün doğrudan kendilerine yönelmediğini düşünerek korku içinde başkalarına yapılanları seyretmekte, hatta zulme ortak olmakta beis görmüyorlar.
-Bir bölümü de, muhaliflerinin başkası eliyle yutulup yok edilmesini hayvani bir iştahla izleyip destekliyorlar.
Uygulamaları menfaat devşirme hırsıyla seyredenler, farklı amaçlarla kötülüğe hizmet edenlerden dolayı;
-Mazlumlara iş verilmiyor,
-Yaşam alanlarına girmesi istenmiyor,
-Yapacakları en insani faaliyetler engelleniyor,
-Sesleri kısılıp toplumdan dışlanıyor, vebalı muamelesiyle ezilip yok edilmesi (soykırım) haklı gibi gösteriliyor.
Bununla da yetinilmiyor;
-Kimi kaçırılarak aylarca işkence merkezlerinde ağır şiddete maruz kalıyor,
-Kimisi basit bahanelerle alınıp uzun süre gözaltı merkezlerinde avukatıyla görüştürülmeden tutuluyor,
-Bazılarına tutuksuz yargılanma fırsatı verilmiyor, hücrede eziyetle hizaya getirilmek isteniyor,
-Hukuksuz yargıdan aklanmışların bile başka yerde çalışması engellenip, hayattan tecrit ediliyor,
-Henüz hakkında dava açılmamış olanlar tutuklanma, iftiralarda kullanılma tehdidiyle hayattan bezdiriliyor.
Ülkede bütün itiraz sesleri kesildiği için kimse yaşanan haksızlıkları savunacak gücü kendinde hissetmiyor. Yurt dışından dar imkânlarla yapılan çabalar da şimdilik bu gürültüde yeterince duyulmuyor. Hâlbuki kötülük başladığı yerde durmuyor, her gün genişleyerek devam ediyor. Bugün komşusuna yapılana tavır koymayanlar sıra kendilerine geldiğinde tepki verecek kalmadığını görüyor.
Her mahkemede açılan davadan kurtulma karşılığında kirli planlarına destek isteniyor. Olaylar karşısında çizgisini muhafaza edip olumsuzluklara sabredenler kötülüklerin parçası olmaktan kendini korumaya çalışıyor.
Aktif sabır olumsuzluklar karşısında direnç gösterme, durağanlığa girmeden aşmak için çareler aramaktır. Güç şehvetinin esaretine girmişlerin kendi hırsızlıkları ortada dururken, yapılan en masum çabaları karalayacak yollar araması, bulduğu her fırsatı değerlendirip iftiralarla kafalara şüphe ve tereddüt atması gönüllüleri sarsmamalı. Zalimlerin işini kolaylaştıracak adımların zulme ortak olma anlamına geleceğini unutmayan ve hileli yöntemlerle atılan iftiralara şiddet kullanarak yapılan zorlamalara karşı direnç gösterenler, yani karşılaştığı engellerde dayanma gücünü kullanarak bunları aşmasını bilenler sabırla bu baskıların üstesinden gelebilir.
Ancak yıllardan beri süren zulme katlanamayan, her gün yapılan iftiralardan etkilenenlerden bazıları geçmişte yaptığı faaliyetler hakkında şüpheye düşerek, benim bilmediğim yerde acaba yanlış bir şeyler mi oldu vehmiyle hareket edebilir. Yalnız bırakıldığı düşüncesiyle dayanma gücünü kaybedenlerin atılan iftiralarla kandırılması hedeflenmektedir. Amaçları önce yaptığınız hizmetler hakkında endişeye düşmeniz ve onların ahlak dışı tekliflerini kabul etmenizdir. Üstat, Risale-i Nur’da zorluklar ve engelleri aşmanın yolunu;
-Bela ve musibetlerle karşılaşanların dayanma gücünü artıracak,
-Soğukta abdestten, ibadetlerin sürüp gitmesinden bıkanların vazgeçmelerini önleyecek,
-Günaha, hataya meyilli olanları şeytani dürtülerin esaretinden koruyacak olan iksir “sabırdır” diyerek özetliyor.
Türkiye’de farklı dönemlerde toplumsal hizmet üretenler hep sorgulandı, yüksek değerler için koşturanlar çoğu zaman engellerle karşılaştı. Ama uzun vadede aktif sabır içinde çıkış yolu aramayı sürdürenler başarıya ulaştı.
-Söz, bakış ve duruşlarıyla onları incitenlere,
-Aşağılayıcı tavırlarıyla insanlık dışı muamele edenlere,
-Farklı bahaneler bulup, tepelerine bela ve musibet yağdıranlara dişini sıkıp sabrederek, en büyük engellemeler karşısında bile direncini korumaya çalışarak yeni yol ve yöntemler arayıp bulanlar kazançlı çıktı.
Bugün de insanlık dışı muamele karşısında dişini sıkıp sabredenler;
-Hapishane köşelerinde çürütülmeyi göze alıyor,
-İşsizlikle boğuşup ayakta kalma, yaşama mücadelesi veriyor,
-Ailesini geçindirme, çocuklarını eğitmede engellerle karşılaşsa bile vazgeçmeyi düşünmüyor.
Her gün farklı bir zorbalığa şahit olsalar da dünyanın zevk ve sefa yeri olmadığı bilinciyle hareket edenler, yalnızca Yüce Yaratıcıya dayanarak yaşanan sıkıntıları göğüsleyip, çareler aramayı sürdürüyor.
Gittiği yolun doğruluğundan emin olanlar, devletin kolluk kuvvetlerini kirli emellerine alet edenlere karşı yılmadan, sabredip katlanırlarsa bu duruşları ilahi rahmetin celbine davetiye çıkarır.
-Zulüm altında birçok hayatın yok ediliyor olması yüreklerimizi sızlatsa da dayanmalı,
-Bugün terörist olmakla itham edilenlerin ileride birer kahraman haline geleceği düşünülmeli,
-Alın teriyle kazanılan malları gasp edenlerin hırsızlıklarıyla anılacağı hatırdan çıkarılmamalı,
-Hayatını dinin en küçük prensiplerini aksatmadan sürdürenlerin daima kazançlı çıkacağı bilinmeli,
-Yaptığı kötülüklerle tarihe adını yazdıracak kirli insanların ileride yüzlerinin kızaracağı unutulmamalı,
-Karanlık ilişkiler ve kirli siyasi oyunlarla çaldıkları karaların kendilerini lekeleyeceğinden kuşku duyulmamalı,
-Din görüntüsü altında her türlü yanlışa onay verenlerin sonunda rahmetten mahrum kalacağı fark edilmeli,
-Güç karşısında başı dönen topluma ait her şeyi gaspa soyunanların yaptıklarını gözden kaçıracağı zannından uzak durulmalı, baskıyla saltanat kurmaya çalışanların bunu devam ettiremeyeceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Zindanlara, işkencelere, hayattan tecrit edilmelere karşı sabrını koruyanlar, şiddet ve baskıyla inandığı değerlerden döndürmeye çalışanların aparatı olmaktan kurtulur. Zalimi cesaretlendirecek, onların oyuncağı haline getirecek çirkin planların parçası olmaktan uzak durmaya çalışır.
Kısacası geçmişte iyiliklerin gelişmesi için hicret, ölümle tehdit dâhil her meşakkate katlanan sahabe gibi, her gönüllü farklı zahmetlerle imtihan barajını aşmak için üzerine düşen görevi yapmalı, aktif sabırla bu girdaptan yüz akı ile çıkmanın çarelerini aramalıdır.
*Fethullah Gülen’in iftiralar konulu yazılarından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser / Aktif Haber
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***