HABER-ANALİZ | M. AHMET KARABAY
AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, eski milletvekili ve il başkanlarına Beştepe’de yemek verdi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olarak bilinen mekânda ağırlanan davetlilere, milletin kesesinden ikramlar yapıldı ve yeniden partiye hizmet için davet edildi. Konunun Anayasa Mahkemesi ve CHP’nin kedisi Şero’nun bu işle ne ilgisi var gelin birlikte bakalım.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı şapkasını taktı ve partisinin eski milletvekili ve il başkanlarını yemek davetinde bir araya getirmeye karar verdi. Davete “Kuruluşundan Günümüze Milletvekilleri ve İl Başkanları Toplantısı” adı verildi. Listeler tarandı, partiden istifa edenler elendi, onlara davet gitmemesine karar verildi.
Esas muhatap partiden istifa etmeyen ama bir şekilde kırılmış ya da gücenmişliğinden dolayı kendi köşesinde duranlardı. Bu durumda ne kadar isim varsa, hepsine cep telefonundan ulaşıldı.
Belirlenen isimler AK Parti Genel Merkezinden arandı, davet mekanının Beştepe olduğu bildirildi. Genel Merkezden aranıp Saray’a davet edilme garabetine şaşıranlar oldu. Davet Reis adına yapılınca gitmemek olamazdı.
Davetlilerin üçte ikisi, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç gibi düşündü ve katılacağını bildirdi. 21 Mart’ta Saray’a gidenler 5 (beş) ayrı xray bulunan güvenlik kontrolünden geçirildiler. Katılımcılara iki kez de PCR testi uygulandı.
Reisle aynı çatı altında bulunmak kolay mıydı? Davet daha büyük salonda planlanmıştı ama çağrılanların üçte birinin katılmayacağı kesinleşince son anda toplantı Sergi Salonuna alındı.
Bu tür toplantılarda herkesin hangi masada, kimlerle birlikte oturacağı önceden belirlendiği için, refakatçılar gelenleri oturacakları yerlere götürdü. Davetliler kendi masasında oturanlarla sohbet edebildi. Azcık cesareti olanlar, nice zamandır görmediği birine rastladığında komşu masadakilerle bir iki cümlelik sohbet yapabildi.
Kimi böyle bir toplantının yapılmasının amacını anlamaya çalıştı, kimi “şimdi mi akıllarına geldik?” diye sorguladı, kimi ortamın samimiyetten uzak soğuk havasından yakındı. Korkusuz yazarı Ahmet Takan görüştüğü isimlerden bazılarının “Başka yere giderseniz sizin için hayırlı olmaz” mesajı verildiği sonucunu da çıkardığını yazdı.
Davetin amacı, gelenlere kendilerinin unutulmadığı mesajı vermekti. Onlardan da partilerine sahip çıkmaları istenecekti.
ERDOĞAN DİYECEĞİNİ DEDİ VE SALONDAN AYRILDI
Cumhurbaşkanının girmekte olduğu anons edildiğinde salonda derin bir sessizlik oldu. Beklenen isim, bir iki kişiye baş selamlaşması yapmanın ötesinde kimseyle tokalaşmadı. Kimilerinin iddiasına göre, selam bile vermedi.
Yaşadığı rahatsızlıktan olduğu anlaşılan boğuk ve bozuk ses tonuyla konuşan Erdoğan, Türkiye’yi küresel güçlerin ve darbecilerin pençesinden AK Parti öncülüğünde birlikte kurtardıklarını söyledi. Ardından da yeniden aktif katılım beklediği mesajını, “İnsan kendi evini güçlendirmek için davet beklemez” sözleriyle verdi.
Toplantı öncesinde ve sonrasında iktidar medyasında “AK Parti 2002’deki fabrika ayarlarına geri dönüyor” yolunda yorumlar yapıldı. Oysa ortada ayarın olmadığı kesindi, fabrikanın durup durmadığı sorgulanmaktaydı.
Bu ayrı bir tartışma. Aslında “fabrika ayarları” sözü bile AK Parti’nin yola çıktığından çok ayrı bir yola saptığı tespitinin haklılığını ortaya koyuyor.
Neyse partinin içinde bulunanlar bunu itiraf ediyorsa bize söyleyecek fazla bir söz yok demektir.
EN KİRLİSİNİN, EN CESUR ÇIKMASININ NEDENİ
Toplantıya katılanlar, çevrelerine birkaç cümleden öteye değerlendirme yapmaya yanaşmadılar. Saray’da verilen yemeğe en ciddi eleştiriyi, AK Parti’nin en itici simalarından biri olan Mehmet Metiner yöneltti.
Yeni Şafak gazetesindeki yazısında, yer seçiminin yanlış olduğunu yazan Metiner, “Biz devlet yöneten bir partiyiz ama devletin partisi değiliz. Devlet sadece bizim devletimiz değildir” diye çıkıştı. Metiner empati de yaptı:
“Oturduğum yerden bir an düşündüm. Aynı mekânda CHP’nin toplantısı yapılıyor, ekranda izlerken ne hissederdim acaba? Doğrusunu söylemem gerekirse, bu görüntü karşısında devlete aidiyet duygum örselenirdi.”
Xray aramalarına da değinen Metiner, bunu da hoş bulmadığını yazdı.
Meslektaş olması hasebiyle Mehmet Metiner’i yakından tanırım. Zaaflarını bizim meslekte bilmeyen yoktur. Partinin bu anlamda en zayıf halkalarından biri olarak bilinir. Peki buna rağmen Yeni Şafak’taki köşe yazarlığında sondan geriye sayıma başlatacak bu yazıyı nasıl yazdı?
Bence esas üzerinde durulması gereken nokta bu. Metiner, cesur gibi görünse de Kürt hemşehrilerinin cevap aradığı, “Kürtlerden bu kadar korkak biri nasıl çıktı?” sorusu.
Aslında bu sorunun cevabı, iki yıl önce Beyaz TV’de Latif Şimşek’in Dinamit programında Cem Küçük ile birlikte katıldığında söylediği sözlerinde yatıyor.
Muhtemel yeni dönem için kendini hazırlama gereği duyuyor. Mesajlarını da bunu gözeterek veriyor. Daha önce bu videoyu izlemedinizse 3 dakika 47 saniyenizi ayırmanızı istiyorum. Küçük’ün çizdiği muhtemel tablodan ürken Metiner, içinde taşıdığı korkuyu “Gene ilk telef olacak biziz” çıkışıyla ortaya koyuyor.
ŞERO’YA ALINAN MAMAYI ÇİZEN AYM, 1000 KİŞİYE VERİLEN YEMEĞE NE DİYECEK?
“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi” denilen sarayda bir siyasi parti adına verilen kermes, daha çok konuşulacak. Memleketteki hayal kırıklığını, Saray davetleriyle giderebilme imkanının olmadığı tez zamanda ortaya çıkacak.
Milletin parası/vergisiyle parti propagandası yapmanın dini boyutlarına girmeyeceğim. Dileyen Halife Ömer’in yarım elbiselik kumaşıyla eleştirsin, dileyen Ebu Zer Gıfari’nin Emevi Halifesi Muaviye’ye verdiği “Bu sarayı beytülmal bütçesinden yaptınsa haram. Kendi kesenden yaptınsa israf” sözleriyle anlatsın…
Bunlar ayrı bir konu. Esas üzerinde durulması gereken halen kırık dökük de olsa nispeten düzgün çalışan bir kurum olmaya gayret eden Anayasa Mahkemesi (AYM), bu tablo karşısında nasıl bir tavır takınacak dersiniz?
Saray’da parti adına verilen yemeğin AYM ile ilişkisine gelince…
Önce birkaç cümle ile “Kötü Kedi Şerafettin” çizgi karakterinden hareketle “Şero” adı verilen kediden söz etmem gerekiyor. CHP’nin Ankara Söğütözü semtinde bulunan şimdiki genel merkezinin inşası sırasında işçiler yanlarına gelen bir kediyi sahiplenip beslemeye başladılar.
Şero bir daha işçilerin yanından hiç ayrılmadı. Genel merkez açıldıktan sonra dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da kediyi sahiplendi. Şero CHP Genel Merkezinin maskotu oldu.
AYM, CHP’nin 2008 ve 2009 yıllarına ait hesaplarını inceledi. Genel Merkez harcamalarında Şero’ya ait 15 lira 44 kuruşluk bir harcama kalemi tespit edildi. 4 Mart 2009 tarihinde Carrefoursa’dan kedi maması ve kum alınmış.
AYM, bu 15.4 TL’lik harcamayı usulsüz saydı ve Hazineye gelir olarak kaydedilmesi gerektiğine hükmetmişti.
Şimdi AK Parti yararına Saray’da verilen yemek karşısındaki tavrı ne olacak dersiniz?
Erdoğan’ın “vefa” yemeği aslında “veda” yemeği oldu.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***