YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bülent Arınç söylemişti sanırım: “Yazı da gelse, tura da gelse Tayyip Bey kazanacak!”
Belki çok iyi tanıdığı dostunun kendisine ne tür fenalık yapabileceğinin korkusuyla söylenmişti bu söz ama haklılık payı da vardı.
Gerek kaderdenk noktasında, gerekse sosyolojinin temel temayülü gereği bir dönem gerçekten de, yaşanan her gelişme Tayyip Erdoğan lehine oldu.
Az buz bir süre de değil; neredeyse yirmi yıl sürdü bu süreç.
Ve inanılmaz bir hoyratlıkla cömertçe harcandı.
Tarihe bir kahraman lider olarak geçme şansı varken, büyük bir bahtsızlıkla belki en fazla birkaç yıl sonra hırsız ve zalim bir yönetici olarak geçmeyi neredeyse garantiledi Erdoğan.
Yazık ki ne yazık!
Yaşanan gelişmeler dünyayı çok enteresan bir noktaya getirdi.
Pandeminin dünyayı getirdiği eşik, artık bazı şeyleri tam tersyüz etti.
Şunu açıklıkla söyleyeyim ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hiçbir düzen eskisi gibi gitmeyecek.
Zaten ilanihaye gitmesi beklenemezdi.
Lakin kader ve murad-ı ilahi çerçevesinde de baksak, toplumsal tarih perspektifiyle de, dünyanın bu kavşağa gelmesi kaçınılmazdı.
Şimdi ikiye ayrılan bir yol var önümüzde.
Biri daha aydınlık diğeri daha zifiri bir yol.
Işıksız, karanlık, acı ve kan dolu bir gelecek.
Tıpkı yüz yıl önceki gibi.
Merhum Akif, “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” diyor.
İnsanlık geçmiş acılardan ve zulümlerden ibret aldıysa ve hafızası biraz güçlüyse (ki ben öyle ummaktayım) geçen yüzyılın acılarını tekrar yaşamaz insanlık.
Yok eğer aksi olursa, bir sonraki kuşağa acırım, cidden acırım.
Şaşırmaktayım.
Misal, Türkiye’deki bu Putin ve dikta hayranlığına şaşırmaktayım.
Başta Erdoğan’ın otoriterliğine giden yolu açan toplumun yarısının hala bazı şeylerden ders almamış olması bana şaşırtıcı geliyor.
Ülkede Putin’e hala sempatiyle bakanların bu kadar çok olması bana şaşırtıcı geliyor.
Herkesin gerekçesi farklı olabilir ama Edmund Burke’ün dediği gibi “Kötülüğün yükselmesi için iyilerin bir şey yapmaması yeterlidir” hakikatinin bu kadar görünür olması beni korkutmakla beraber şaşırtıyor.
Aklı başında sandığım Türkiye İşçi Partisi’nin Putin’i hala solcu ve Marksist zannetmesi beni hayrete düşürüyor. Erkan Baş’ın NATO’ya çete demesi, tuhaf bir faşist oligark sistemi solcu saymasına şaşırıyorum mesela.
CHP’nin ve ulusalcıların başka gerekçeyle, siyasal İslamcıların ise tam tersi gerekçeyle Putin muhibbi olmasına hayret ediyorum.
Ukrayna işgaline “savaş” diyenlere hayret ediyorum ayrıca.
Putin’in yüz yıl önce Hitler’in döşediği yoldan adım adım ilerlemesini görmeyenlere hayret ettiğim gibi hem de.
Bu kavgayı Putin kazansa da kaybetse de, dünyanın önünde tercihe zorlanacağı iki seçenek var. Ya totaliter rejimlerin irili ufaklı faşist diktatörlerinin yönettiği bir dünya olacak ya da toplumlar kendi özgürlüklerine sahip çıkacaklar.
Ukrayna işgali bu anlamda bir kırılma noktası.
Ve Arınç’ın tespitinin tam tersi geçerli ne yazık ki bizim ülkemiz için.
Yazı da gelse, tura da gelse ilk -belki de tek- kaybeden Türkiye olacak.
Putin istediğini alsa da biz kaybedeceğiz, hezimete uğratılmış olsa da.
Kaldı ki, bu işgale girişerek çok büyük bir ketenpereye getirildiğine inanıyorum Rus dikta heveslisi liderin.
Bir batağın içine koşar adım girdi.
Bir süre sonra aslında verdiği savaşın kendi geleceği adına olduğunu anlayacak.
Kötü olan bunun için dünyayı yakmayı göze alacak.
İşte o zaman dünya cehenneme dönebilir.
Bizimki gibi küçük çaplı zalimler ise her halükarda ilk harcanan piyonlar olacaklar.
Yazık ki görünen yakın gelecek parlak değil.
Gecenin en koyu vakti başladı.
Hoşnutsuzluğumuzun kışı başladı…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***