İktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, gıda fiyatlarındaki artış ve yağ kuyruklarıyla ilgili “Hükümete karşı güven duyulmuyor. Hele mesele gıda olunca hiç güven duyulmuyor. O yüzden insanlar haklı olarak alabilecekleri yağ varsa kuyruğa giriyorlar, almaya çalışıyorlar. Çünkü bu hükümetin iddialarının ve söylediklerinin hiçbir karşılığı olmadı” dedi. İthalat yerine tarımsal üretimin desteklenmesi gerektiğini belirten Sönmez, “Aksi takdirde gıda fiyatları daha da tırmanır. Şu anda yüzde 65 olan yıllık artışı her ay yüzde 10’luk artışlar olduğu takdirde olmadık boyutlara gelir ve insanlar bütçelerinin en önemli kısmını gıdaya harcamak zorunda kalırlar” uyarısında bulundu.
İktisatçı-yazar Mustafa Sönmez, son dönemde gıda fiyatlarındaki fahiş artışlar ve yağ kuyruklarını ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi. Türkiye’nin ithalata bağımlı olduğunu “Sadece geçen yıl yapılan tarımsal ithalat 24 milyar dolar” diyerek açıklayan Sönmez, şunları söyledi:
“İnsanlar bütçelerinin 1/3’ünden fazlasını gıdaya harcıyorlar”
Yıllık yüzde 65 oranında artmış gıda fiyatları. İnsanlar bütçelerinden üçte birinden fazlasını ortalama olarak gıdaya harcıyorlar. Alt gelir gruplarında yüzde 50’lere kadar gıda için harcanan paralar. Bu fiyat artışlarının altında yatan en önemli etken bir kere yeterli üretim yok. Gıda arzı dediğimiz üretim sunumu eksik. Çünkü son yıllarda tarım ciddi ölçüde ihmal edildi, destekler azaltıldı. Gıdadaki eksikler ‘Paramız var ki ithal ediyoruz’ gibi bir cümleyle ithalatla giderilmeye çalışıldı.
“2021 yılı tarımsal girdileri yüzde 45 artarken, çiftçinin ürünleri yüzde 36”
Çiftçi her geçen zaman biraz daha yoksullaşıyor. Kullandığı tarımsal girdiler başta hayvan yemi, tohum, mazot, veteriner ilaçları olsun bütün bunların verilerini TÜİK takip ediyor. 2021 yılında tarımsal girdiler yüzde 45 artarken çiftçinin ürünlerinin fiyatları ancak yüzde 36 artabilmiş. 9 puanlık çiftçinin zararı var. Çiftçiler girdi ödemelerinde bir kolaylık görmezse bu fiyatlardan almak zorunda kalırsa bu girdilerle bu üretimi yapamaz. Bir süre sonra üretimi terk eder. Böyle bir tablonun sonucu bugün çiftçilik yapanların ortalama yaşı 55. Genç nüfus tarım yapmıyor. Bulabilirlerse inşaat işçiliği ya da başka işler yapıyorlar. Buna bağlı tarım arzı azalıyor. Arz eksikliği beraberinde ciddi bir fiyat artışı getiriyor. Bunu telafi yapmak için yapılan ithalat bir dönem idare ediyordu. Çünkü döviz kurları bu kadar yüksek değildi. Ama kurlar yükselince yüksek kurdan yapılan ithalatta ciddi olarak fiyat artışlarını getirdi. Buna bağlı olarak emtia ürünlerini artışını da getirdi Türkiye hem dışarıdan pahalı buğday, ayçiçeği ürünü alan hem de Türk lirası değerini kaybettiği için daha yüksek fiyatlarla ürün satın alan bir ülke durumuna geldi. Bu da gıda fiyatlarına her geçen gün bir zammı getiriyor.
“Ürün eksikliği döviz ucuz diye ithal edildi, geçmiş ola”
Temel mesele tarımı ayağa kaldırmak. Çiftçiyi toprağa döndürmek. Genç nüfusu tarıma özendirmek üretim arzını arttırmak. Ülkeler gıda ihracını azaltıyorlar. Türkiye’nin kendisine yeterli olması konusunda hala potansiyeli var, ama bunun istikrarlı bir hale getirilmesine ihtiyaç var. Bu hükümet bunu yapamıyor. Perakende gündelik şeylerle durumu idare etmeye çalışıyor. Tarım Kanunu’na göre milli gelirin her yıl yüzde 1’i oranında tarım desteği verilmesi gerekiyor. Dönüp baktığımızda bütçeden verilen tarım destekleri hiçbir zaman milli gelirin yüzde 1’ni bulmuyor. Tarım Kanunu’nu uygulamıyor hükümet. Çiftçi, 2006 yılında çıkan bu kanunla sürekli alacaklı durumda. Desteklenmesi gereken bir tarım sektörü var. Bu AKP döneminde kulak arkası edildi. Ürün eksikliği döviz ucuz diye ithal edildi. Hayvan ithal edildi, hayvansal tarımsal ürünler ithal edildi. Ama ne zamanki döviz yükseldiği anda çok yanlış yapıldığı anlaşıldı ama geçmiş ola.
“Aldıkları tedbirler güven vermiyor, panik hali yaratıyor”
Bu hükümete karşı güven duyulmuyor. Hele mesele gıda olunca hiç güven duyulmuyor. O yüzden insanlar haklı olarak alabilecekleri yağ varsa kuyruğa giriyorlar, almaya çalışıyorlar. Çünkü bu hükümetin iddialarının ve söylediklerinin hiçbir karşılığı olmadı. Enflasyon bu oranlara güya ulaşmayacaktı. Hükümetin koyduğu hedefler vardı, tersine her ay enflasyon yükseldi. KDV yüzde 1’e indirilince gıdanın ucuzlayacağı iddia edildi. Tam tersine gıda fiyatları her geçen gün artıyor. Aldıkları tedbirler güven vermiyor bu güvensizlik haliyle bir panik hali yaratıyor. Hükümette o panikle gerçekle ilgisi olmayan şeyler söylüyorlar. Yani stoklar yeterli olmadığı halde stok vardır gibi denemeler yapıyorlar. Üreticinin tüketicinin girişimcisinin güven eksikliği var. Bunu her ay güven endeksi araştırmalarında TÜİK kendisi yayınlıyor.
“Çiftçiye ürünün para etmesi konusunda güven vermek gerekiyor”
Mazot fiyatları yıllık yüzde 131 artı. Bütün dünyada gübre fiyatlarında dehşet artış var, yıllık yüzde 152’yi buldu. Tarım yapmama eğilimi çok daha güçlenebilir, tedbirini almak lazım. Bunun önüne geçmesi için mazotu gübreyi sübvanse etmesi, bütçeden tarıma verilen desteklemelerin artması gerekir ki çiftçi motive olsun, üretime devam etsin. Aksi takdirde gıda fiyatları daha da tırmanır. Şu anda yüzde 65 olan yıllık artışı, her ay yüzde 10’luk artışlar olduğu takdirde olmadık boyutlara gelir ve insanlar bütçelerinin en önemli kısmını gıdaya harcamak zorunda kalırlar, baş edemezler hiçbir şekilde. Çiftçiye ürünün para etmesi konusunda güven vermek gerekiyor. Bugün olduğundan daha ciddi bir mesele haline gelebilir.” (ANKA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***