Avukatlar Faik Candan ve Yusuf Ekinci’nin öldürülmesinde eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Ülkü Coşkun’u işaret eden Çarkın, ‘Mumcu’nun katili Ağar ve ekibidir. Buna Ülkü Coşkun denen adam da dahil’ ifadelerini kullandı. Akli dengesinin yerinde olmasına rağmen söylediklerinin mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirten Çarkın, ‘‘Bizim çetenin lideri gelmedi mahkemeye. Hiçbir güç onu mahkemeye getiremiyor. O zaman elindeki tuğla neyse ben o tuğlayı biliyorum. O tuğla 12 Eylüllerin, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy cumhuriyete sahip çıkan gazetecilerin öldürülmesindeki tuğladır o tuğla. Mehmet Ağar’sız o cinayetler işlenmez.’’ diye konuştu.
Tutuklanmadan önce +Gerçek’ten Seda Taşkın’a konuşan eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın kendisini “katil” diye tanımlayıp bu cinayetleri işletenleri “tepedeki isimleri” diye tarif etti.
Ankara’daki faili meçhul cinayetler dosyasında istinafın bozma kararının ardından sona geliniyor. Verdiği ifadelerle dosyanın açılmasını sağlayan Ayhan Çarkın, “Cinayetleri Mehmet Ağar, Tansu Çiller işletti. Mehmet Ağar’sız o cinayetler işlenmez. Bütün organizasyon bilgisi dahilindedir. Mehmet Ağar organizatörü, Tansu Çiller öbürleri yöneticisi, siyasi ayağı. Bir yerde siyasi ayak, bir yerde yargı ayağı desteği var” diye konuştu.
‘SİLAHLARI KORKUT EKEN TOPLADI’
Davada kritik delil “Uzi” marka silahların Korkut Eken’de olduğunu söyleyen Çarkın, “Korkut Eken (silahları) topladı. Ama bir iki tane dışarıda olduğunu biliyorum. Ama kimde olduğunu bilmiyorum. Mehmet Ağar da o silahların peşinde. Bir, iki tane silah bir yerde. O arkadaş da kimse, onu getirirse iş bitecek” diye konuştu.
Çarkın, Uğur Mumcu soruşturmasında da görev almış olan asker kökenli eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’u da suçladı. Coşkun’un o dönemde, “Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözer” dediği iddia edilmişti.
DAVA YENİDEN GÖRÜLMEYE BAŞLANDI
Ankara’da 1993-96 yılları arasındaki 18 faili meçhul cinayete ilişkin dava, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın da aralarında bulunduğu 18 sanık hakkın verilen beraat kararını bozmasının ardından Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı.
Kararda, “Sadece sanık Ayhan Çarkın’ın beyanları arasında var olduğu bildirilen bir kısım farklılıklara işaret edilmekte; ancak maddi olaylarla uyuşan bildirimlerinin ise irdelenmemek suretiyle, yetersiz gerekçe ile hüküm kurulduğu” vurgulandı.
“Suç işlemek amacı kurulan silahlı örgütün faaliyeti çerçevesinde tasarlayarak kasten öldürme” suçlanan 18 sanık hakkında yeniden yargılamanın önü açılmış oldu.
Eski özel harekât polisi, sanık Ayhan Çarkın, İstinaf Mahkemesi’nin ilk duruşmasında mahkemenin kararına katıldığını ve diğer sanıklarla yüzleşmek istediğini dile getirdi. Çarkın olayların araştırılmasını ve soruşturulmasını istedi. Çarkın’ın talebini reddeden mahkeme, davanın sanıklarından eski özel harekât polisi, Susurluk çetesi davası hükümlüsü Ayhan Akça hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldırdı.
Davanın 22 Nisan’da yapılacak duruşmasında savcının mütalaasını vermesi bekleniyor.
KENDİSİNE ‘KATİLİM’ DEDİ
Verdiği ifadelerle dosyanın açılmasını sağlayan sanık Ayhan Çarkın, İstanbul’da yaşıyor. İşlediği cinayetlerden dolayı kendisine “katilim” diyen Çarkın, ailesiyle bağlarını koparmış ve dört çocuğuyla telefonda görüşüyor. Tutuklanmadan önce sahilde eski bir minibüste çay satan Çarkın, bir Kürt, bir Zaza ve bir Suriyeli ile beraber çalışıyordu. Çarkın’ın anlatımına göre, şu anda hissettiği tek şey ‘pişmanlık’, tek dileği de kendisinin ve diğer sanıkların bu davada ceza alması ve adaletin yerini bulması.
‘YİNE BERAAT VERİLECEK’
22 Nisan’daki duruşmada yine “beraat kararı” verileceğini söyleyen Çarkın, “Duruşmadan bir şey beklemiyorum. Hakimlerin elinde değil ki katillerin elinde ülke. İstinaf mahkemesi bozdu ya beraat kararını bir tek ben vardım mahkemede. Hepsine vareste tutulma kararı çıkarmışlar. Hakime, mahkemeye baktım değişen bir şey yok. Bir karar verilmiş. Beraat bu. Bu insanları biz öldürdük. Bu insanların katili biziz” dedi.
‘BU AZABI ÇEKEN KİMSE KORKMASIN’
Çarkın akli dengesinin yerinde olmasına rağmen söylediklerinin mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirterek, yargılama sürecinde kendisine ilişkin verilen “akıl sağlığı yerinde” raporu anlattı ve diğer sanıklara şöyle çağrı yaptı:
“Benim adli tıptan almış olduğum yüzde 100. 99 değil. Yüzde 100 akıl sağlığı yerindedir raporum var. Adli tıp orada. ‘Bunu anca bir deli yapar’… Ben deli değil insanım. Benim yüreğim yanıyor. Bana bu nasip oldu. Öbürlerine de sesleniyorum. Bu azabı çeken kimse korkmasın. Evlatlarına baba diye sarılıyorsun, torunlarına dede diye sarılıyorsun, eşlerinizle de erkeğim diye yatıyorsan o sıfatların hiçbiri size yakışmıyor. Bunları yaptırdılar.”
‘GAZETECİLERİN ÖLRÜRÜLMESİNDEKİ TUĞLADIR O’
Kendilerine cinayetlerin “tepedeki isimler” tarafından işlettirildiğini dile getiren Çarkın, o isimleri “Bu işler Cumhurbaşkanının, o zaman Süleyman Demirel’di. Özellikle Başbakanın (Tansu Çiller) ve kocasının, Özer Çiller’in. Özellikle Mehmet Ağar. Bu cinayetleri uygulayan Mehmet Ağar’dır” diye açıklayarak, bu isimlerle yüzleşmek istediğini şöyle açıkladı:
“Yüzleşmek istiyorum. Gelmesi lazım ki bunları anlatayım. Bizim çetenin lideri gelmedi mahkemeye. Mahkemeye getiremiyorsun adamı. Hiçbir güç onu mahkemeye getiremiyor. O zaman elindeki tuğla neyse ben o tuğlayı biliyorum. O tuğla 12 Eylüllerin, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy Aydın, cumhuriyete sahip çıkan gazetecilerin öldürülmesindeki tuğladır o tuğla. Mehmet Ağar’sız o cinayetler işlenmez.
Bütün organizasyon bilgisi dahilindedir. Mehmet Ağar organizatörü, (Tansu Çiller) öbürleri yöneticisi. Siyasi ayağı. Bir yerde siyasi ayak, bir yerde yargı ayağı desteği var.”
‘UZİLER KORKUT EKEN’DE FAKAT BİR, İKİ TANESİ DIŞARIDA’
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 21 Ocak 2022 tarihli duruşmasında cinayetlerin işlendiği dile getirilen “Uzi” marka silahla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, 1994 yılı ve öncesinde tüm polis teşkilatı envanterlerinde (PÖH dahil) “Uzi” marka silah bulunup bulunulmadığı; bulunuyorsa silah/kovan ilişkisini kuracak şekilde balistik raporlarının sunulmasını talep etmişti.
Çarkın bir türlü ortaya çıkmayan bu silahların Susurluk hükümlüsü, eski asker Korkut Eken’de olduğunu ve kayıp olan birkaç silahın da peşine Mehmet Ağar’ın düştüğünü ileri sürerek, şunları anlattı:
“Akıllı bir katil. Akıllı bir katildir Mehmet Ağar. Fakat aklı bir yere kadar. Ben de daha ölmedim işte. (Uziler) Korkut Eken’de nerede olacak? Korkut Eken, Mehmet Ağar’sız tabiri caizse tuvalete dahi gidemez. Silahları bize daire başkanlığı temin ediyordu. Uzileri daire başkanı Korkut Eken dağıttı. 12 tane uzi. Korkun Eken’deydi. Ben almadım elime Uzi. Korkut Eken (silahları) topladı. Ama bir iki tane dışarıda olduğunu biliyorum. Ama kimde olduğunu bilmiyorum. Mehmet Ağar da o silahların peşinde. Bir, iki tane silah bir yerde. O arkadaş da kimse onu getirirse iş bitecek.”
‘ELİME UZİYİ VERDİLER TARADIM’
Çarkın, avukatlar Faik Candan ve Avukat Yusuf Ekinci’nin ölümüne ilişkin yeni bir iddiada bulunarak, eski Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Ülkü Coşkun’a ilişkin de şunları ileri sürdü:
“Bunun adresini, istihbaratını veren ve ölmesini isteyen de ilk defa söylüyorum bu ismi. Ankara’da Ülkü Coşkun denen savcı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısının odasına gittik. Bu iki avukatın adreslerini verdi. Fotoğraflarını gösterdi. Ankara Barosu’na kayıtlarını çıkardı. ‘Bu adamlar’ dedi. Bu adamlar öldü. Avukat Yusuf Ekinci alındı. Bürosundan çıktıktan sonra aşağı doğru sokağı dönerken alındı. O infazda benim elime uziyi verdiler. Ben taradım, ‘Hadi lan’ dedim. Taradım ama adamı taramadım. Çünkü midem kaldırmıyordu. Enver’e (Ulu) verdim. Midem kaldırmıyordu. Ayhan Akça, grup oradaydı. Oradan döndüm arkamı, orada infaz edildi.”
‘UĞUR MUMCU’NUN KATİLİ MEHMET AĞAR VE EKİBİDİR, ÜLKÜ COŞKUN DAHİL’
“İlk defa söylüyorum bunu. Söylemeyecektim. Ne zaman söylemişti, Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu. İlk defa onun ağzından bu ismi duyunca tam netleştirdim. Uğur Mumcu’nun katili Mehmet Ağar ve ekibidir. Buna Ülkü Coşkun denen adam da dahil.”
‘ÖLÜM LİSTESİ 91 KİŞİ’
MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür’ün 54 kişi olarak açıkladığı ölüm listesini Çarkın, “91 kişi” olarak açıklayarak, “Milli Güvenlik Kurulu’nda tavsiye kararı alınıyor. Bu tavsiye kararını resmi karar gibi uygulamaya koyuyorlar. Mehmet Ağar o zaman Emniyet Genel Müdürü. Mehmet Ağar’ın kararıyla 91 kişilik ölüm listesi geliyor. Gördüm çünkü. 91 kişilik ölüm listesi” dedi.
FAİK CANDAN’IN AĞABEYİ ‘ARABADA ÇATLI VE ŞAHİN’İ GÖRDÜM’ DEMİŞTİ
Kaçırılan Avukat Faik Candan’ın cesedi 14 Aralık 1994 tarihinde bulundu. Candan cinayeti yıllardır aydınlatılmadı.
Özel harekatçı Ayhan Çarkın’ın itirafları üzerine Faik Candan’ın ailesi cinayetin aydınlatılması için savcıya müşteki sıfatıyla dilekçe verdi. Faik Candan’ın kardeşi Mustafa Candan, ağabeyi kaçırılmadan önce evlerinin önündeki bir araçta, İbrahim Şahin ve Abdullah Çatlı’yı gördüğünü söyledi.
Ayhan Çarkın savcılık ifadesinde Candan cinayetini şu sözlerle aktarmıştı: “Faik Candan’ı bürosundan alan ekipte Ahmet Demirel, Ahmet Sakarya, Uğur Şahin, Sami Gece, Oğuz Yorulmaz, Sait Yıldırım, Ercan Ersoy, Ümit ve Lokman vardı. Biz araçla Konya yolundan istikametle Gölbaşı istikametine döndük, aracımızı park ettik. Ancak buraya bütün araçlarla birlikte gelmedik. Diğer ekipler daha önceden gelmişler ve biz geldiğimizde de infazı bitirmiş dönüyorlardı.
Biz cesedin başına gidip görmedik. Ahmet Sakarya, Sami Gece, Uğur Şahin, Lokman, Ahmet Demirel, Ninja, Ayhan Özkan, Ayhan Akça, Siirt grubundan isimlerini bilmediğim şahıslar vardı. Hava kararmıştı, akşam üzeriydi. Buralar (gösterdiği yeri kasıtla) o dönem boştu. Sadece fabrika vardı, Ahmet Sakarya burada Faik Candan isimli şahsı öldürdü.”
YUSUF EKİNCİ CİNAYETİ
Avukat Yusuf Ekinci, 25 Şubat 1994 günü akşam 18.30’da Ankara Kızılay’daki ofisinin önünden Özel Harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. Cesedi 24 Mart 1994 günü öğle saatlerinde Gölbaşı yakınlarında yol işçileri tarafından bulundu.
Otopside Uzi marka bir silahla başından ve göğsünden 11 el ateş edilerek öldürülmüş olduğu tespit edildi. Ancak kaybolduğu gecenin sabahı, daha ölüm haberi ulaşmamışken Ekinci’lerin evini arayan iki telefon var. Biri arkadan daktilo seslerinin geldiği, sözsüz; diğeri, ‘‘alo, kimsin’’ sorusunu ‘‘cehennemin dibiyim’’ diye cevaplayan iki telefon. Ailesi olayı araştırırken, Oran yolundaki benzinci, kırmızı bir Toyota’nın dikkatini çektiğini (Ekinci’nin arabası kırmızı Toyota) arkadan gelen polis arabasının ona selektör yaktığını anlatıyor.
NE OLMUŞTU?
90’lı yıllarda öldürülen Kürt iş insanı ve yazarların failleriyle ilgili 20 Aralık 2013’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame düzenlendi.
İddianameye göre sanıklar şu isimlerin öldürülmesiyle suçlanıyordu:
Abdülmecit Baskın, Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan.
Davanın sanıkları ise şöyleydi: Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman.
Sanıklar, “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyordu. Sanıklar hakkında verilen beraat kararları Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından bozuldu ve yargılama yeniden başladı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***