Kapak: La Question’un Fransızca (1958) ve Türkçe (1959) baskıları
Faruk Pekin hapisteydi. ANT emekçileri ise ayrılıp kendi yayınevlerini kurmuşlardı. Yar ve daha sonra Hasat.
ANT’ın yükü Çiğdem Özgüden’e kalmıştı. Yöntem yayınları kuracaktı o da yayına devam etmek için.
Sistematik işkence ülkede 1969 yılında başlatıldı. Öte yandan modern dinleme adetleri. Ankara ve İstanbul’da FKF sonrası arayış içindeydi herkes. Yusuf Küpeli’yi kaybettik yakınlarda. Biz İstanbul’da evlere çekilip seminer yaparken, Ankara’da da Yusuf Küpeli, Oktay Etimanlar toplantılar yapıyorlarmış meğer. Oktay Etiman, 1969 yazında göz altına alındığında sistematik işkenceye uğrayan ilk kişi olacaktı benim bildiğim. Bunu açıklamayacaklardı. Kitlenin morali etkilenmesin diye.
Bizim seminerler 36 bantla kayda geçmişti. İçişleri Bakanı açıklama yapmıştı, “Solcuların soluk alışlarını bile izliyoruz” diye. Biz de dalga geçmiştik, “sorarlarsa ne yapıyorsunuz diye, biz de çekirdek yiyorduk deriz” demiştik. Son gülen iyi güler derler. 12 Mart darbesinden sonra kulağımıza takıp dinletmişlerdi kendi sesimizi.
Ecevit, 78 yılında Faruk Sükan’ı başbakan yardımcısı yapacaktı!
12 Mart darbesinin ilk versiyonu 9 Mart idi. Yani askeriye içindeki sol eğilimlilerin çabası. Ama darbe içinde darbe yaşanıp komutanlar vaziyete el koyacaktı, “yahu gençler biz de varız bu işte” deyip.
Bunun için 71 yılı görece hafif işkence ile geçecekti. Türk/Yunan klasiği falaka/falanga!
“Sorgu”nun 1973 Yöntem Yayınları baskısı ve “Yunanistan’da İşkence”
Mahirlerin 1971 sonbaharında kaçışı ile, de facto bir iç darbe yaşanıp NATO/Kore ekibi vaziyete el koyacak 1972 yılında özel harp dairesinin ABD özel eğitimli elemanları hem 1. Şubede hem Köşk’te uygulamalarına başlayacaktı.
Yusuf Küpeli bu “özel” uygulamanın yarattığı sağlık sorunlarını hayat boyu yaşadı.
1971 yazında gözaltına alındığımda falaka ile müşerref olacaktım. Birkaç yıl önce Türk Solu’nda, tiyatrocu Koravessis, “The Method” adlı kitabından parçalar yayınlamıştı, orada falakadan da bahis vardı. Kitabı bulup tercüme ettim, Maltepe’den serbest bırakıldıktan sonra.
12 Mart Cuntası ile Yunan cuntasının aynı yöntemleri izlediğini göstermek için. Daha sonra da Af Örgütünün Yunanistan raporunu çevirmeye başladım. Türkiye’de işkence deneyimini anlatamazsak, Yunanistan’dakini anlatırız deyip. “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla!” misali.
O sıralarda, Doğan/İnci Özgüden de 12 Mart cuntasının işkence uygulamalarını kamuoyuna duyurmaya başlamıştı. Nobel ödüllü, penicilinin mucidi Dr. Fleming’in eşi Amalia (Koutsouri-Vourekas) Fleming de Yunan Cuntasının marifetlerini açığa çıkarıyordu. Dayanışma içinde olacaklardı Özgüdenler ve Mme. Fleming.
1972 kışı ağır geçti. İşkence konusunda bilgi toplayan Faruk ve Çiğdem gözaltına alındılar ve onlar da uygulamadan geçtiler ve ben de Aralık ayında mahkemede tutuklandım.
Serbest bırakıldıktan sonra Çiğdem, Selimiye Kışlasında ziyaretime gelecekti. Ona Korovessis tercümesinden bahsedecektim. “Henri Alleg’in Cezayir Savaşı tanıklığı ‘La Question’ ile birlikte yayınlansa ne iyi olur diyecektim”.
1973 yılında Doğan Özgüden 12 Mart darbesi insan hakları yıkımının ilk dökümünü yaptı, ayrıca 1971 devlet terörününü rapor olarak da yayınladı
Ayşe Nur, benim yarım kalan Af Örgütü raporu tercümesini, kuzeni Generaloğlu Ahmet’e tamamlatacaktı.
Babası Maltepe 2. Zırhlı Tugay’ının komutanı idi. Bir sabah kışlaya gittiğinde birlik yerinde yoktu.
Meğerse 27 Mayıs sabahı darbe yapmaya gitmişler. Darbeden sonra emekli edilenlerden biri olacaktı bizim Paşa dayımız.
1973 yılında Yöntem Yayınlarını kuracaktı Çiğdem, ANT’ın rotasında giden. İlk kitabı’da Korovessis/Alleg’in “Sorgu”su olacaktı. “The Method”u ise Çiğdem yayınevi adı yapacaktı.
Yayınevinin ilk iki kitabı benim tercümelerim olacaktı. Ve ben bu tercümeleri basılı halde, 1974 yazı, Anayasa Mahkemesinin biz serbest bıraktırmasından sonra görecektim.
Zira koalisyon ortağı olan Siyasal İslam, hile-i şeriyye uygulayıp, kendi 163 tutsakları affolunduktan sonra, biz 141-42 tutsaklarını kapsam dışı bırakmıştı.
Yöntem Yayınlarına, daha sonra THKO’lu Zeruk ve Rukiye yayınevini devralacaklardı. Yöntem’e ulusal kurtuluş hareketlerini anlatan kitaplar ve Lenin’in “1905 Devrimi”nin tercümesini yapacaktım. 1907 İran ve 1908 Osmanlı Meşrutiyet devrimlerini tetiklediği için önemsiyordum 1905 Devrimini.
Sevgili Muzaffer Erdost, 1959 yılında Bayar yönetimi Fransa’ya selam çakarken, sıcağı sıcağına yayınlamıştı “Sorgu”yu ilk kurduğu Açık Oturum Yayınlarında.
1992 yılında Belge Yayınlarının, 1998 yılında Evrensel yayınlarının konuğu olacaktı Henri Alleg TÜYAP İstanbul Kitap Fuarında. Hey gidi “Sorgu”. Korovessis de İstanbul’a gelecek birlikte yemek yiyecektik.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***