YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK
Üstte kurum kimliğini gösteren bir antet: T.C. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü. Altında sırasıyla Basın No, Basın Açıklaması ve de Tarih bölümlerinin yer aldığı yatay düzenlenmiş bir satır. Devamında ise ilkokul temel Türkçe eğitimlerini anımsatan, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan 3 paragraflık yazılar.
Cezaevinde yaşanan her hukuksuzluk sonrasında olduğu gibi Nusret Muğla’nın vefatı sonrasında da aklıma gelen soru işaretlerinin cevaplarını bulmak için kurumun İnternet sayfasına baktım. Önceden Adalet Ormanları adıyla “ağaç istatistikleri”nin tutulduğu, kurum yöneticilerinin muhtemelen “ağacı yaşat ki devlet yaşasın” prensibine sarıldığı bir yerdi burası. Bugün ise Basın Açıklaması bölümünün ağaçların önüne geçtiğini gördüm. Belki Nusret Ağabeyin vefatı, belki Arınç’ın mesajındaki içeriklerle ilgili bir şey bulurum diye on gün geriye gidecek şekilde tek tek baktım açıklamalara. Gördüğüm manzarayı sizlerle de paylaşmak istedim.
Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü adlı kurumun “Basın Açıklaması” adıyla kamuoyuna ‘yedirmeye’ çalıştığı söylem şu satırlarla başlıyordu: “Bazı basın-yayın kuruluşlarında ve sosyal medya platformlarında … iddialarına ilişkin yayınlanan haberlerle ilgili kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla basın açıklaması yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur”. Devamında, bir yandan kurumun işleyişine, anlayışına, görev ve sorumluluk bilinciyle hareket edişine (!) ilişkin bilgiler veriliyor diğer yandan aksaklıklarla ilgili hükümlü ve tutukluların durumu açıklanıyordu. Sonuç kısmı ise “söz konusu iddiaların, gerçeklikten tamamen uzak, kurumun ve personelin itibarına zarar vermeye ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik ve de algı oluşturma amaçlı olduğu” şeklinde bitiyordu.
Bazı açıklamaları konunun daha iyi anlaşılması için buraya eklemenin yararlı olacağını düşündüm. Basın açıklamalarından bazı alıntılar şöyleydi:
- “Adı geçenin … Ceza İnfaz Kurumunca teslim alındığı… yanındaki ilaçların kurum hekimi tarafından kontrol edilerek teslim edildiği… ilaçlarını düzenli kullanımının sağlandığı… kuruma kabulü sırasında yastık, yatak ve battaniye verildiği… ilk kabul muayenesinde hastalığının tespit edildiği… servisine sevk edildiği … ceza tehir işlemlerinin Ceza İnfaz Kurumu tarafından re’sen başlatıldığı… Söz konusu iddiaların, gerçeklikten tamamen uzak, kurumun ve personelin itibarına zarar vermeye ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu”;
- “Hükümlülerin sağlık durumlarının iyi olduğu, gerekli hallerde kurum reviri, kurum aile hekimliği, ceza infaz kurumları kampüsü semt polikliniği ve hastaneye sevk imkanlarının bulunduğu, tüm tutuklu ve hükümlülerin sağlık işlemlerinin titizlikle takip edildiği ve gerekli tetkik ve tedavilerin aksatılmadan yaptırıldığı… İddiaların asılsız ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu”;
- “Ceza infaz kurumlarında bulunan ‘Hassas Gruplar’dan biri olan annesinin yanında kalan çocukların barındırılma şartları, eğitimleri ve iaşeleri ile bu alanda görevli personelin eğitimine kadar birçok konunun Genel Müdürlükçe özel olarak ele alındığı… ünitelerde çocuk oyun alanlarının, uzman personel eşliğinde eğitim almalarını sağlayacak kreş imkanlarının sunulduğu, çocuklara yönelik eğitim ve psiko-sosyal yardım faaliyetleri için yeterince psikolog ve öğretmen görevlendirildiği… iddiaların yalan ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu”;
- “Adı geçenin sağlık şikayetleri üzerine ilk muayenelerin kurum sağlık memuru tarafından yapıldığı ve PCR testi uygulandığı, test sonucunun pozitif çıkması üzerine Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk işlemlerinin gerçekleştirildiği ancak adı geçenin hastaneye gitmek istemediğine dair dilekçe verdiği… iddiaların mesnetsiz, kamuoyunu yanıltmak ve algı oluşturmak amacını taşıdığı”;
- “Ceza İnfaz Kurumunda odaların bilimsel verilere göre en uygun oda sıcaklığında tutulduğu, bölgenin coğrafi konumunda yaşanan hava sıcaklığı nedeniyle birçok hükümlü ve tutuklunun gündüz saatlerinde kısa kollu giysiler tercih ettiğinin anlaşıldığı… diğer yandan kurumda Adalet ve Sağlık Bakanlıklarınca belirlenen kalori esasına göre günlük ortalama 2.300 kg/kalori hesabına göre yeterli, kaliteli, besin değeri yüksek ve zengin çeşitliliğe sahip besin verildiği… Söz konusu iddiaların kamuoyunu yanıltmaya ve algı oluşturmaya yönelik olup gerçek dışı olduğu”;
- “Covid-19 vaka sayılarındaki artış nedeniyle karantina odalarında geçici yoğunluklar meydana geldiği, alınan tedbirlerle bu yoğunlukların çözüme kavuşturulduğu… Odaların kalabalık olduğu iddiasının hükümlü ve tutuklu yakınlarını tedirgin edici ve tamamen kamuoyunu yöneltmeye yönelik olup gerçek dışı olduğu”;
- “Hükümlü ve tutuklulara Adalet ve Sağlık Bakanlıklarınca belirlenen kalori esasına göre yemek verilip, yemek miktarı ve menünün İl Sağlık Müdürlüğü görevlilerinin de gözetimi altında yapıldığı… Söz konusu iddiaların gerçeklikten tamamen uzak ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğu”.
Yukarıdaki kurumsal söylem yalnızca son on güne ait basın açıklamalarından alınmıştır. Eğer Nusret Muğla ile ilgili de bir basın açıklaması olsaydı muhtemelen “cezaevinde sağlık hizmetlerinin ne denli kaliteli bir şekilde sunulduğu, sağlık işlemlerinin ne denli titizlikle takip edildiği, gerekli tetkik ve tedavilerin aksatılmadan yaptırıldığı, ancak adı geçenin hastaneye gitmek istemediğine dair dilekçe verdiği, tüm kalitesine rağmen yine de daha iyi hizmet alabilmesi için tehir işlemlerinin ivedilikle re’sen nasıl başlatıldığı, barınma ve konaklama imkanlarının ne denli yüksek tutulduğu, Muğla’nın acıkmadığı, üşümediği, temel ihtiyaçlarını gidermede zorlanmadığı vb. hatırlatıldıktan sonra iddiaların gerçek dışı, kamuoyunu yanıltmaya yönelik algı çalışmaları olduğu” belirtilip “kamuoyuna saygıyla duyurulur” diyerek bitirilirdi. O zaman da biz 86 yaşında etrafına sadece faydası dokunmuş bir insanın cezaevinde vefat etmesinin gerçek dışı, kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir algıdan ibaret olduğuna inanırdık! Tabi ki yaşanan bunca zulüm olmasaydı.
Ne yazık ki, yaşanan bunca cadı avını, bunca zulmü, bunca işkenceyi, bunca kötü muameleyi, bunca yolsuzluğu, bunca hukuksuzluğu meşrulaştıran şeyin Saray kaynaklı dini ve politik fetvası olduğunda şüphe yok. On güne sığdırılan on basın açıklamasını, on basın açıklaması içerisine sığdırılan onlarca yalanı da yine aynı dini ve politik fetva motivasyonuna bağlamadan edemiyorum. Ben de kurallara uygun biçimde bitireyim:
“Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***