Yer bilimci ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, Marmara depreminden İstanbul’un Avrupa Yakası’nın, Anadolu Yakası’na göre daha çok zarar göreceğini söyledi.
“Marmara fayı kırıldı, kırılacak. Kırılırsa minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üretecek. Halbuki yapılan çalışmalar gösteriyor ki, bu fayın güneyinde stres birikimi kuzeyinden çok daha fazla. Marmara’nın güney kısmında” diyen Görür, beklenen depremin sadece İstanbul’da değil İstanbul’un güneyinde de etkili olacağının altını çizdi.
‘GÖLCÜK’TEN TEKİRDAĞ’A KADAR BÜTÜN DİKKATLER BURADA’
Görür, Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında olası Marmara depremi ile ilgili soruları yanıtladı. Görür, Kuzey Anadolu Fayı’nın hangi segmentlerinde riskin daha yüksek olduğunu da anlattı. Görür’ün açıklamaları şöyle:
“Deprem kuşaklarındaki kentlerimizi deprem dirençli kentler haline getirmeliyiz. Mesela Japonya’da her kent öyle. Kaliforniya’daki çoğu yerler böyle. Önce kentin tehlike analizini yapacağız. Fay sistemlerini, sismik, sismolojik, jeoteknik özelliklerini belirleyip, kent planlamasını sismik parametrelere bağlı olarak yapmalıyız. Belediye başkanı nereye bina yapılır nerede yapılmaz, bunu görecek. ‘Şurada zemin çürük, şurada yer ivmesi fazladır, şurası yeşil alan olmalı, zinhar buraya ev yapılmaz’ denmelidir. İzmir’de körfez fayının olduğu yere asla binalar yapılmamalıydı. Bütün binalar orada. Körfez’in başlangıcında delta çökellerin üzerlerine yapılmaması gerekir. Neresi sağlam belediye başkanı bilecek. Aktif fayları kesmeyecek.
Depremi, Marmara Denizi’nin altındaki kuzey Anadolu fayını kuzey kolu üzerinde bekliyoruz. Gölcük’ten Tekirdağ’a kadar fay hattı. O kesime kolaylık olsun diye Marmara fayı diyoruz. Bütün dikkatler burada. Böyle olduğu zaman zannediliyor ki, deprem sadece burada olabilir, hasar burada olur. Diğer yerlerden dikkatimizi çekiyoruz. Oysa yapılan son araştırmalarda bu fay boyunca biriken stres var. Stres deyince birim alana düşen kilogram cinsinden kuvvet anlaşılmalı. Fay düzlemi üzerinde stres birikiyor. Anadolu batıya doğru her sene 2,5 cm. kayarken, kaydığı yerlerde sorun yok. O fayın kuzeyindeki ve güneyindeki bloklar. Bazı yerde bu hareket sürtünme nedeniyle takılıyor. O takıldığı yerde sürtünme kayma kuvvetinden daha fazla oluyor. O nokta itibariyle kayma takılıyor. Anadolu bloğunun hareketi devam ediyor. Takıldığı yerde deformasyon oluyor. Ta ki kayma kuvveti, sürtünme kuvvetini aştığı an orası çat diye kırılıyor ve açığa enerji çıkıyor ve orada deprem oluyor.
‘MİNİMUM 7.2 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM OLUR’
Bu stres şu anda Kuzey Anadolu Fayı’nın bir Adalar fayı segmanı ile Kumburgaz fayı üzerinde kilitli. O nedenle Marmara’da deprem olursa ya Adalar fayı üzerinde olur. Bu aşağı yukarı 43 kilometredir. Tamamı kırılırsa maksimum 7 büyüklüğünde deprem üretir. Veya Kumburgaz fayı, Yeşilköy, Silivri açıklarında uzanır. Bu 65 kimoletredir. Bu kırılırsa da minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üretir. Tekirdağ kısmı tartışmalı, oraya girmeyeceğim. Dolayısıyla dikkatlerimiz orada. Marmara fayı kırıldı, kırılacak. Kırılırsa minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üretecek. Halbuki yapılan çalışmalar gösteriyor ki, bu fayın güneyinde stres birikimi kuzeyinden çok daha fazla. Marmara’nın güney kısmında.
‘BURSA, YALOVA, GEMLİK, BANDIRMA, BİGA DEPREME HAZIRLANMALI’
Bütün Marmara bölgesi kırmızı fay ağıyla örülmüş. Bu faylar canlı faylar. Canlı fay demek, bu fayların sağında solunda bloklar belli ölçüde hareket ediyor. Hareket demek bu faylara tektonik yük/stres bindiriyor. Bu fayların herhangi birinde takılan yerler deforme oluyor, ta ki deprem üretinceye kadar. Kuzey Anadolu’nun kuzey fayı Marmara fayı diyoruz. Bu fay güneyden daha aktif. Güney kolu da aşağı yukarı Gölcük’ün 50-60 kilometre ötesinde. Oradan ikiye ayrılıyor. Kuzey kolu Marmara’nın altından Yunanistan’a devam ediyor. Güney kolu İzmit, Gemlik, Erdek civarından Biga yarımadasında kollara ayrılarak bir güney kol meydana getiriyor.
Bu faylar boyunca belirli hareketten dolayı tektonik yük, stres biriktiği için bunların hepsi yüklenmiş vaziyette. Biz depremi büyük olasılıkla Adalar fayı ile Kumburgaz fayı üzerinde bekliyoruz. Aşağı yukarı 43 kilometre bir fay bu. Tekirdağ fayında tartışma var; kırıldı mı, kırılmadı mı diye. Twitter’de anlatmak istediğim bazı araştırmacıların yaptığı çalışmaya göre bu fayın güneyindeki blokta stres yoğunluğu kuzeye nazaran 10 gibi fazla olacak, buranın jeolojik yapısı gereği. Kuzeyden daha fazla hasar verebilir. Takipçilerimin sorusu üzerine, buradaki yöneticileri de uyarmak için; Bursa, Yalova, Gemlik, Bandırma, Biga depreme hazırlanmalı. Deprem güneyde olmasa bile vereceği hasar kuzey bloğundan fazla olabilir.
‘AVRUPA YAKASI DAHA FAZLA TAHRİP OLACAK’
İki tektonik mekanizma var. Bir tanesi doğru atılımlı. Batıya doğru yılda 2,5 santim geliyor. Her santim hareket bir kuvvet bindiriyor; ona da stres diyoruz. Burada stres birikiyor. Fayın güneyinde olan alanlardaki jeolojik yapı, kayaların yaşı vesaire itibariyle stres burada daha fazla. İstanbul’un Anadolu yakasındaki yaşlı kayalar, Avrupa yakasına göre daha yapılı ve sert. İstanbul depreminde Avrupa yakası Anadolu yakasına göre daha fazla tahrip olacak. Marmara’nın güney bölgesi dikkatli olmalı.
‘DÜZCE’YE DİKKAT’ DEDİK, 3 AY SONRA ORADA 7.2 GİBİ DEPREM OLDU’
Anadolu’nun batıya hareketinden dolayı stres tektonik birikiyor. Takılan yerlerde kuvveti artırıyor. Sismolojik stres transferi var birde. 1999’da İzmit-Gölcük civarında deprem oldu. Bu deprem olduğu zaman enerjinin önemli bir kısmı ısı enerjisi ve elastik dalga enerjisi olarak çıktı. Çıkan elastik dalgaların önemli kısmı bir kısmı kuzeye bir kısmı da doğu tarafına enerjiyi transfer etti. Gölcük depremi olduğu zaman yer bilimciler bağırdık; ‘Düzce’ye dikkat’ dedik. 3 ay sonra orada 7.2 gibi deprem oldu. Bir de Marmara’ya dikkat dedik. Marmara, İstanbul depremi 1999 depremleri oldu diye gündeme geldi. Enerjiyi transfer etti. Tektonik yüklemenin üzerine artı 55 saniyede 250 senede birikecek yük ekstra geldi. Dolayısıyla burası iyice yüklenmiş oldu. Bu Marmara fayının deprem üretme, tekerrür katsayısı, zamanı yaklaşık 250 sene. 250 seneyi buldu; çünkü en son deprem buralarda 1766’da. Bütün bunlardan dolayı baktığımız zaman kuzeyi daha tehlikeli görüyoruz. Yeni teknolojiler çıktı, uzay teknolojileri. Uydu sistemleri ile buradaki bütün deformasyonu, hareketi milimetre olarak ölçüyoruz. Anadolu bloğu belli miktar bu tarafa geldiyse demek ki stres yüklendi. Hesapla o hareketten ne kadar stres yüklendiğini biliyoruz.
‘DÜNYANIN EN TEHLİKELİ YERLERİNDEN BİRİ’
Burada biriken stres hesaplanıyor, tekerrür periyodu dolmuş. Her sene 2,5 santim yükleniyor. 1999 depremlerinden ne kadar stres transfer edildi onu da hesaplıyoruz. Marmara’ya dikkat diyoruz. Kilitli olan fay burası diyoruz. Buradaki stres kayma gücünden daha fazla. Orta Marmara sırtıyla Tekirdağ arasında, deniz çalışmaları yaparken özellikle insansız deniz altıyla buralarda ölçümler ve video çalışmaları yapıldı. Burada denizin altında çok taze kırıklar gördük. Öyle olunca denildi ki ‘bu 1776’da kırılmış olsa kapalı olur. Bu yeni olmalı’. Hangi deprem? Şarköy depremi. Şarköy depreminde kırılmış, dolayısıyla daha fazla tehlikesi yok dendi.
Bazı görüşler bunu kabul etmiyor tabii. Şu anda yürütülen ve önceden yaptığımız çalışmalarla, uzay teknolojileriyle fayları gözlem altına alıyorsun. Fay ne kadar stres biriktirdi, bunları hep görüyorsun. Demek ki sağ yönlü, doğrultu atımlı fay buraları şekillendirmiş. Burada bir de kuzey-güney gerilme var. İki neo tektonik var. Biri kuzey güney gerilimi biri de doğrultu atımlı. Dünyanın en tehlikeli yerlerinden biri. Burada yerleşim alanlarındaki yerel yöneticiler ve merkezi yönetim deprem odaklı behemahal önlemlerin alınması lazım. Buralarda deprem odaklı kentsel dönüşüme ağırlık vermek durumundayız. İstanbul’da 1766’da 7’nin üzerinde iki deprem olmuş. Bugünün konusu özellikle bir uyarı. Biz kuzeye takılıp ‘burada olacak’ dememeliyiz. Hızlı bir şekilde güney Marmara’da kentsel dönüşümü deprem odaklı hızlandırmak lazımdır.
‘ERZİNCAN-BİNGÖL-KARLIOVA’DA BİR DEPREM BEKLİYORUZ’
Özellikle yer bilimciler olarak bizim deprem beklediğimiz yerler, Bursa ve çevresi, Biga yarımadası. Uzun zamandır deprem olmuyor oralarda. Biga yarımadası ve Marmara’nın güneyinde 1800 yıllarında çok sayıda deprem var 6.9-7 boyutunda. Stres transferiyle oralar tetiklenebilir. Erzincan-Bingöl-Karlıova arasında deprem bekliyoruz. Orası da oldu olacak gibi. İzmir bölgesinde çok sayıda faylar var. En son Sisam depremi oldu. O deprem yarımada üzerindeki faylara enerji transfer etti. Jeotermal kaynaklarda enerji transferinin başladğı görüldü.
‘İZMİR DEPREM BAKIMINDAN OLDUKÇA TEHLİKELİ’
İzmir deprem bakımından oldukça tehlikeli. Bütün yarımada aktif faylarla kesilmiş durumda. Çok sayıda deprem kaynağı var. Gediz’den gelen İzmir fayının bulunduğu yerler ayrıca Büyükmenderes etkiliyor, Ege’de deniz içinde faylar, hatta Kıbrıs-Helen yayındaki faylar bile İzmir’i etkileyebilir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi kanaatimce çok doğru bir iş yaptı. ODTÜ ile anlaşmışlar. Orada bir çalışma yaptırıyorlar. Bu da mikro bölgeleme çalışması. Bir kenti depreme hazırlama ancak ve ancak mikro bölgeleme çalışması baz olarak üzerine oturtulursa olur. Zemin etüdü, sismolojik veriler, yer hızı, aktif faylar nerede, boyu nedir, kilitli midir, derinliği nedir? İstanbul’da bu çalışmalar büyük ölçüde yapılmış durumda. Mikro bölgeleme çalışmasında tehlike analizi, tehlikenin boyutu İzmir için ortaya konuyor. Hangisi gerçekleşir diye. Deprem odaklı kentsel dönüşüm vasıtasıyla risk analizi yapacaklar. Ne kadar yıkılır? Ne kadar can, ne kadar mal kaybımız olur? Yeraltı yapılarımız ne olur? Kanalizasyon sistemimiz, barajlarımız. İyi bir ekiple çalışıyorlar.
‘TÜRKİYE’NİN NEREDEYSE HER YERİ AFET BÖLGESİ’
Eskiden bilinmiyordu. Jeolojiyi, sismolojiyi doğru dürüst anlamıyorduk. Faylar ve özellikleri bilinmiyordu. Türkiye’de yer bilimleri o kadar gelişti ki, bugün bilinmeyen şeyler çok az. Hükümetlerin Türkiye’yi depreme hazırlamak için gereken bütün verileri yer bilimcilerden alabilir. Fay kuşaklarındaki yerleşim alanlarında tehlike analizi, risk analizini muhakkak yapmamız ve zarar azaltıcı önlemleri almamız lazım. Ama bunlardan önce de muhakkak mikro bölgeleme çalışması yapılması lazım. Muğla bu işe biraz başladı. Afet İşleri Genel Müdürlüğü böyle mikro bölgeleme için yazılar yazıyor yerel yönetimlere ‘bunu tamamlayın’ diye. Mevcut verilerin derlemesiyle oluyor. Türkiye Cumhuriyeti behemahal afet işleri ve afet bakanlığı oluşturmalı. İklim değişimi ortada. İşte yağmur, kar, fırtına, sel, toprak kayması vs. Deprem milyonlarca senedir bizim kaderimiz. Türkiye’nin neredeyse her yeri afet bölgesi. Neyi bekliyoruz bilmiyorum. Hiç kimse afet bakanlığının daha az önemli olduğunu söyleyemez.
Türkiye ölçeğinde konuşursak buna İstanbul ve her yer dahil. Deprem kuşaklarındaki kentlerimizi deprem dirençli kentler haline getirmeliyiz. Mesela Japonya’da her kent öyle. Kaliforniya’daki çoğu yerler böyle. Önce kentin tehlike analizini yapacağız. Fay sistemlerini, sismik, sismolojik, jeoteknik özelliklerini belirleyip, kent planlamasını sismik parametrelere bağlı olarak yapmalıyız. Belediye başkanı nereye bina yapılır nerede yapılmaz, bunu görecek. ‘Şurada zemin çürük, şurada yer ivmesi fazladır, şurası yeşil alan olmalı, zinhar buraya ev yapılmaz’ denmelidir. İzmir’de körfez fayının olduğu yere asla binalar yapılmamalıydı. Bütün binalar orada. Körfez’in başlangıcında delta çökellerin üzerlerine yapılmaması gerekir. Neresi sağlam belediye başkanı bilecek. Aktif fayları kesmeyecek.
İstanbul’da 1 milyon 100 bina var. Onun yüzde 1’i bile tehdit altında olsa o sayılar çok fazla. Hepsinin elden geçmesi lazım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***