Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, bugünkü yazısında çok önemli bir konuyu gündemine aldı. Bildirici’nin yazısına göre özellikle Hizmet Hareketi’ne yönelik davalarda muhabirler, sanıkların ifadelerini yazmaya bile korkuyor. Bildirici, “Yargı muhabiri iki arkadaşla konuştum, onlar da doğruladı bu izlenimimi. “Bu davaları bir iki gazeteci dışında kimse izlemiyor. Anadolu Ajansı da rutin haberler geçiyor” dedi. Bir diğeri de “Bu davalarda bazen ‘Bu insanın suçsuz olduğu belli, nasıl böyle mahkûm olur’ dediğim durumlar oluyor ama yazmaya çekiniyorum” diyerek yaşadığı ikilemi anlattı.” diyor.
Faruk Bildirici’nin yazısının konuyla ilgili kısmı şöyle:
GAZETELER ANKARA BAROSU’NDAKİ İDDALARI GÖRMÜYOR
“Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi’nde altı yönetim kurulu üyesinin ardından başkan Rıza Türmen de istifa etti. Birbiri ardına gelen istifaların gerekçesi de muhtelif…
Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alınan bazı “FETÖ şüphelilerine işkence yapıldığı” iddialarına ilişkin raporun açıklanmasının baro yönetimi tarafından engellenmesi. “Cumartesi Anneleri”nin yargılandığı davanın duruşmasıyla ilgili açıklamadan “gözaltında kayıpların yakından takip edileceği” bölümün çıkarılması. Askeri öğrencilerin davasıyla ilgili bir yazıya insan hakları bülteninde yer verilmemesi…
Ankara Barosu yönetimi bu iddiaları reddediyor ama Merkez’deki istifa krizi de sürüp gidiyor. Benim dikkatimi çeken ise yaygın medyanın Baro’daki bu “insan hakları ve hukuk krizine” odaklanmaması. Birkaç gazete ve bazı internet siteleri dışında haber olamadı bu kriz.
ASKERİ ÖĞRENCİLERİN DAVALARINDA NELER OLUYOR?
Oysa barodaki bu istifalar yargıdaki ve güvenlik birimlerindeki bir soruna işaret ediyor. Medya bu raporun içeriğine ulaşmalı, “Emniyet’te FETÖ şüphelilerine işkence yapıldı mı” sorusunun yanıtını aramalıydı. Askeri öğrencilerin davalarında olup bitenler de araştırılmalıydı.
Galiba asıl sorun “FETÖ yargılamaları” ile ilgili oluşturulan atmosferden medyanın da etkilenmesi. Muhabirler adlarının bu davalarla anılmasını bile istemiyor. Yargılananların sorumlulukları, örgütün işleyişi ve eylemleri hakkındaki bilgilerin öğrenilmesi açısından bile önemli olan bu davalar düzenli biçimde izlenmiyor, orada olup bitenler kamuoyuna aktarılmıyor.
MEDYADA YOĞUN BİR OTOSANSÜR VAR
Yargı muhabiri iki arkadaşla konuştum, onlar da doğruladı bu izlenimimi. “Bu davaları bir iki gazeteci dışında kimse izlemiyor. Anadolu Ajansı da rutin haberler geçiyor” dedi. Bir diğeri de “Bu davalarda bazen ‘Bu insanın suçsuz olduğu belli, nasıl böyle mahkûm olur’ dediğim durumlar oluyor ama yazmaya çekiniyorum” diyerek yaşadığı ikilemi anlattı.
Medyanın bu davalara ilgisizliğinin bir nedeni bu yoğun otosansür ise diğer nedeni de örgütün lanetlenmesi ile insanların adil yargılanma hakkının birbirinden ayırt edilememesi. Bu davalarda yargılanan insanların tümüne suçlu gözüyle bakılıyor. Böyle olunca da bu davalarda olup bitenler gözlerden ırak kalıyor.
MASUMİYET İLKESİ BÜTÜN SANIKLAR İÇİN GEÇERLİDİR
Hatırlatayım, gazetecilik ilkeleri, davaya ve suçlanan kişilere göre değişmez; masumiyet ilkesi bütün sanıklar için geçerlidir. Masum bir tek insan bile hukuksuzluğa uğruyorsa onun hakkını hukukunu savunmak gazeteciliğin görevidir. Biliyorum, insanların -haklı olarak- örgüte karşı bu kadar kin ve nefretle dolu olduğu, iktidarın bu davadaki herkese cüzzamlı muamelesi yaptığı bir ortamda bu yargılamaların adil bir gözle izlenmesi çok zor. Ama rüzgara karşı kürek çekmeden olmaz gazetecilik.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***