İslam coğrafyasında birçok ülke, inancından gelen yüksek değerleri anlamaktan uzak, dünyaya vereceği ya da onlardan alacağı hiçbir şey yokmuş gibi çaresizlik içinde, düzmece oyunların figüranı olmaktan öte geçemeyenler tarafından idare ediliyor. Dar görüşlü, olayların nereye doğru ilerlediğinden habersiz yönetimlerin elinde bir başarısızlıktan diğerine sürükleniyor. Büyük bir bölge tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar çevresinde yaşanan olaylara seyirci kalmakla yetinen acz içinde bir görüntü vermedi.
İnsanlığın geleceğine damgasını vuracak hiçbir projesi olmayan;
-Herhangi bir konuya yoğunlaşma gereği duymayan, istikbal vadeden hiçbir şeyin heyecanını hissetmeyen,
-Faydalı bir şeyler üretmek için gerekli niyet azim ve kararlılık ortaya koyamayan,
-Kaygısız, etrafında hızla akan olayları seyretmekle yetinen, doğru yön verme gayreti göstermeyen,
-Maddi çıkarlarını bedeni arzularını tatmin dışında hedefi olmayan, sadece günü kurtarma peşinde koşanlar eliyle ülkelerin çoğu içe kapandı.
-Güçlülerin el ve eteğini öperek kendine alan açmaya çalışan,
-Basiretsizlikle mevcut kaynakları yiyip yok ederek ülkeyi modern bir dilenci haline getiren,
-Cehaletinin farkında olmadan bağnazlık içinde birikimli insanları harcayan, halkı fakirlik içinde sürünmeye mahkûm eden anlayışlar eliyle ülkeler tüketildi.
Şu günlerde Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konuşuluyor, ancak ülke yönetimlerini işgal eden kapasitesiz insanların toplumlara verdiği zarar fark edilmiyor. Din, akıl ve bilme dayalı hareketi salık verdiği halde inanç zaafı içinde;
-En küçük bir engelde dünyevi kazancı tercih edip tüm değerlerini terk eden,
-Yarınlara dönük en küçük bir eylemi olmadan dünyayı yönetme sevdasına kendini kaptıran,
-Günümüzün problemlerini çözecek olumlu bir faaliyet yapmadan başarılı olacağını zanneden yönetimler eliyle ülkelerin insan kaynağı çürütülüyor.
Din, bağlılarına faziletli olmayı, onuruyla yaşamayı, bilimsel gelişmelere açık durmayı öğütlüyor. Olayları didik didik etmeyi, onların dilinden en az ilahi mesajlar kadar faydalanmayı salık veriyor. Dinden ilham aldığını söyleyenler bugün dinin ve dünyanın kurallarına baş kaldırarak başarıya ulaşacağını sanıyor. Farkında olanlar ya sorumluluk alamıyor, ya da dikkate alınacak yolları araştırma zahmetine katlanmıyor.
Ahlakın reddettiği sefih yaşam tutkusu dindarlar dâhil herkesi esir alıyor, toplum hiçbir işe konsantre olamıyor.
-Günün teknolojik imkânlarını gelişme için kullanılacağı yerde zaaflarını tatmin aracına dönüştürüyor,
-Toplumun önünde görünenler aklına geleni yapıyor, zevk peşinde koşmayı özendirecek davranışlara giriyor,
-Kitlelere hedef vermekten uzak yöneticiler eliyle başıboş toplumlar uyuşturucu ve fuhuş batağına saplanıyor, bu türden dar düşüncelerin ve zaafların paletleri altında nesiller yok oluyor.
Türkiye de İslam dünyasını başarısızlığa iten yanlışları aynen tekrarlayan sığ görüşlülere teslim oldu.
-Görüntüyle yetinenler ilimde, sanatta, teknolojide hiçbir adım atamadı,
-Dünyayı kazanalım derken kendileriyle birlikte ülke itibarını yerle bir edecek kirli işlere bulaştı,
-Toplumsal barışı bozup, suni gündemlerle farklı kesimlerin düşmanlıklarını yeniden kaşıyıp büyüttü,
-Üretim için kullanacağı enerjisini kin, nefret, düşmanlık planları kurmaya harcayarak kaynakları tüketti,
-Âleme insanlık öğretecek gelenekten gelenlerden, yamyamlar gibi önüne çıkana saldıran bir toplum oluşturdu,
-Dünya ve ahiret saadeti vadeden, büyüleyici tesiriyle yüksek insani ufuklar gösterip insanları birbiriyle kucaklaştıran, hayatı anlamlı hale getiren bir dini anlamsız değersiz partal bir eşya gibi kullanıp attılar. İnananları; zaafının esiri, vefa nedir bilmeyen, düşmanlıktan başka bir projesi olmayan zavallılar gibi gösterdiler.
Müslüman deyince herkesin adaleti, hukukun üstünlüğünü, inanç ve düşünce hürriyetini hatırlaması gerekirken;
-İnandığı değerlere güvenmeyen, en küçük bir engelde temel prensiplerinden vazgeçip yanlış yollara giren,
-Dünyevi çıkar hesaplarına öncelik verdiğinden hiçbir konuda ahlaklı duruş, tutarlı davranış sergileyemeyen,
-Bilimi ve fikir dünyasını ideolojik saplantılarının esaretine teslim edip, ülke gelişmesinin önünü tıkayan,
-Halka doğruluktan bahsederken, dünyanın gözü önünde her gün bin bir hile-düzen ve yalanla iş çeviren,
-Zayıf olduğu dönemlerde herkesten hak dilenen, güçlü olduğunda hukuku zayıfları ezmek için kullanan,
-Adaleti satın alınacak bir mal gibi görüp toplumda hak ve hakikat duygusunu yok eden,
-Hukuku şiddet ve kaba kuvvete teslim edip, ülkede üstünler hukuk kurarak haksızlık gemisini yüzdüren,
-En temel hak ve hürriyetlerden başlayarak toplumda kardeşlik- eşitliği yok edip zulüm düzeni kuran,
-İnsani değerlere saygıyı rafa kaldıran, her gün bir diğerine saldırıp toplumu birbirine düşman hale getiren yani maddi çıkar uğruna tüm değerlerini terk etmeye hazır bir grup eliyle dinin en hayati kuralları rafa kaldırıldı.
Dini semboller dâhil ahlak ve fazilet adına toplumu ayakta tutan her şeyi kirlettiler.
-Şakşakçılarıyla birlik olup toplumda her yükselen ses hakkında kuşku uyandırıp tüm itirazları kestiler,
-Sağlıklı toplum dokusu korumak için çalışanları fişleyip suçladı, şeytanlaştırıp toplum dışına ittiler,
-İlk kez yönetimde olmanın büyüsüne kendini kaptırmışlar da işlenen cinayetleri alkışlayıp meşrulaştırdılar.
Başarısızlıklarını saklamak için gazetelerde yalan haberlerle başarı hikâyeleri kurgulayıp aldattı, ümit aşılayan bir dini ümitsizlik kaynağı haline getirdiler.
-İnsanlık için yararlı çalışmaları yıkarak, fedakârca faaliyetlere katılanları eşkıyalar gibi takip edip susturarak,
-Kötülük işlemelerine engel olan her düzenlemeyi kaldırıp kendilerine kuralsız bir nizam oluşturarak,
-Zaaflarını kolayca işleyebilecekleri sefil yaşam sürmelerine uygun bir sistem kurdular. İnanç ve umutları yok edip insanları faydalı hizmetlerden uzaklaştırarak, çaresizlik içinde halkı kendilerine mecbur etmeye düzeysizliklerini toplumdan saklamaya çalışıyorlar.
Geçmişte güç kaybetme telaşına düşenler rahatsız oldukları her gelişmeyi yıkıp yok ettiği gibi, onlar da:
-Ülkenin gözbebeği eğitim kurumlarını yağmaladı, yetişmiş insan gücünü hapislerde çürümeye terk etti,
-Kin-nefret duygularının esiri gözü dönmüş bir grup toplumu kamplara bölüp birbiriyle boğuşturdu,
-Sözlü tartışmalar ilerleyen dönemde kaba kuvvet ve şiddete yönelerek düşünen üreten kafaları ezip geçti,
-Akıl-irfan-bilimin rehberliği terk edildi, sanat-düşünce-araştırma merakı ve sağduyuyla hareketi unutturdu,
-Toplum durağanlaştırılıp kısırlaştırılarak kendi haline terk edildi, herkes bu zilleti kabullenmek zoruna bırakıldı,
-Zaaflarının-malın-makamın kulu haline gelenler, hakka kulluğu unuttu folklorik ibadetlerle yetinir hale geldi,
-Dünya doğru yorumlanamadığı gibi, din de menfaat duygularının esaretine teslim edildi,
Toplumda dindar olduğunu söyleyenler artmış olsa da dinin kendine has rengi kayboldu. İnançlar toplumun içinden çıkıp giderken, aydınlanmaya yönelmiş ülke insanı yeniden karanlıklara gömülmeye başladı.
Bugün;
-Din adına en olumlu hizmetleri bile çıkarlarına ters düştüğü için alay edip küçümseyen,
-Hoşgörü anlayışıyla savaşan, tehditlerle her muhalif sesi engelleyerek kesmeye çalışan,
-Zaafları açığa çıkmasının diye samimi dindarlara karalayan, suçlu gösterecek komplolar kuran,
-Atalarımıza milli değerlerimize saldıranlarla birlik olup insanlığa hizmet için yapılan gayretleri susturan, kirli merkezlerde üretilen projelerin parçası olmaktan kaçınmayanlar eliyle tüm değerler eritilip yok edildi. Ülke hedefsiz insanların elinde işsizliğe, ekmeksizliğe mahkûm oldu.
-Beyinler çalıştırılmadı, insanlar hizmet üretmeden uzaklaştırıldı,
-Ter dökmeden emek sarf etmeden kazanma özendirildi,
-Vicdanlar paslandı, insanlığın kanını donduracak zulümler karşısında sessizliğe büründü,
-Her yerden feryatlar yükselirken yüz binlerce masum insanın iniltileri duyulmaz oldu ya da susturuldu,
-Riyakârlar korku içinde en iğrenç uygulamaları alkışlamak zorunda hissetti,
-Dini yükseltmek için yola çıkanlar camileri, cemaatleri kirletti. Ülkede düşünen kafalar koparıldı, üretenlerin elinden işi alındı, köşe başları liyakatsizlerle dolduruldu. Acınacak durum karşısında bütün beyinler uyuşturuldu, hissini hala kaybetmemiş olanlar kulaklarını tıkamak sağırlar dilsizleri oynamak zorunda kaldı.
Şu anda ürperten bir durgunluğa girildiğini,
-Hiçbir olumlu düşüncenin üretilemediğini,
-İnsan sermayesi dâhil tüm varlıkların yok edildiğini, ülkenin çıkmaza sürüklendiğini göremeyenler, harabeye dönmüş bir toplumun yıkıntıları üzerinde tahtlarını kurup bayram sevinci içinde kötülüklere ortak oluyor.
İslam coğrafyası tahrip edilen bütün bu duygu ve düşünceleri onaracak entelektüel yoksunluğu yaşıyor.
Miraç kandilini idrak ettiğimiz şu günlerde huzura kabul edildikten sonra zahmet ve meşakkate katlanma pahasına dünya ve ahretlerini aydınlatmak için insanlar arasına dönen İslam Peygamberi (SAV) gibi, dinin mana derinliği ile anlaşılacağı yeni bir uyanma hareketi başlatmak için düşünenlerin elini taşın altına koyma zamanı;
-Temel değerlerimizin kazandıracağı zenginlikle herkese rehberlik edip huzur iklimi oluşturmaya çalışacak,
-Başarıya ulaşma azim ve kararlılığı ile önüne çıkan tüm engellere karşı direnç gösterip dayanacak,
-İlim sevdalısı, araştırma aşkıyla yanıp tutuşan, heyecanla kitaplar ve laboratuarlar arasında koşturup duran,
-Yüksek ideallerle donatılmış, bireysel çıkarlar yerine kendini insanlığın ve insani değerlerin gelişmesine adamış, -Kimseye karşı kin ve garaz taşımayan, dünyayı cennetlere çevirmeye çabası içinde olan gönlü zengin insanları bir araya getirilip beyin sancısı çekilmeli ki bu iç karatıcı ortamdan kurtulmanın bir yolu bulunsun.
*Fethullah Gülen’in “Sukutun Çığlıkları” kitabındaki yazıdan faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser / Aktif Haber
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***