Senelerdir iki konuyu çok merak etmişimdir. Bu iki konuyu da defalarca yazdım, çizdim, ekranlarda defalarca dile getirdim ama bir türlü doyurucu bir yanıt alamadım. Hatta bırakınız doyurucu yanıtı, yetkililer hep kulaklarının üzerlerine yattılar bu iki konuda.
Bu yazıyı yazdığım günün sabahı ekranlarda gördüğüm bir haber Türkiye’den giden, üzerlerinde nazi gazı adı verilen bir zehir kalıntısı saptandığı iddia edilen yaş meyve ve sebze ihracat ürünlerimizin mesela Rusya’dan geri gönderildiği hakkında idi.
Bu tür geri göndermeler yani ihraç ettiğimiz tarım ürünlerinin geri dönüşü özellikle AB ülkeleri ve Rusya’dan oluyor, ilk kez şahit olmuyoruz.
Neden AB ülkelerinin ve Rusya’nın adları bu konuda hep öne çıkıyor?
Çünkü bu ülkelerin yöneticileri kendi vatandaşlarının, çocuklarının sağlıklarına başka ülkelere oranla çok daha fazla duyarlılar.
Hangi ülkelere oranla bu ülkelerin yöneticileri vatandaşlarının, çocuklarının sağlıklarına daha duyarlılar diye sorarsanız karşımıza sevimsiz bir ülkeler listeleri çıkar muhtemelen, başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere.
Tabii, bir de maalesef kendi ülkemiz.
Senelerdir sorduğum soruyu bir kez daha ilgili yöneticilere yöneltiyorum, Rusya’nın, AB ülkelerinin üzerlerinde zehirli kalıntı oranı çok yüksek, biz bunları kendi vatandaşlarımıza, çocuklarımıza yediremeyiz diye geri yolladıkları ihracat ürünlerimiz vatana döndükten sonra bunlar ne oluyor?
Normal koşullarda, vatandaşlarının sağlığına duyarlı tarım bakanlarının olduğu bir ülkede üzerlerinde zehir kalıntısı çok yüksek diye geri gönderilen bu ürünler imha edilir.
Ya yakılır, ya gömülür, bu yöntemler çevre sorunu çıkarıyorlarsa da başka bir yöntem bulunur ama en olmayacak iş bu meyve ve sebzeyi vatandaşına yedirmektir.
Siz hiç zehirli oldukları için geri gönderilen ve zorunlu olarak imha edilen meyve sebze videosu, film çekimi gördünüz mü?
Anadolu Ajansı (!) neden bu imha manzaralarını haber olarak vatandaşlarla paylaşmaz; daha önemli misyonları mı vardır AA’nın?
Birileri yakalandığı zaman emniyet müdürlükleri de suç kanıtı diye kitap sergilemekten çekinmezler ama Tarım Bakanlığının zehirli ürün imhası hiç gösterilmez NEDENSE.
Senelerdir soruyoruz, bir türlü yanıt alınamıyor ama kanaatimiz bu zehirli ürünlerin vatandaşlara yedirildikleri doğrultusunda.
Gerekçeler de duyuyoruz ve çok çirkin gerekçeler.
Diyorlar ki bu ülkeler (dış güçler, dış mihraklar) bu geri göndermeleri bizim ekonomimizi sabote etmek için yapıyorlar, ya da, daha da korkuncu, o ülkelerin saptadıkları güvenlik eşiği bilimsel değil, bu ürünlerin üzerindeki zehir iddia edildiği kadar yüksek ve zararlı değil, yani vatandaşlarımız afiyetle yiyebilirler.
Başka bir ifade ile de “bize bir şey olmaz”.
Bizim milliyetçiler de bu konuda her zaman üç maymunu oynuyorlar.
Milliyetçilik lafından zaten hiç hoşlanmam ama kendilerine milliyetçi, ulusalcı diyenlerin bu konuda yani vatandaşlarımıza yani millete, yani ulusa Rusların kendi vatandaşlarına yedirmedikleri ürünleri yedirenlere ağızlarını açmamaları zaten zihniyetlerini ve tıynetlerini ortaya koymaktadır.
İkinci konu ise yakalanan uyuşturucular; miktarlar da az buz değil, ülkemize o kadar büyük miktarlarda eroin ve kokain giriyor ki, “millet alışverişte görsün” tavrının sonucunda bile olsa yakalanan uyuşturucu miktarı büyük.
Peki yakalanan bu uyuşturucuya ne oluyor?
Mevzuata göre Adalet Bakanlığına bağlı adli emanetlere teslim ediliyorlar (acaba).
Peki sonra?
Kimse bilmiyor.
Bu uyuşturucunun da bir yöntemle imha edilmesi gerekiyor.
Bu imha yöntemini ve sürecini de hiç göremedik ekranlarda.
Adli emanetten uyuşturucu yok olduğuna (!) dair haberlere rastladık ama yok olmayan uyuşturucunun akıbeti konusunda bilgimiz yok.
Kilosu elli bin dolar düzeyinde uyuşturucunun küçük bir bölümünün resmi yollarla ecza ya da kimya endüstrisine verildiği bilinir, bu normaldir.
Peki gerisi?
Tamam, iade edilen ihracat ürünümüz zehirli meyve, sebzeyi kemal-i afiyetle biz tüketiyoruz.
Uyuşturucu meselesinin ne olduğunun adını bile tam koyamıyoruz.
Hiç yoksa yirmi senedir bu konuyu soruyoruz, değişen bir şey yok.
Böyle bir devlet olur mu sizce?
Vatandaşlara zehirli meyve sebze yedirilmesin, yakılsın, görelim; uyuşturucu da imha edilsin, filmini izleyelim diyen bizlere “devlet düşmanı”, vatandaşına zehirli meyve sebzeyi yediren, uyuşturucunun devlet birimlerinde sırra kadem basmasına ses çıkarmayanlara da “son Türk devletinin dostu” deniyor.
Ne gırgır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***