Gazeteciler çeşitli nedenlerle okurlar. Merakla bekledikleri yazar ve yazılar, mesleki açıdan okumak zorunda oldukları, ne yazacağını bilmesine karşın ‘Acaba’ diye okudukları, bir de ‘Daha ne kadar saçmalayabilirler acaba’ diyerek okudukları. Bunun yanında aynı mantıkla bir de dinlediklerimiz var tabi. Ben uzun zamandır kitapları da aynı mantıkla okuyorum ama internet gazeteciliği ve programcılığından dolayı bu sayı oldukça azaldı.
Bugün basın dünyamızın önemli kalemlerinden birisi olan Mehmet Barlas’ın yazısına kafam takıldı. Barlas yazıya “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın halkı ile aynı kaderi paylaşması kuşaklar boyu anlatılacaktır.” diye başlamış. Neden böyle başladığını hepiniz anlamışsınızdır, Başkan Recep-Cumhurbaşkanı Tayyip-AKP genel başkanı Erdoğan, halkı gibi Covid 19 olmuş ve bundan dolayı Barlas’tan tebrik alıyor.
Gülmekle acımak arasında gidip geliyorum, yanlış anlamayın, güldüğüm yada acıdığım Mehmet Barlas değil, gelecek kuşaklar, bu yazı sonrası tez elden önümüzdeki senenin tarih kitapları değiştirilecek ve Erdoğan’ın Koronavirüs kaptığı tarih hemen bilgi olarak matbaaya basılmak üzere gidecektir.
Tabii ki bu olay tarih kitabıyla da bitmez, nerede kaptığı önemlidir ve önce bölge, sonra şehir, semt ve mahalle olarak coğrafya kitaplarında da mutlaka yerini almalıdır. Ayrıca virüsün dış yada iç mihrak bağlantıları da coğrafya bilim dalını ilgilendirmekle beraber, olayın diplomatik gelişmeleri de unutulmamalıdır.
Bioloji kitabında Koronanın nedenleri anlatılmalı, Erdoğan’ın nasıl el yıkadığı fotoromanlaştırılmalı ve mitoz ve amitoz bölünmeden önce verilip, Türk milletinin asla bölünmeyeceği anlatılıp, bütüncül, millî ve yerli ama aynı zamanda ulusal hastalanmamızın faziletleri anlatılmalı ve deneyimi yapılmayan Türkovac aşısının, aşı olmadan önceki acıklı hali mutlaka yazılmalıdır.
Tabii bütün bunlardan önce Yurttaşlık bilgisi dersinde de insan haklarından bahsederek bu illeti Erdoğan’a bulaştıran kişi anlatılmalı ve Korona’yı PKK’nin, Covit’i Gülencilerin bulaştırdığı minik çocuklarımıza öğretilmelidir.
Oysa Erdoğan Mehmet Barlas kendisini okşadığından beri halkla bütünleşmiş, bir daha kendine gelememişti.
Sabah sabah bu önemli haberi okuduktan sonra biraz kafam yerine geldin diye internette dolaşırken bir de ne göreyim, Cübbeli Ahmet tuvalet taşının Allah’a yakarışını yazmış. Olay şöyle gelişiyor:
– Tuvalet taşı Allah’a soruyor, Allahım neden beni bu kötü görev için yarattın?
– Allah cevap veriyor, seni sakalsız ölene mezar taşı olarak mı yaratsaydım?
Tuvalet taşı ikna oluyor ve tamam deyip susuyor.
Bunu okuyunca internette araştırdım gerçek mi, değil mi diye, bu kez Cübbeli’nin sesinden başka versiyonunu dinledim:
– Sen şükret, seni adaletsiz kadıların, hakimlerin meclis taşı yapmadım.
Cübbeli bunu Ebu Temmam’ın kitabından aktarıyor ve dini bildiği için kendisini önemli kişi yerine koyarken, kendisine karşı çıkanları evrim teorisine inanan cahil, salaklar olarak adlandırıyor.
Bu 2 olayı okuyup, dinlediğimden beri halkla bütünleşmiş Erdoğan’ı Covid’li Korona olmuş haliyle sarayın tuvaletinde düşünmeye başladım, bağırsaklar haram haram gurulduyor, faşist faşist cazırdıyor, tiz bir sesle bas bas bağıraraktan, tek tek ….araktan, ter döküyor.
Daha fazlasını yazamayacağım, çünkü bu halkla bütünleşmenin basuru hali -pardon bisürü hali- filan da var, umarım o noktaya gelmez bu yandaşlık.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***