Cemevleri, ‘ticarethane’ statüsü sayılarak zamlı faturaların kesilmesinde suç duyurusunda bulunarak faturaları ödemeyeceklerini duyurdu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da geçen çarşamba günü yaptığı açıklamada; cemevlerinin ticarethane değil, konut statüsünde sayılacağını söyledi. Alevi kurumları ise cemevlerinin konut da değil “ibadethane” statüsünde sayılması gerektiğini vurguladı.
Alevi kurumları, “Cemevleri ibadethanemizdir” sloganıyla Kartal Cemevi’nde basın açıklaması yaptı. Hazırlanan ortak basın açıklamasında toplumsal konulara da dikkat çekildi.
Kurumlar, “AKP- MHP iktidarı, sorumlusu olduğu siyasal ve ekonomik krizin bedelini topluma fatura ediyor” dedi. Avukat Ulaş Çam, “BEDAŞ dava yoluna gitti. Bu davaların hepsine itiraz ederek davaların hepsini kazandık. Elektrik faturalarını ödemek zorunda değiliz” diye konuştu.
Açıklama üç ayrı bölümde okunurken Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Hüseyin Güzelgül, şöyle konuştu:
ENES KARA GİBİ GENÇLERİMİZ İNTİHARA İTİLİYOR
Ekonomi krizde. Siyaset krizde. Memleket krizde. Eğitimde, sağlıkta, hukukta çöküş var. Emekçi halk her geçen gün yoksullaşıyor. Geçinemeyen milyonlar, ekmek, adalet ve özgürlük istiyor. AKP-MHP iktidarı, sorumlusu olduğu siyasal ve ekonomik krizin bedelini topluma fatura ediyor. Her geçen gün daha da derinleşen krizler cenderesinden çıkış için, bu gidişata hayır diyen milyonlara, toplumun tüm kesimlerine karşı zam, zulüm, baskı, şiddet politikalarıyla, güç göstererek, tehdit ederek, zor kullanarak daha fazla iktidarda kalmaya, faşist bir rejimi tahkim etmeye çalışıyor. İşçi ve emekçiler hakları gasp edilip güvencesizleştiriliyor. İnsanlarımız donarak ölüyor, Enes Kara gibi gençlerimiz intihara itiliyor.
KADINLAR HER GÜN CİNAYETLE YAŞAMDAN KOPARILIYOR
İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede geri çekilerek kadına yönelik erkek şiddetinin önü açılıyor, kadınlar her gün kadın cinayetleriyle yaşamdan koparılıyor, çocuklar istismara maruz bırakılıyor. Göçmen ve mülteciler ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizm körüklenerek hedef gösteriliyor. Doğamız talan ediliyor. Öyle ki Alevilerin bu ülkede maruz kaldığı zulmün fotoğrafı misali; devlet temsilcileri inançların kutsalına saldırarak silahla fotoğraf vermekten geri durmuyor. Din istismar edilerek, siyasal İslam ve muhafazakarlaşma politikalarıyla toplumu kendi siyasal çıkarlarına göre dizayn etmeye çalışıyorlar. Halkları birbirine kırdırarak, inançları düşmanlaştırarak tüm topluma karşı savaş açarak işlenen suçlar meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Alevi Vakıflar Federasyonu Başkanı Haydar Baki Doğan da okul öncesi eğitim konusuna dikkat çekerek şunları söyledi:
BİRÇOK OKUL İMAM HATİBE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
Eğitimin amacı bireyin kendi yeteneklerini keşfedip bunu geliştirmesini sağlamaktır. Düşünmeyi, sorgulamayı öğretmek, kendine güvenen bireyler yetiştirmektir ancak eğitim kurumu tamamen tarikatlara, cemaatlere, Diyanet İşleri Başkanlığı’na teslim edilmiş durumda. Eğitim kurumları, muhafazakarlaşma ve gericileştirme politikalarıyla, dindar ve kindar bir nesil yetiştirmenin merkezi hâline getiriliyor. 12 Eylül dönemi ile başlayan din dersi dayatmasına, 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte zorunlu din dersleri eklendi. Birçok okul imam hatip okullarına dönüştürüldü. Bardağı taşıran son damla ise 20. Milli Eğitim Şura’sının zorunlu din derslerini ana sınıflarına kadar indiren tavsiye kararı oldu. Biliyoruz ki bu karara dur demezsek, bu karar tavsiye kararı olarak kalmayacak, ilk fırsatta hayata geçirilecek ve devamı getirilecektir.
ÇOCUKLAR KİMSENİN SİYASİ MALZEMESİ DEĞİLDİR
6 yaş çocuğuna din dersi vermek, somut düşünme aşamasında olan çocuğun dünyasını soyut kavramlar ile alt üst etmektir ve insan haklarına aykırıdır. Bu tavsiye kararı, 4-6 yaş çocuğunun gelişim düzeyine, evrensel çocuk haklarına uygun olmadığı gibi laikliğe de aykırıdır. Çocuklar kimsenin siyasi malzemesi değildir. Çocuklar bu toplumun özneleridir. Devletin görevi çocuklara bir dini empoze etmek değil, bütün inançlara eşit mesafede durarak din ve inanç özgürlüğünü sağlamak, eşit yurttaşlık ilkesini kayıtsız şartsız uygulamaktır. Tekçi, ayrımcı, dayatmacı uygulama ve politikalar, toplumsal barışı, halkların bir arada yaşamasını zorlaştırır. Tekçilik zoru, zorbalığı ve ayrımcılığı getirir. Eğitim sisteminin dinselleştirilmesi sadece Alevilerin sorunu değil; inanan, inanmayan, farklı inançlardan olan her kesimin sorunudur.
’20. MİLLİ EĞİTİM ŞURASI KARARLARI GERİ ÇEKİLSİN’
Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat, 20. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararların geri alınması çağrısı yaparak, şöyle dedi:
20. Milli Eğitim Şurası’nda alınan okul öncesi din eğitimi tavsiye kararı, toplumu siyasal İslam ideolojisinin çıkarları doğrultusunda şekillendirme projesidir. Bu toplumsal yıkım projesi derhal geri çekilmelidir. Tekçi, inkârcı, asimilasyoncu, cinsiyetçi eğitime karşı çocukların birer özne kabul edildiği, çocuk haklarının korunduğu, herkesin erişebildiği, her çocuk için eşit koşullarda bilimsel, laik, anadilinde ve kamusal eğitimin bütün koşulları bir an önce hazırlanmalıdır. Laiklik sadece din ve devlet işlerinin ayrılması değil, insan onurunu, tüm hak ve özgürlükleri korumanın, çoğulcu demokrasinin ön koşuludur. Demokratik, özgürlükçü, halkçı, laik bir eğitim ve ülkeyi kurmak için bu yıkım kararını hep birlikte durduracağız!
‘DAVALARI KAZANDIK, FATURALARI ÖDEMEK ZORUNDA DEĞİLİZ’
Cem Vakfı’nın vekilliğini yapan Avukat Ulaş Çam ise cemevlerine gelen yüksek elektrik faturalarının yargıya taşınmasıyla ilgili hukuki süreç hakkında bilgi verdi.
Cemevlerinin, BEDAŞ tarafından icra takiplerine uğradıklarını belirten Ulaş Çam, “BEDAŞ dava yoluna gitti. Biz bu davalara itiraz ederek hepsini kazandık. Elektrik faturalarını ödemek zorunda değiliz. Bu kararlar kesinleşti. Biz bu kararları ilgili yerlere sunduk. Bunun yaşama geçirilmesi için yasal düzenlemeden başka bir seçeneğimiz yok. Aleviler, bu davaları örnek göstererek faturaları ödememelidir” dedi.
Öte yandan, demokrasi ve laiklik için bu pazar Kadıköy İskelesi’nde gerçekleştirilecek açıklamaya çağrı yapıldı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***