“Yarattığımız dünya düşünme biçimimizin bir ürünüdür. Düşünme biçimimizi değiştirmeden onu değiştiremeyiz” demiş Albert Einstein.
İçine doğduğumuz modern hayatsa bizi doğuştan bir önkabule hapseder: İlerlemecilik! İlerlemeceliğin de, başka birçok uygarlık adı altında kullanılan kavramların da birer sahte algı olduğunu, kapitalist ve temsili demokrasi uygarlığının bir uzantısı olduğunu görebilmemiz içinse algılarımızı açık tutmamız gerek. Artık biliyoruz ki devletler politikalarını gezegenin tamamına uygun ekolojik bir yapılandırmayla sürdürmek zorundalar. Ve yine biliyoruz ki bu devletlerden örneğin iklim krizi ile ilgili olumlu anlaşmaları imzalamaları ekoaktivistlerin çabaları ve eylemlilikleri ile sağlanıyor.
Dr. Vandana Shiva çağımızın çok önemli bir ismi. Bizzat varlığı ile ekolojik bir çağrı niteliğinde. Himalayaların eteklerindeki Hindistan’ın bir köyünde doğmuş, fizik eğitimi almış ve kendisini sadece Hindistan’a değil, gezegenin tamamının onarılmasına adamış bir ekofeminist. Dünyanın bütününü bir köy olarak gördüğünü sadece kitaplarının isimlerine bakarak bile anlayabiliriz. Birçok kitabı var. Benim adını hep duyup da nedense tanışmayı ertelediğim Shiva’nın okuduğum ilk kitabı, Yelkovan Kitap’tan Ramazan Güngör’ün çevirisi (2021) ile yayınlanmış Yüzde 1’e Karşı Birlik. “Yaşanabilir bir gelecek için” mottosuyla yayın hayatına başlayan Yelkovan Kitap’ın diğer üç kitabı olan, Graham Bell’in Tek Yol Permakültür (çev: İlknur Urkun Kelso, 2021); Sepp Holzer’in Çöl mü Cennet mi? (çev: Attila Geridönmez, 2021); ve Josh Tickell’in Yeryüzünü Öpmek (çev: Hira Doğrul, 2021) de masamda okunmayı bekliyor.
En büyük zenginliğin kendi gıdanı üretebilmek olduğu, dahası bunun giderek bir hayatta kalma gerekliliğine dönüştüğü, bir metrelik toprak alanının bile yakın gelecekte gıdaya erişim adına büyük bir zenginlik olduğu ile yüzleştiğimiz bugünlerde gezegene ve doğaya saygılı, ekolojik bir yaşam biçimine geçmek/başlamak için yeni yıl belki de bir vesile olur çoğumuza. Rehber niteliğindeki bu tür yayınları bu yüzden önemsiyorum.
Vandana Shiva, 2017 yılında 8 dolar milyarderinin dünyanın en yoksul yüzde 50’sinin servetini elinde tuttuğunu, bu sayının 2020’den itibaren 1’e ineceğini söylüyor. Ve bizi yüzde bire karşı BİRLİK olmaya davet ediyor. Ekolojik yaşamın özgürlükle ilintisinin ne olduğunu, iktidar sahiplerinin yaratıp insanlığa dayattığı; köksüzleştirme, mülksüzleştirme ve mülteciliğe sürüklenmenin yine ekoloji ile ilişkisini, şefkatli bir cesaretle, bireylerin gezegenimiz için neler yapabileceğini, incelikli zekâsı ile anlatıyor bize Vandana Shiva.
Ayırmacılık bir Yanılsamadır ve Şiddettir
“Yeryüzü ve insanlık ailesinin yekvücut olması anlamında Birlik, %1’in (ya da %0,01 ya da 0,001’in) statükosundan çok farklıdır. Onlar, toplumları bölüp bizi insanlığımıza yabancılaştırırken kültürleri ve toplumları sömürmek, yok etmek için ayırmacı ideolojileri kullanırlar ve canlı türlerini yok oluşa iterler. %1’in iktidarının temeli bizi topraktan ve toplumdan ayırmaktır. Bu, kendileri dışındaki insanları ve varlıkları sömürgeleştiren, fetheden, sömüren, bölüp yöneten güç sahiplerinin ve hükümranların yarattığı bir yapı, yanılsama ve varsayımdır.” (Yüzde 1’e Karşı Birlik, sf. 28)
Pandeminin başlarında, virüsün kadınları ve çocukları öldürme oranının çok düşük olmasına istihzayla gülümsemiştim. Köyümüz dünya, modern yaşamın ve kol kola gittiği ataerkinin gadrine uğrayan çocukları ve kadınları, çocuklarını koruyor olmalıydı.
İlginçliklerle dolu bir yılı daha geride bıraktık. Dünyanın canlılığını- kendi kendini yaşatma yeteneğini hücrelerimizden başlamak üzere taklit eden bedenlerimiz dünyanın kendisinin doğurganlığıyla onun annesel olduğunun da göstergesidir. Dolayısıyla ondan ayrılmamız, ona zarar veren bir yaşam biçimini sürdürmemiz doğrudan bizim de zarar görmemiz demek. Yanılsamaların yıkıldığı, özgürlük tohumlarının ekildiği, düşünme biçimimizi değiştirebildiğimiz sağlıklı ve neşeli bir yıl diliyorum herkese.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***