İslam terminolojisine göre, insanın içinden gelen kötü duygu ve düşüncelerin, azgınlaşmaya müsait iç dürtülerin beslendiği kaynak şeytanın telkinleridir.
O İlahi merhametten faydalanmaya kapanmayı seçtiği için;
-Kendisini başkalarına şımartıp taşkınlığa sevk etmeye adamış,
-Kötü duyguları tetikleyen, sürekli toplumlar arasına fitne tohumları eken, içten gelen yanlış telkinlerin (iç dürtülerin) kaynağı kötülük sembolü bir varlık olarak gösterilir.
İnsanları kendi peşine takıp iyilik-güzellik ve faziletli davranışlardan uzaklaştırmak, tüm ahlaki-etik-insani hatta toplumsal uzlaşı ile ortaya çıkmış hukuk kurallarına başkaldırmasını sağlamak için sürekli kötülük içeren fısıltıların ondan geldiğine inanılır.
-Toplum içinde kargaşaya yol açan huzuru bozan bohemce bir hayatın tercih edilmesi,
-Cinsel zaafları peşinden giderken her türlü ahlak kuralının çiğnenmesi,
-Mala karşı zaaflarını tatmin edeyim derken kolayca başkalarına ait mülklere göz dikilmesi,
-Geçerli mevzuatın kendine vermediği hakları kullanarak istediği her şeyi elde etme çabasına girilmesi,
-Gözüne kestirdiği makamları kapmak için yalan söylenmesi, sahtecilik yapılması, çalınıp çırpılmasına yol açan bu vb kötülük içeren eylemler şeytani dürtülerin insanın içine attığı sınır tanımaz isteklerden bazılarıdır.
Şeytani dürtülerin esareti altında;
-Benlik duygusuna bağlı şöhret ve isyan ruhu,
-Toplumsal baskıdan kurtulup dışarı çıkmayı bekleyen aldatma eğilimi,
-Zaaflarla malul tabiata yerleştirilmiş kıskançlık hissi gibi sürekli köpüren duygularını bastıramayanlar, her suçu işleyebilecekleri bir özgürlük ortamı arar dururlar.
Onun tesir sahasına girenler;
-Kendilerini korkunç bir hırs sarmalına kaptırabilir,
-İradesini korumakta zorlanır, bedeni istek ve arzularını frenleme şansını kaybedebilir,
-Hak hukuk adalete bağlılığını sürdüremez, zihin melekelerini başkasına ait şeyleri gasp etmede kullanabilir,
-Bencillik içinde kendisini üstün varlık olarak görüp herkesin ona hizmet etmesi gerektiğini düşünebilir, adeta yeryüzünde şeytani düşüncenin temsilcisi haline gelir, akla hayale gelmedik kirli işler çevirebilirler.
Karakter zaafı olanlar kolayca makul gibi gördükleri bu türlü şeytani duyguların yörüngesine girebilir:
-İç dünyaları onlara hep negatif şeyler fısıldar, kötü duyguların esareti altında kıvranıp dururlar,
-Yazı ve sözleri ile insanlar arasında kin ve nefret tohumları saçıp kendilerine alan açmaktan çekinmezler,
-Etraflarında hayvani hisleri körükler, kendileri gibi düşünmeyenlere saldırıp susturmaktan kaçınmazlar,
-Bulundukları ortamlarda sürekli kargaşa çıkarır toplumlar arasına ayrılık tohumları ekerler,
-Yanlarında onlardan gibi görünür ayrıldıklarında düşmana katılıp her türlü entrikayı çevirebilirler,
-Tüm değerlere başkaldırır demogoji ve diyalektiklerle yaptıklarını normal gibi göstermeye çabalarlar,
-Şımarıklaştıkça kendileri dışında kimseye hayat hakkı tanımaz karşılarına çıkana zulmeder zayıfı ezip geçerler.
Kendileri için her türlü kötülüğü işleyebilecekleri özgür bir ortam oluşturma refleksi ile hareket ederler:
-Kurgusunda yer aldıkları darbeyle, ülkeyi hukuksuz keyfi yönetecek OHAL ortamı hazırlarlar,
-Suçla ilişkilendirdikleri donanımlı kadroları atıp yerini yetersiz, görmezden gelecek partililerle doldururlar,
-Gasp ettikleri yetkiyle ihaleleri yandaşlara verip ülke kaynaklarını kendi keselerine aktarırlar,
-Her işten aldıkları paylarla oluşturduklar kirli servetleri yurt dışındaki hesaplara kaçırırlar.
Şeytani düşünce, işlediği kötülükleri bile faydalı görüntüsü içine sarılmış bir kılıfla sunar. Her işin arkasında bir maslahat olduğunu yayar, kabahatlerini saklamak için insanlık dışı oyunlar kurarlar:
-Yanlışlarını başkalarına aktarabilecek dürüst gazetecileri tutuklar, medya organlarını polisle kapatırlar,
-Halktan çaldıkları rüşvetlerle medya havuzu kurar kirli işlerini sevimli göstermede kullanırlar,
-Dürüst hâkim savcı-polisleri sürer-işten atar-tutuklar, suçlarını takip edenleri ortadan kaldırırlar,
-Hile ve sahte işlemlerle yaptıkları kötülüğün idealleri için gerekli olduğu yalanıyla yandaşlarını kandırırlar.
Şeytanın insana bütün kötülükleri süslü gösterdiği gibi onlarda kirlerini gizleyip temiz görünmeye çalışırlar. Ülkenin imkân ve fırsatlarını yağmaladıkları ülkeyi yoksulluğa sürükledikleri halde, ele geçirdikleri medya ile yaptıkları çirkin işleri yandaşlarına ve topluma güzel göstermeye çalışır, propagandalarla halkı uyuturlar.
Aynı merkezden üretilen bilgiler, hırsızlıkla kazanılmış çeşitli adlardaki medya organlarına servis edilerek:
-Saygın olması gereken köşeler insanlara küfür ve hakarette kullanılır,
-Etik ilkeler rafa kaldırılıp medya toplumu ayrıştırma aracı yapılır,
-Cesareti, aldığı ulufeyi şahane ile sınırlı olanlar yaladığı çanağın hakkını vermek için zulme alkış tutar,
-Her gün sürmanşetten şakşakçılık, en kötü işleri örtmek için başkasına salya atma sıradanlaşır,
-Şeytana düşman olduğu sanılanların hayâsızlıkları çirkin işleri şeytana rahmet okutacak hale gelir.
Şeytanın yalnız kalmamak refleksiyle insanları yanlışa ittiği gibi onlar da suçta yalnız kalmak istemezler. Bir şekilde suça bulaştırdıkları kişi ve kuruluşları kendilerine bağımlı hale getirir, onlardaki tüm insani değerleri yok edip istedikleri istikamette sürükler, her kötülüğe ortak eder ve etraflarında suçlular çemberi oluştururlar.
Sadece maddeye tapındıkları halde toplumu Allah’a dayandıkları görüntüsüyle aldatmaktan da kaçınmazlar:
-Yüce yaratıcıyı gönüllerden çıkarmaya hizmet ettikleri halde onu yüceltmek için çalıştıklarını zannederler,
-Güçle küstahlaşır kaba kuvvetle gerçek inananları sindirip ortamı her şeyi inkâra müsait hale getirirler,
-Kendilerinden başkasına güvenmez Allah’ın her şeye gücü yettiğine bile kuşkuyla yaklaşırlar,
-Ebedi kalacak gibi, ortaklarıyla yaptıkları zulümlerin bir gün hesabını vereceklerini asla düşünmezler,
-Güçlüye destekle ayakta kalabileceğini sanan zavallıları kullanır insafsızca suçlarına ortak ederler,
-Şeytanın telkiniyle yaptıklarını saklar, Allah-peygamber-dini kalkan olarak kullanıp mukaddesatı kirletirler.
Kimi kıskançlıkla, kimi mensubiyet duygusuyla;
-Ülkeden çıkmış ve tüm yeryüzüne yayılmış,
-Dünyanın geleceğine ışık tutacak bir iyilik damarını,
-İnsanı yüceltmeye kenetlenmiş son yüz yılların en önemli hareketini, düşmanlarıyla birlik olup yok etmeye soyunduklarını gözlerden saklar, nefisleri adına yaptıkları şeyleri toplum yararına gibi gösteren bir grubun suçlarının oyuncağı olurlar.
Başladıkları yolun tehlikelerle dolu olduğundan habersiz;
-Önlerine çıkan ilk fırsatta taşkınlık içine girdiklerini,
-Pusuda onları bekleyen ilk tuzağa yakalanıp yoldan çıktıklarını,
-Bazen masum görüntü altında sunulan algı oyunlarına kanıp doğru yolu terk ettiklerini,
-Fesat şebekelerinin oyuncağı haline gelip kendilerine güvenmiş insanları ortada bıraktıklarını,
-Genç yaşlı çoluk çocuk demeden çok iyi tanıdıkları masumları şer şebekelerine yem olarak attıklarını görmezden gelirler.
İnsani yolda olması gerekenler;
-İstedikleri hedefe adım adım yaklaştıkları,
-Ülkeyi din devletine dönüştürmeye hazırlandıkları umuduyla kendilerini avuturken kötü merkezlerin güdümüne girdiklerini her yanlışa cevaz vererek insanlıktan uzaklaştıklarını unuturlar.
Her dönemde toplumları içten kemiren bu duygulara teslim olmuş zalimler farklı yerlerde ortaya çıkmış;
-Hak ve adalet kavramlarını yok etmiş,
-Etraflarına zaaflarının esaretinde bir topluluk oluşturmuş,
-İstediklerini kolayca elde etmenin şehvetine kendini kaptırmışlar eliyle kaynaklar yağmalanmış,
-Kin nefret dolu bir yaklaşım içinde kirli düşünce ve bozuk ağızla farklı gördükleri herkese karalar çalınmış,
-Şeytanın aklına gelmeyen türlü hile ve düzenbazlıklarla halk kapı kulu gibi görülüp köle muamelesi yapılmış,
-İstedikleri göklere çıkarılırken istemedikleri insafsızca yerin dibine batırılmış, bulundukları beldelerde insana saygı ortadan kalkmıştır.
Hâlbuki şeytanın bu dürtüleri insanı bir yere kadar götürse de zulmün ilelebet devam etmesi mümkün değildir.
Dünya tarihi incelendiğinde bu yol girenlerin sonu hep acı olmuştur. Kötü dürtülerin esaretine girmekle kendilerine dünyayı zindan ettikleri gelecek endişesi içinde kıvranıp durdukları gibi bulundukları coğrafyalarda birikmiş donanımlı insan kaynağını eritip yok etmiş, ülkelerini karanlık içine itmişlerdir.
*Fethullah Gülen’in “Sükûtun Çığlıkları” kitabındaki yazıdan faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser / Aktif Haber
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***