HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
Bu ülkede yaşayan ya da gönlünde vatan hülyası taşıyanlar ve kendilerini dindar sananlar şu sıralarda derin bir endişeyi dillendirmekten geri kalmıyorlar. Epey bir zamandır yüreklerini kabartan ama içlerindekilerini dışa vuramayan insanlar, bir süredir bunu açıkça ortaya koyar oldular.
Hemen hepsinin endişeleri ortak: “Bu toplum hızla İslâm’dan uzaklaşıp deizme, ateizme sürükleniyor.”
Endişelerini dile getirenlerin yanıldıkları iki nokta var. Biri toplumun dinden uzaklaşmasına ilişkin gösterdikleri sebepler, ikincisi ise sundukları çözüm önerileri.
Dinden uzaklaşmayı bir “hastalık” olarak görenler şunu iyi bilmeli. Hastalığın teşhisi/tanısı ve sunulan reçete yanlışsa ortaya kaçınılmaz bir son çıkar. Hastalık tedavi edilemez, tersine daha da ilerler.
Sezen Aksu, “Şahane Bir Şey Yaşamak” şarkısında “Acısıyla, tatlısıyla ne şahane bir şey yaşamak” diyor. Kendince de hayatın gelgitlerini anlatıyor. Bir bölümündeyse “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” ifadesi geçiyor.
Kendilerini dinin koruyucusu sananlar, birkaç günden bu yana, bu sözleri gerekçe göstererek sanatçı Sezen Aksu’ya saldırmayı görev saymaya başladılar. Sanatçının yeni şarkısında geçen bir sözden hareketle hem Sezen Aksu’ya hem topluma ayar vermeye kalkıyorlar.
Güce arkasını yasladığını düşünenler had bildirmeye çalışıyor. Sade had bildirmekle kalsalar yine iyi. Her türlü hakareti dillendirmeyi ve tehditte beis görmüyorlar.
DİYANET’TEN SEZEN AKSU’YA HAD BİLDİRME AÇIKLAMASI
Dinin korumak için kolları sıvayanlar, sanatçıyı hedef gösterirken, Diyanet İşleri Başkanlığı da bundan geri kalmadı. Bu ülke soyulurken, masum insanlarına kıyılırken, her türlü adaletsizlik yaşanırken saltanatlarına halel geleceği endişesiyle susan ya da destek mesajları veren Diyanet, Sezen Aksu’ya had bildirmekte ön almak istedi.
Diyanet adına yapılan resmi açıklamada, “Dinî şahsiyet, sembol ve değerlerle ilgili özensiz tutum ve davranışlarda bulunulması, en hafif tabirle saygısızlıktır” denildi.
Bağlı olduğu en üst makam Sezen Aksu’ya gereken dersi verir de camideki imam geri kalır mı? Ankara Melike Hatun Camii imamı Halil Konakçı, çıkıp sanatçıya saydırdı ve hilafetin kaldırılmasının ardında yatan gerekçeyi topluma açıkladı.
“100 yıl önce hilafet makamını niye kaldırdılar?” diye soran imam, “Çıksın bir şarkıcı parçası Adem Aleyhisselam’a ‘cahil’ diyebilsin diye bu makamı kaldırdılar” cevabını verdi. Konakçı’nın dediklerinin devamı da var:
“Allah o makamı geri getirsin bize. Bunun için çalışacağız. Ah İslam kaim olsaydı, ah bu dinin bir başı bir sahibi olsaydı… Bu dini sahipsiz bıraktılar, kafalarına göre at koşturmaya başladılar. Allah o makamı geri getirsin bize.”
Konakçı’nın getirilmesini istediği son halife Abdülmecid’in ressam olduğunu biliyor mu bilmiyor mu bir fikrim yok. Hele bir de “nü” tablosu yaptığını da görse ne yapar acaba? Bu imam, tarih boyunca ilk halifeden son halifeye kadar gelen 117 ismin pek çoğunun, başkasının malına ve mülküne el koyan, farklı gerekçelerle masum insanları katleden ve bazı zevklere düşkün insanlardan oluştuğunu okuyup öğrenme gereği bile duymaz elbette.
Böyle insanlar, kendi borularının daha etkili ötmesi için “hilafetin geri gelmesi” gibi bir hülyayı dillendirmeyi amaç edinmiş durumdalar.
Diyanet, ülkede hayatın her anını kontrol etme ve varlığını hissettirme yolunda her gün daha önemli adımlar atıyor. Eskiden duyulduğunda huzur veren bir sesle işitilen ezan, uzunca bir süreden bu yana insanları sabah yatağından büyük bir gürültüyle uyandırıyor. Gündüz ezan sesi, yanındakiyle konuşamayacak kadar bulunduğunuz mekanı dolduruyor.
Ezanı huşu içinde dinlenen bir seviyeye getirilmesini talep ettiğinizde “Ezanı susturmak istiyorlar” yaftası sizi bekliyor. Bu suçlamadan kendinizi artık kolay kolay kurtaramazsınız.
Sezen Aksu, bu tarz bir ifade bile kullanmadı. Kendi sanatçı yaklaşımıyla bu toplumun kültürel bir anlayışını dile getirdi. Adem’le Havva’nın yasak meyveden yedikleri için Cennetten kovulduğunu topluma anlatanlar, bir anda Sezen Aksu’yu dine hakaret etmekle suçladılar.
Dini temelli olduğu belirtilerek, “Adem ve Havva’ya cennetteki her türlü nimetten yararlanmaları, ancak yasak meyveden yememeleri söylenir. Onlar ise uyarıya rağmen yasak meyveyi yediler ve Cennetten kovuldular” diye anlatılıp duruldu.
Bir sanatçı da Adem’in bu yaklaşımını, “cahilce” bulup şarkısına yansıttı. Sezen Aksu da yaklaşımını dar siyaset kalıplarına indirgeyenler, Anadolu kültüründe “cahil” kelimesinin “tecrübesiz”, “genç”, “dünyayı tanımamış” anlamında kullanıldığından habersiz olmalılar. Bundan dolayı da sanatçıya saldırmayı kendilerine marifet saydılar.
‘SEZEN AKSU HAPSE ATILSIN, MALLARINA EL KONULSUN’
Diyanet’in yaptığı çıkışı bir tarafa bırakın hukukçu diye kendilerini tanımlayan bir grup, Ankara adliyesine gidip sanatçı hakkında suç duyurusunda bulundu. Dini değerleri aşağılamak suçundan cezalandırılmasını isteyenler, Sezen Aksu’nun her türlü eşya ve mal varlığına da TCK 54-55’inci maddeleri ile TCK’nın 123 maddesi gereği olarak el konulmasını istediler.
Hukukçuları bu adımı atar da dili silahlı, zorba tavırlılar geri kalır mı? Kendilerine Milli Beka Hareketi adını verenler Sezen Aksu’nun Beykoz’daki evinin kapısına dayandılar. Kendilerini “Allah’ın aslanları” olarak tanıtanlar, Türkiye’yi İslam’ın son kalesi ve insanlığın son sığınağı olarak niteleyenler, sanatçıdan haddini bilmesini istediler.
Milli Beka Hareketi üyeleri, Sezen Aksu’yu Beykoz’daki evinin önünde protesto etti: Türkiye Cumhuriyeti İslam’ın son kalesi, insanlığın son umududur https://t.co/iHMuchEDDh pic.twitter.com/WQg1QtDZfO
— Sputnik Türkiye (@sputnik_TR) January 17, 2022
DİNİ KORUDUĞUNU SANANLAR İNSANLARI DİNDEN UZAKLAŞTIRIYOR
Ülkenin bir kesimi dini konularda daha hassaslaşan bir tavır ortaya koyuyor. Giderek büyüyen bir kesim ise dinden hızla uzaklaşıyor.
Dini hassasiyetini daha belirgin kılanların kafalarındaysa beyinlerini matkap gibi delen bir soru var. “İnsanlar niçin dinden soğuyor?” Bu soruyu soranlar, bir gün olup aynaya bakma gereği bile duymuyorlar.
Adem Peygamber’e “Peygamberler masum” ilkesinden hareket ederek “cahil” dediği için Sezen Aksu’yu linç edenler, dönüp okudukları Kur’an’a bile bakmıyorlar.
Enbiya Suresinde (87. Ayet) Yunus Peygamber ağzından, “İnni küntü minezzalimin” (Biz zalimlerden olduk) demiyor mu? “Masum peygamber nasıl zalim olur?” sorusunu sorgulama gereği duymayan beyinler, İslâm’ı koruduğunu sanırken, insanları dinden uzaklaştırmaya devam edecekler.
Bu kesim bu kafayla ne yaparsa yapsın, dinsizlik tohumlarına su vermeye, yeşeren fidanlara su taşıyıp toplumda kök salmasından öte bir iş yapmamış oluyor.
Dinin sadece akıl sahiplerine geldiğini söyleyenler, akıllarını evlerindeki kasalara yerleştirip kilitlemişler. Bir daha hiç lazım olmayacağı gerekçesiyle de anahtarlarını kaldırıp atmışlar.
Aynı insanların, toplumun gidişatına bakıp da hayıflanmaları maalesef bu gidişin yönünü değiştirmeyecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***