Şener, Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk’e konuştu.
Ekonomik bütün göstergeleri ‘felaket‘ olarak niteleyen Şener şu değerlendirmelerde bulundu: “Enflasyon almış gitmiş. Kur fırlamış. 7.30 olan dolar kuru yıl sonunda 13’e çıkmış. Dolar kurunu yüzde 82 artıracaksınız, sonra ‘Düştü‘ diyeceksiniz. Dolar kuru ve enflasyonu çıldırtmışlar. İşsizlik arttı. Faiz arttı üç ay içinde hem kuru hem faizi arttırmıştı. Akaryakıta her gün zam geliyor
Ben üç dört ay önce çiftçiye, ‘Mazot 10 TL olacak’ desem, ‘Olmaz’ derdi. Mazot 15 oldu. Türkiye’de elektrik faturasından korkmayan bir aile bile yoktur. Doğal gazda, marketler de öyle. Türkiye’de 4 milyon insan TÜİK’in rakamlarına göre; günde 16 lira gelirle yaşıyor. Yani bir kilo un parası. Hiçbir dönemde olmadığı kadar da gelir dağılımı bozuldu. Gelirler herkesin alım gücü olarak azaldı. Bir ayda tüm asgari ücret eridi gitti. Gelirinde geçen yıla göre düşüş yaşadı. Daha 12 ayı çıkaracak. Çiftçi barut fıçısı gibi. Gübre, mazot, ilaç, yem hepsi zamlandı.“
İktidardakilerin bugün söylediklerinin yarın tersini yaptığını kaydeden Şener şöyle devam etti: “Benim, bunların ekonomiyi toparlayacaklarına inancım yoktur. Sürekli nutuk attılar. Şimdi ‘Yüksek kur faydalı’ demiyorlar; düşürmeye çalışıyorlar. ‘Cari açığı kapadık’ diyorlar ama şimdi yine artıyor. 7 milyar dolar bir aylık cari açık var. Halbuki tüm krizler 2001 krizi dahil cari açık hep kapanmıştır. Bunlar bir iki ay ‘kapandı’ diyorlar sonra tekrar görülüyor. Daha bu günler iyi günlerimiz.
İhracatçının maliyetleri yüzde 82 artmış. Hükümet ihracatçının yurtdışından getirdiği paraların yüzde 25’ini ‘TL yapacaksın’ diyor. Bunlar, üretimi caydırıyor. Yandaş medyada bu ülkenin ekonomisiyle ilgili ne konuşuluyor, ne yazılıyorsa tersinin doğru olduğuna inansınlar.”
AKP iktidarında partinin en güçlü isimlerinden olan ve bugün en çok eski partisini eleştiren CHP Konya Milletvekili Şener, Öztürk’ün, ‘İki parti arasında ne gibi farklar var‘ sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Ben ve Abdullah Gül o dönemde Başbakan Yardımcısı idik. Partinin kongresi var. Daha önceki kongre, hükümet kurulmadan önce gerçekleştiği için parti meclisine girmişiz, ikimiz de genel başkan yardımcısıyız. İkimiz de bakan olduğumuz için tüzük gereği genel başkan yardımcılığımız düşüyor. Biz bakanken yeni bir kongre yapılıyor. Bakan da olsan partinin yönetim kurulunda olmak çok önemli bir prestijdir.
Cumartesi kongre var. Cuma günü Gül, geldi, ‘Yarın kongre var. Başbakanı bugün yalnız bırakmayalım’ dedi. Benim odadan çıktık; başbakanın odasına gittik. Cuma namazına kadar yanından ayrılmadık. Birlikte Cuma’ya gittik. Çıkarken, ‘Erdoğan’ı rahat bırakalım’ dedim. Gül, ‘Hayır yalnız bırakmayalım’ diye ısrar etti. Akşama kadar oturduk ama kongre konusunu açmadan, parti meclisine kimin girdiğini bile sormadan oturuyoruz.
Kongre günü Gül’le yine yan yana oturuyoruz. Liste okundu. İkimiz de parti meclisine girmişiz. Siyasette genel başkanın yanında dolaşmak bile psikolojik olarak bile etkili. Şunu anlatmak istiyorum: AKP’de, Erdoğan’ın listesi oylamaya geliyor, hiç delinmeden kurultayda kabul ediliyor. AKP’nin bütün kurultayı böyledir. Hiç delinmemiştir.
CHP’li bir milletvekili olarak oyumuzu kullandık. Aman Allah’ım cıvıl cıvıl ne kadar çok kişi var ‘Ben listeye girmek istiyorum’ diyen ve propagandasını yapıyor. Genel merkez bir liste yapıyor, sonra bakıyoruz liste dışında bireysel olarak girmek isteyen çok fazla aday var. Bireysel olarak aday olanlar da listeye girebiliyor. Parti içi demokrasi var. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? AKP de bunu göremezsin. Örneğin; AKP’de bir milletvekili aday olmaya kalkarsa üstü çizilir ve bir daha milletvekili de olamaz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***