YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Görevden affını isteyen ve affolunan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yerine Bekir Bozdağ’ın getirilmesine muhalefetin verdiği tek tepki “Bu adam Fethullah Gülen ile ilgili iyi şeyler söyledi” deyip Bozdağ’ın bir toplantıda yaptığı konuşmayı paylaşmak oldu.
Adalet siyasetin tam anlamıyla köpeği olmuş, hakim ve savcıların gözetiminde mafya ülkeyi açıktan parsellemiş, göstere göstere uyuşturucu sevkiyatı yapılıyor, kadın katilleri, çocuk tecavüzcüleri, bütün sapıklar elini kolunu sallayarak geziyor. Kamuoyunda infial uyandıran yüzlerce cinayetin failine kimse dokunamıyor ama ülkedeki adaletin tek sorunu, bakanın seneler önce Fethullah Gülen hakkında iyi cümleler kurmuş olmasıymış.
Üstelik bu konuşmasından sonra Bakan Bozdağ, 17-25 Aralık soruşturmasında hükümeti kurtarmak için hukuku yerle bir etmiş, yargıyı işlemez hale getirmiş ve adalete savaş açmıştı. Bununla da kalmamış 15 Temmuz soykırımının ana yürütücüsü olmuş, bu uğurda işlemediği hiçbir hukuk cinayeti kalmamış ama ülkede kendine muhalifim diyenler Bekir Bozdağ ile ilgili tek bir sorun görüyor.
Bozdağ’ın Adalet Bakanı olduğu bir zamanda yüzbinlerce insan Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre suç olmayan nedenlerden dolayı cezalandırıldı, on binlerce insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı, bine yakın insan nehirde, denizde boğuldu, işkenceyle öldürüldü.
Tıpkı Nazi dönemindeki gibi insanlar hala sadece ve sadece aidiyetlerinden dolayı cezalandırılıyorlar ama muhalefetin yüreği bir türlü soğumuyor.
Ülkedeki hukuksuzluklar için dünyayı ayağa kaldırması gereken muhalefet bunu yapmadığı gibi adalet bakanının değişmesini yeni gelen soykırımda yeterince insafsız olmaz endişesiyle eleştiriyorlar.
Eric Hoffer, Kesin İnançlılar kitabında diyor ki: “Sizden nefret edenler, sizin haksızlık yaptıklarınızdan ziyade, size haksızlık yapanlardır. Bu nefret suçluluk duygusundan kaynaklanır. Bu duyguyu bastırmanın yolu da sizin rezil ve aşağılık bir insan olduğunuzu kendilerine ve çevreye inandırmaktan geçer.”
Bu satırlar sanıyorum her şeyi anlatıyor. Bunca soykırıma, haksızlığa, zulme maruz bırakmalarına rağmen içlerindeki öfkeyi bir türlü dindiremeyen bu insanların psikolojisini bu cümleler açıklıyor:
“Suçluluk duygusunu yenmekte en etkili yol, kendilerine karşı günah işlediğimiz kişilerin her türlü cezayı hak eden gerçekten rezil ve hatta öldürülmeye layık kişiler olduğuna kendimizi ve başkalarını inandırmaktan geçer. Haksızlık yaptığımız kişilere acımayacağımız gibi onlara karşı kayıtsız da kalamayız. Ya onlardan nefret edip onlara eziyet etmeliyiz ya da kendilerini hakir görmeye kapı aramalıyız.”
Her şeyin çivisi çıkmış, devlet adına ayakta tek bir bina kalmamış bir zamanda beraberce ürettikleri bir rezilliğin içinde boğulan muhalefetin, memleketteki her türlü kötülüğü hala cemaat üzerinden açıklamaya kalkmasının altında sanıyorum bu suçluluk duygusu yatıyor.
Muhalefet de bu katliamlara çanak tuttu, adaletin katledilmesine en az iktidar kadar emek verdi.
Şimdi kendilerini vicdani sorumluluktan kurtarmak için katledilenlerin nasıl suçlu olduklarına kendilerini ikna ediyorlar.
Eric Hoffer diyor ki: “Kendimizi bir kişiye yönelik şiddetli bir nefretle doldurmanın belki de en kesin yolu, o kişiye ağır bir haksızlık yapmaktır.”
Adam kardiyoloji profesörü, kadın doğum doktoru ama terörist diye hapse atıyorsun. Mantar üreten profesör, haber yapan gazeteci, sarma saran ev hanımı, şiir okuyan edebiyat öğretmeni, stand-up yapan bir komedyen ya da baklava üreten bir işadamı… İktidarla bir olup bu insanların terörist olduğunu iddia edip hapsediyor, mallarına el koyuyorsunuz.
Bu ahmaklıkların bir zulüm olmadığına vicdanınızı ikna edebilmek için, bu insanlardan nefret etmeniz, nefreti de her geçen gün biraz daha biraz daha büyütmeniz gerekiyor.
Ama büyüttüğünüz nefret, iktidar gibi sizi de boğacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***