“Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. (…) Bu konuda nas ortada. Nas ortadayken sana, bana ne oluyor?”
“Neymiş faizleri düşürüyormuşuz, benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğiz. Hüküm bu!“
Yukarıda yer alan ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait ifadeler TCMB’nın dünkü ‘politika faizi’ kararının ardından yeniden gündeme geldi. Zira Merkez Bankası, yüzde 14 olan politika faizini değiştirmedi. Metinde baz etkilerinin ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağı iddia edildi. “Tüm politika araçlarında Türk lirasını öncelikleyen geniş kapsamlı bir politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülmektedir.” denildi.
Şimdi bütün kamuoyu aynı soruya cevap arıyor: “Hani naslar vardı? Hani naslar ne derse o olacaktı? Hani hüküm buydu? Madem nas vardı o halde neden politika indirilmedi? Faizin yüzde 15’i haram, yüzde 14’ü helal mi? Hani faiz sebep, enflasyon sonuçtu?”
TCMB’nın kararında sürpriz yok aslında. Genel olarak ‘pas’ geçmesi bekleniyordu ve o da bekleneni yaptı. 4 ayın ardından MB, faiz indirim döngüsüne ara verdi. Ancak karar metninde kullanılan ifadelerin gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi yok. Ekonomistlerin neredeyse tamamına göre MB’nın metninde yer alan ifadelerin inandırıcılığı bulunmuyor.
HAFTADA BİR ‘MODEL’ DEĞİŞİKLİĞİ
Ekonomi yönetimi ve MB’nın çelişkili kararları da inandırıcılığını yitirmesine neden oldu. Önce reel faizin manşet enflasyonun altında olmayacağı açıklandı. Manşet enflasyon fırlayınca ‘çekirdek enflasyonun’ dikkate alınacağı açıklandı. O da patladı.
Kuru tutmaya çalıştılar, olmadı. Bunun üzerine faiz indirince kur yükselecek, böylece cari fazla verilecekti. Şimdi kur 14 lirayı aşmasın diye yine rezervler yakılıyor. Son MB’nın politika faizi metninde ise ‘tüm politika araçlarında Türk Lirası’nı öncelikleyen (politika)’ benimseneceği ilan edildi. Ekonomide her hafta model değiştiriliyor.
DEZENFLASYON VURGUSU NE KADAR GERÇEKÇİ?
Kararda, “Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan adımlar ile birlikte, enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir.” deniliyor.
Dezenflasyon, fiyat artış hızının zaman içinde azalması anlamına geliyor. Peki bu nasıl olacak? Türkiye’nin içinde bulunduğu bugünkü ekonomik şartlarda enflasyonun düşmesi ne kadar mümkün?
Öncelikle enflasyon küresel bir sorun. ABD’de enflasyon yüzde 7 ile tarihi bir rekor kırdı. Euro bölgesi enflasyonu yüzde 58 civarında. Emtia fiyatlarında artış sürüyor.
RİSK PRİMİ 550’NİN ÜZERİNDE
Ülkenin CDS risk primi 550’lerde. Risk priminin yüksek olması, Hazine’nin dolar cinsinden borçlanma maliyetinin yükselmesi anlamına geliyor. Bu da özel sektörün ve şirketlerin dolar cinsinden borçlanmasının yükselmesine, daha yüksek faiz ödeyerek borçlanmalarına yol açıyor. Bu da doğrudan enflasyonu etkiliyor.
DOLARA YİNE ‘ARKA KAPI’DAN MÜDAHALE EDİLİYOR
Türkiye’nin kendine has sorunları da enflasyonu tetikliyor. Dolar kuru 13,50-14 bandına sıkışmış durumda. Tıpkı iki yıl önceki gibi Merkez Bankası, kamu bankaları aracılığıyla kura yine arka kapıdan müdahale ediyor. Kur 14 TL’yi aşmasın diye yine rezervler yakılıyor ancak bu sürdürülebilir değil. Bırakın kurun düşmesini, orta vadede yükselmeme ihtimali yok! Bu da enflasyonu olumsuz etkileyecek.
REEL ENFLASYON EKSİ YÜZDE 22
MB, dünkü toplantıda politika faizini yüzde 14’te sabit tuttu. TÜİK’e göre bile yıllık enflasyon yüzde 36,08! Yıllık reel faiz eksi (-) yüzde 22! Gerçek/hissedilen enflasyon verilerini dikkate aldığınızda reel faizin eksi yüzde 50’lerde olduğu bir ortamda insanların, parasının değerini korumak için dolara koşmasını nasıl engelleyeceksiniz?
ENFLASYON YÜZDE 36,08, ÜFE YÜZDE 80!
Son olarak TÜİK’i göre yıllık enflasyon yüzde 36,08. ÜFE ise yüzde 79,8. ÜFE’nin yüzde 80 civarında olması en azından önümüzdeki 3-4 ay boyunca enflasyonun düşme ihtimal olmadığını gösteriyor. Yabancı finans kuruluşları ve bankalara göre Türkiye’de enflasyonun mart sonunda yüzde 50’i bulması bekleniyor. Bu arada ENAG’a göre enflasyonun yüzde 82,8 olduğunu da hatırlatalım.
ENERJİ FİYATLARI KATLANDI
Bir yılda benzine yüzde 88, mazota yüzde 115, LPG’ye yüzde 128 zam geldi. Ocak ayı başında elektriğe yüzde 50 ile 125 arasında zam yapıldı. Faturalar ikiye katlandı.
Bütün bu gelişmelere rağmen MB, ‘hiper enflasyon’ ihtimalinin konuşulduğu bir ortamda ‘dezenflasyon’ beklediğini söylüyor!
Hal böyleyken ‘dezenflasyon’ nasıl olacak?
HANGİ İSTİKRAR?
Karar metninin sonunda şöyle bir cümle var: “Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir.”
‘Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar’ diyor… Ancak istikrar yok ve fiyatlar katlanarak artıyor. ‘Ülke risk primlerindeki düşüş’ deniliyor ama risk primi 550’lerde… Döviz rezervlerinin arttığı iddia ediliyor ancak swap hariç net rezerv yaklaşık eksi 57 milyar dolar! Finansman maliyetinin kalıcı olarak gerilediğinden bahsediliyor ancak sorun şu ki tam tersi oluyor. Borçlanma maliyetleri artıyor.
Dolayısıyla ‘makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir’ ifadesinin hiç bir anlamı kalmıyor…
Tr724 Yusuf Dereli
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***