YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Bir doğal felaket zamanında ülkeyi ya da şehri yönetenlerin neler yaptığı, olayla ne derece ilgilendiği tartışma ve doğal olarak da bir eleştiri konusudur. Hatırlıyorum Şubat 2004 tarihinde İstanbul yine böyle bir yoğun kar yağışı ile karşı karşıya kalmış dönemin Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu esnada yurt dışında olduğu için yoğun bir şekilde eleştirilmişti. Hatta Belediye Başkan Yardımcısı İdris Güllüce “O yoksa ben varım eleştiriler çok yersiz” gibi cümlelerle savunma yapmıştı.
Normal demokrasilerde kamuoyunun ya da muhalefetin şehri yönetenleri bu nedenle eleştirmeleri, yöneticilerin de bunlara izahat getirmeye çalışmaları gayet normal.
Ancak normal olmayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu konuya ve eleştirilere verdiği tepkiydi. Basit bir açıklamayla çözümlenecek bir meselenin içine bir sürü yalan katılması, inkar edilmesi, işin özel görüntüler nasıl olur da kamuoyuyla paylaşılır noktasına getirilmesi garipti.
Benim kanaatim İBB Başkanı; şehir kar altındayken balıkçıda yemeğe gitmesinin eleştirilmesinden çok kiminle yemek yediğinin ortaya dökülmesinden rahatsız oldu. İngiliz büyükelçisi ile ailece yemek yemenin bu topraklarda hep bir anlamı olmuştur.
Gerçi, İngiltere Büyükelçisi ile İBB Başkanı’nın ailece bir araya gelmesinin politik bir anlamı olmayabilir de, hani AKP’yi seçimde yenmiş bir adamla her ülke iyi ilişkiler kurmak istemiştir. Belki bu yemek bu kadar basit bir gerçeğin yansıması da olabilir, bilemiyorum. Ancak İmamoğlu’nun bu yemeğin böylesine deşifre olmasından rahatsız olduğu bir gerçekti. Üstelik bir ay içinde bunun üçüncü buluşmaları olduğu da ortaya çıktı.
Ama daha ilginci, AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan’ın iyice kafaya koyduğu İstanbul’a kayyum atamak isteğinden vazgeçmiş olması. Elde somut bilgiler olmadan Erdoğan’ı bu istekten vazgeçirmede bu görüşmelerin etkisinin olduğunu söylemek komplo teorisine girer. Ancak önceki gün NTV-Star TV’de katıldığı programda İmamoğlu’nun 2024’e kadar görevinin başında olduğunu ifade etti.
Erdoğan canlı yayınında iki tavırdan vazgeçtiğini kamuoyuna duyurmuştu. Bunlardan birincisi Sezen Aksu üzerinden yürüteceği ve giderek bir laik anti-laik çatışmasına dönüştüreceği kamplaştırma siyasetinden vazgeçmesi, ikincisi de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2024 tarihine kadar görevinin başında duracağını ifade etmesiydi. Bu konuşmanın doğaçlama yapılmayıp prompterden okunduğunu düşünürsek ağızdan öylesine çıkmış bir cümle değil de bilerek dillendirilmiş sözler olarak okumak gerekir.
Yeri gelmişken dış politikanın dehlizlerini iyi bilen analistlere sormak isterim. İngiltere bu coğrafyada bir oyun kurucu mudur? Yoksa kurulan oyunlarda kendine yer bulmak isteyen, yeni konuma kendini adapte etmeye gayret eden, ucundan peşinden rol çalan yardımcı karakter bir ülke midir?
Bu sorunun önemi şu: Türkiye yer yer batıdan bazen de doğudan gelen rüzgarların etkilediği bir ülke. Jeopolitik konum, ülkenin bir değeri ama aynı zamanda bir satranç tahtası gibi güç mücadelesinin zemini haline getirebiliyor. İngiltere, gölgeye çekildiğinde de, temsil ettiği bloklar adına fazlasıyla ön plana çıktığında da en etkili ülkelerden biri. İmamoğlu’na yakın ilgi sürpriz değil. Stratejik akılla yönetilen hiçbir ülke yumurtaları tek küfeye doldurmuyor nitekim.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***