YORUM | BÜLENT KORUCU
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yemeği bir anda ülkenin en önemli gündemi haline geldi. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın son Merkez Yönetim Kurulu toplantısında övündüğü “Gündem belirleme konusunda ivme kazandık” sözü boşuna söylenmedi. Ama “Balıkçıda İngiliz Elçiyle yemek” konusunda AKP’li trollerin rolü ikinci planda. Ekrem İmamoğlu ve ekibi büyük bir iletişim yönetimi faciasına yol açtı. Aslan payı onların…
Karşınızda devasa bir algı makinası varsa bu kadar basit ve ucuz goller yemeyeceksiniz. Kimse kusura bakmasın.
Başkan’ın saatler süren suskunluğunun açıklanabilir ve affedilir yanı yok. “Bir büyükelçiye haftalar öncesinden verilmiş randevuydu; kendisi taa Ankara’dan kalkıp geldiği için gitmemek nezaketsizlik olurdu,” demek meseleyi çözerdi. Bu cümle ilk tweet paylaşıldığı anda kurulmalıydı. Tam tersi yapıldı, derin bir sessizlik… Yetmedi dolaylı yollardan yalanlama çabası geldi ki bu tam tüy dikme örneği olarak kayıtlara geçti. O dolaylı yalanlama girişimi olmasaydı yine viraj alınabilirdi. “Yüzbinlerce hemşerim sıkıntıdayken kendimle ilgili cümle kurmayı düşünemezdim” ifadesiyle üste çıkılabilirdi.
İnsan “Acaba görüşülen kişinin kimliğinden dolayı mı panik oluştu? Telaş üst üste hataları mı getirdi?” diye düşünmeden edemiyor.
“Söz konusu balıkçı o akşam açık bile değildi” bilgisini yayanı bulup deşifre etmek lazım. CHP’li olsun olmasın pek çok isim bu ‘bilgi’ üzerine savunmayı bırakıp atağa geçti. Doğru olmadığı ortaya çıkınca herkesin başı öne eğildi. İstihbarat örgütleri ve algı operatörlerinin bazı yalanları bizzat yayıp ardından deşifre ettiği ve böylece birçok gerçeği perdeledikleri biliniyor. O iddiayı AKP yaydı demiyorum; büyük bir beceriksizlik olma ihtimali daha yüksek. Ancak öyle operasyonlara da hazırlıklı olmak gerekiyor.
Olayın başlangıcına dönecek olursak yine hatanın büyüğü İmamoğlu’nda. Öngörülmeyen bir kriz çıktığında randevular ertelenebilir. Muhatap da bunu anlayışla karşılar. Allah korusun çocuğun kaza geçirse hastaneye yetiştirmek dururken randevuna gitmezsin.
“1 saatlik yemek savunması” ise çok irrite edici. “Yönettiğin şehir bu haldeyken yemeğini restoranda yemeyiver, bir sandviçle geçiştir” der insanlar. Cümlenin o kısmını hiç telaffuz etmemeliydi. “İş yemeği ve görevimin gereği” çerçevesinden taşmamalıydı.
AKP hükümetinin fiyaskoları balıkçı tartışmasının gölgesinde kaldı. İstanbul Havalimanı’nda yaşanan çökme ve izdiham tek başına bütün şehirdeki tıkanıklığa bedeldi. Kaldı ki yolların önemli bir kısmı Ulaştırma Bakanlığı’nın görev alanında. Şehirlerarası yollarda mahsur kalanlar daha büyük ve önemli insani krizlere sebep olabilirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘talimat verip’ İstanbul’a gönderdiği iki bakanın kapatılan Atatürk Havalimanı’na inmek zorunda kalması, rejimin iflası anlamı taşıyordu. Teknik uyarılara ve doğaya rağmen yapılan havaalanı, inşa edilen düzenin de çürüklüğünü ve ilk fırtınada kolayca yıkılacağını gösteriyordu. Muhalefet 5-0’lık maçta kendi kalesine attığı golle yenik ayrılmak üzere. Toparlanıp sonucu değiştirici hamleler geliştirmek zorunda.
İmamoğlu’nun görüntülerinin MOBESE üzerinden alınıp servis edildiği iddiası bunun bir ayağı olabilir. Normal dünyada vali, emniyet müdürü ve İçişleri Bakanı’nın kellesini düşürecek bir skandal. CHP hiç olmazsa bu penaltıyı dışarı vurmasa.
Adamlar, 15 Temmuz günü Genelkurmay’daki toplantıyı bırakıp Suriyeli muhalif liderle çorba içmeye giden MİT Başkanı Hakan Fidan’a kahramanlık destanı yazdılar. Düğünde halay çeken komutanları sorgudan kaçırdılar. Muhalefet bir metre karın altından çıkamadı.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***