15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’de ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte yargı kararı olmadan binlerce kişi kamudaki görevlerinden ihraç edildi, haklarında soruşturma açıldı ya da cezaevine konuldu. İhraç edilen KHK’lılar özel sektörde bile işe alınmadı. Meclis’te kurulan OHAL Komisyonu’na yönelik yapılan itirazlardan da olumlu sonuç çıkmadı.
2017’de göreve başlayan komisyon, bugüne kadar 120 bin 703 başvuruya yanıt verdi. Bu başvurulardan 16 bin 60’ı kabul edildi, 104 bin 643’ü başvuruda ise ret yanıtı verildi. Ancak OHAL Komisyonu’ndan olumlu yanıt alanlar yine kamudaki atamalara takılıyor.
Independent Türkçe’nin edindiği bilgilere göre ihraç edilen 125 bin 678 kişiden 2 bin 1’i İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosundan.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ihraç edildikten sonra başvurusu kabul edilenler, bir yılı bulan bekleyişin ardından göreve başlatılıyor. Ancak başlatıldıkları görev, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarında değil, İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi kadrolarında oluyor.
Bu yöntem neredeyse bütün kurumlarda uygulanıyor.
Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 10. maddesine göre iadesi yapılanların eski kadro, rütbe veya unvanıyla görevine dönüş yapabilmesi bakanın takdirine bağlı.
İhraç edilip OHAL Komisyonu tarafından iade edilen Emniyet Genel Müdürlüğü personellerinden biri olan T.H., bu kez de bakanlığın görüşüne takıldı.
BAKANLIK ‘İLTİSAK VE İRTİBAT’ GEREKÇESİNİ SUNDU
T.H., iade kararından sonra İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi’nde görevlendirildi. T.H. eski kadrosunun yer aldığı Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinden göreve başlamak için yargı yoluna başvurarak Ankara 17. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. T.H.’nin açtığı davada İçişleri Bakanlığı savunma dilekçesi gönderdi.
Ancak bakanlık avukatlarından Gamze Koç Torpuş’un 11 Ocak’ta mahkemeye sunduğu savunma dilekçesinde “iltisak ve irtibat” gerekçesi öne sürüldü.
Dilekçede, “Adli yargı merciilerince yapılan değerlendirmelerin terör örgütü üyeliği ve mensubiyeti derecesiyle yapıldığını, bakanlığın değerlendirmesinin ise örgüt üyeliği ve mensubiyetinin yanı sıra iltisak ve irtibatı da gözetilerek oluşturulduğu” belirtildi.
Dilekçede, “OHAL Komisyonu tarafından davacı hakkında her ne kadar ‘kamu görevine iadesi’ şeklinde karar verilmiş ise de iade işlemi tesis edilirken kişinin atanacağı göreve uygun olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak mülahaza edilmesi ve sonuçlarına göre atama işleminin gerçekleştirilmesi hususunda Bakan’ın takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi, devlet ve kamu güvenliğinin sağlanması hususunun ehemmiyeti sebebiyle silahlı görev yapan teşkilatlara atanma hususunda özellikle ve bilinçli olarak düzenlenmiştir” ifadeleri yer aldı.
‘MAHKEME KARARLARI, İDARİ MAKAMLARI DA BAĞLAR’
T.H.’nin avukatı Güray Dağ, mahkeme kararlarının idari makamları da bağladığına dikkat çekti.
Dağ, “İdari makamlar da dahil olmak üzere tüm kişi ve kurumlar, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Anayasadaki bu amir hükmü desteklemek üzere İdari Yargılama Usul Kanunu’nun (İYUK) 28. maddesinde, idarenin yargı kararlarına en geç 30 gün içinde uygulamak zorunda olduğu, uygulamayan görevlilerin cezai açıdan da şahsen sorumlu olacakları belirtiliyor” dedi.
Serbest Görüş:
Dağ, İçişleri Bakanlığı’nın hem kesinleşmiş beraat kararını hem de OHAL Komisyonu’nun göreve iade kararını tanımadığını ve bu kararları yok saydığını vurguladı. Dağ, “Bu yaklaşım evrensel bir hukuk ilkesi olan ve anayasamızda da güvence altına alınmış olan masumiyet karinesini de tümüyle yerle bir etmektedir” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***