TR724’ten İlker Doğan’ın haberine göre ‘Darbeci’ olduğu gerekçesiyle TSK’dan ihraç edilen Uğurlu, 15 Temmuz gecesi Türkiye’de bile değil. Norfolk ABD’de bulunan NATO-ACT (Müttefik Dönüşüm Komutanlığı) karargâhında ACOS C2DS (Komuta Kontrol Konuşlanabilirlik Sürdürülebilirlik Kurmay Başkanı Yardımcısı) olarak dış görevdeyken ihraç ediliyor.
Mustafa Zeki Uğurlu’nun ihracının ardından OHAL Komisyonu’na yaptığı başvuruya 4 yıl sonra ‘ret’ cevabı veriliyor. Ret kararının gerekçeleri ise evlere şenlik. Kurum görüşü, doğruluğu ispatlanamayan üç tanık ifadesi ve Uğurlu hakkında açılan bir ceza soruşturması. OHAL Komisyonu, devam eden bir ceza soruşturmasını kararına gerekçe yaparak ‘masumiyet karinesini’ yerle bir ediyor.
İHRAÇ KARARLARINDA SOMUT DELİL YOK
HAAK’ın raporunda 15 Temmuz’un ardından 21 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye genelinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildiği hatırlatılıyor. 27 Temmuz 2016 tarihli KHK ile Mustafa Zeki Uğurlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda asker TSK’dan ihraç ediliyor. Uğurlu, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunuyor. Ancak 23 Ocak 2017 çıkarılan 685 sayılı KHK ile Olağanüstü̈ Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruluyor. Bu Komisyon, KHK ile kamu görevi sonlandırılanların başvurularına bakmakla da görevli.
OHAL Komisyonunun kurulmasından sonra başvurucu, hakkındaki meslekten çıkarma işleminin kaldırılarak mesleğine iade edilmesi talebiyle 2017 yılı başında Komisyona müracaatta bulunuyor. OHAL Komisyonu 12 Ekim 2021 tarihinde başvurucunun talebini reddediyor. Bunun üzerine Uğurlu, HAAK’a müracaat ediyor.
HAAK, Mustafa Zeki Uğurlu ile ilgili kararını yayınladı. Kararda başvurunun konusu, “Başvuru, başvurucu hakkındaki kamu görevinden ihraç edilme işlemi ve bu işleme karşı yapılan idari itiraz başvurusunun reddine ilişkin Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu (OHAL Komisyonu) kararının ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı olduğu, gerek işlemin tesisi ve gerekse buna itiraz sürecinde görev alan şahıslar tarafından haklarının ihlal edildiğinden bahisle söz konusu şahısların olaydaki hukuksal sorumluluklarının belirlenmesine dair görüş bildirilmesi talebine ilişkindir.” şeklinde açıklanıyor.
OHAL KOMİSYONU TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ DEĞİL
Kararda, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi yargısal makamlara, ‘iç hukuk yollarının tüketilmesinin etkisiz olması’ gibi durumlarda bireysel başvuru yapılabileceği belirtiliyor. OHAL Komisyonu kararında başvurucuyla ilgili tıpkı diğer kararlarda olduğu gibi kopyala yapıştır ifadeler kullanıldığı aktarılıyor.
OHAL Komisyonu’yla ilgili şu önemli tespitte bulunuluyor: “OHAL Komisyonunun 7 üyesinden üçünün Cumhurbaşkanı, birinin Adalet Bakanı, birinin İçişleri Bakanı ve ikisinin de Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından seçilmiş olması nedeniyle Komisyonun, KHK ile ihraçları gerçekleştiren siyasi iktidar tarafından atanan şahıslarca seçilen bir Komisyon olduğu görülmekte olup siyasi etki altında olduğu ve sadece oluşum şekli göz önüne alındığında dahi tarafsız ve bağımsız olamayacağı açıktır.”
KURUM YORUMU: İRTİBAT VE İLTİSAKI VAR
OHAL Komisyonu’nun 12 Ekim 2021 tarihli ‘red’ kararında Mustafa Zeki Uğurlu’nun sözde ‘terör örgütünün askeri yapılanması ile iltisak ve irtibatlı olduğu’ ileri sürülüyor. Buna delil olarak da Uğurlu hakkında ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan dolayı İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ceza soruşturması, üç farklı tanığın ifadeleri ile görev yaptığı kurumun ‘başvurucunun örgütle irtibat ve iltisaklı olduğu’ yönündeki değerlendirmesi gösteriliyor.
ORTADA KESİNLEŞMİŞ MAHKEME KARARI BİLE YOK!
HAAK’ın kararında, “Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliği dolayısıyla savcılıkça yürütülmekte olan ceza soruşturmasının da incelenen komisyon kararında başvurunun reddinde dayanak delil olarak kullanıldığı görülmektedir. Hemen ifade etmek gerekir ki, kesinleşmemiş bir mahkûmiyet kararının gerek idari işlem ve gerekse yargısal kararlarda delil olarak zikredilmesi, masumiyet karinesinin ihlali anlamına gelecektir. Başvurucu hakkında herhangi bir kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmaması bir yana, bir cezalandırma kararı dahi yoktur. Başvurucu hakkında savcılık tarafından başlatılan ceza soruşturmasının, Komisyonun kararında başvurucu aleyhine delil olarak kullanılması masumiyet karinesinin ihlali olarak değerlendirilmiş olup, komisyon kararının incelenen bu bölümünde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” deniliyor.
DOĞRULUĞU İSPATLANMAMIŞ TANIK BEYANLARI, RED KARARINA GEREKÇE YAPILAMAZ
HAAK raporunda, doğruluğu titizlikle araştırılmamı tanık beyanlarının da hükme dayanak yapılamayacağı kaydediliyor: “Ceza almama, daha az ceza alma gibi düzenlemelerin bulunduğu suçlarda itirafçı olan kişinin beyanı tek başına delil olarak kabul edilip mahkûmiyete esas alınması mümkün değildir. OHAL Komisyonu tarafından söz konusu üç tanık beyanının sıhhatinin hiçbir şekilde incelenmediği ve irdelenmediği, tanıkların menfaat vaadi veya zorlama neticesinde beyanda bulunup bulunmadıkları hususunda hukuksal inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle kararın bu bölümünde de hukuki isabet bulunmamaktadır.”
MAHREM YAPIYLA İRTİBAT SUÇLAMASI HAYALİ!
Mustafa Zeki Uğurlu’ya yöneltilen örgütün mahrem yapılanmasındaki bazı şahıslarla telefon trafiği olduğu iddiası da kararda ele alınıyor: “Hemen ifade etmek gerekir ki, OHAL Komisyonu kararında başvurucunun örgütün mahrem yapılanmasına dahil olan bazı şahıslarla telefon trafiği olduğu hususunda sadece bir paragrafta ve yüzeysel olarak değinilmiş. Bu iletişimin ne zaman, nerede, ne şekilde, hangi telefonlar üzerinden gerçekleştirildiği hususunda Komisyon tarafından herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, yapılmış olsa dahi bunun karara aksettirilmemiş olduğu görüldüğünden, yeterli şekilde gerekçelendirilmemiş ve altlıkları oluşturularak ispat vasıtaları gösterilmemiş bu iddiaya dayanılarak bir üst düzey kamu görevlisini terörle iltisak ve irtibatlandıran Komisyon kararında bu yönüyle de hukuka uyarlık yoktur.”
KURUM GÖRÜŞÜNÜN HUKUKİ BİR YANI YOK
Başvurucunun görev yaptığı kurumun ‘başvurucunun örgütle irtibat ve iltisaklı olduğu’ yolundaki değerlendirmesinin de hiç bir hukuki sonuç doğuramayacağı anlatılıyor: “Hukuka uygunluğu incelenmekte olan OHAL Komisyon kararında, karara dayanak alınan bir hususun da başvurucu hakkındaki ‘kurumunun örgütle irtibat ve iltisakı bulunduğu yolundaki değerlendirmesi’ olduğu heyetimiz tarafından hayretle müşahede edilmiştir. Zira OHAL Komisyonu kararında bu iddia sadece bir cümle ile geçiştirilmiş ve iddianın sübutunun araştırılmasına gerek duyulmamıştır. Söz konusu kurum değerlendirmesinin, irdelenmeksizin doğru olduğunun kabulü, dünyadaki hiçbir hukuk sisteminde hukuka uygun olarak kabul edilemez.”
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: EN TEMEL HAKLAR İHLAL EDİLİYOR
HAAK kararının ‘Değerlendirme ve Sonuç’ kısmında ise şu ifadeler kullanılıyor:
“Yukarıda açıklanan nedenler muvacehesinde Kurulumuz tarafından yapılan değerlendirmede, başvurucu hakkındaki idari işlemin kaldırılması istemiyle yapılan müracaatı reddeden Komisyon kararında Türk Anayasası, AİHS, ulusal diğer mevzuat ile hukukun temel ilkelerine pek çok açıdan ağır aykırılıkların bulunduğu, söz konusu karar uyarınca işlemlerin uygulanmaya devamının, başvurucunun en temel haklarının ihlalinin devamı anlamına geleceği, böyle bir durumun Anayasanın 2. maddesine göre Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.”
“İncelenen OHAL Komisyonu Kararında ağır hukuka aykırılıkların mevcut olduğu tespit edildiğinden söz konusu kararda dahli bulunan ve aşağıda liste halinde isimleri tespit edilen OHAL Komisyonu üyeleri hakkında disiplin soruşturması yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
TAZMİNAT, KOMİSYON ÜYELERİNE RÜCU EDİLMELİ
Başvurucu lehine ileride söz konusu yargısal karar ve idari işlemler sebebiyle tazminata hükmedilmesi durumunda, Anayasal hüküm gereğince Devlet tarafından ödenecek tazminatın akabinde, komisyon kararındaki hukuka aykırılıkların oldukça ağır olması nazara alındığında, Anayasanın 40/3. maddesi uyarınca ödenen tazminatın aşağıda liste halinde isimleri tespit edilen OHAL komisyonu üyelerinden müştereken rücu marifetiyle tazmini yoluna gidilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU
Aşağıda isimleri yazılı, başvurucunun ihracına karşı yaptığı müracaatta karar veren komisyon üyelerinin görevlerinin gereklerine aykırı hareket ettikleri, karar ve işlemlerinde ağır ve hukuken izahı mümkün olmayan, unutkanlık veya gözden kaçırma ile izah edilemeyecek seviyede ağır hukuka aykırılıkların bulunduğu, bu eylemleri nedeniyle başvurucunun telafisi mümkün olmayacak maddi ve manevi zarara uğramasına neden oldukları kanaatine varıldığından, isimleri yazılı şahısların en azından TCK’nın 257.maddesinde tanımlanan “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan haklarında ceza soruşturması başlatılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
İncelemeye 12.10.2021 tarih ve 2021/19888 sayılı kararda dahli bulunan kamu görevlileri:
• Salih Tanrıkulu OHAL Komisyonu Başkanı
• Esat Işık OHAL Komisyonu Üyesi
• Mehmet Karagöz OHAL Komisyonu Üyesi
• Mustafa İkbal OHAL Komisyonu Üyesi
• Murat Aytaç OHAL Komisyonu Üyesi
• Abdullah Çiftçi OHAL Komisyonu Üyesi
• Mustafa Cihad Feslihan OHAL Komisyonu Üyesi
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***