AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kaybedeceği bir seçimi daha sonra yargılanacağı, hatta sürgün edileceği için kabul etmeyeceğini, bunun ülkede eylemlere neden olabileceğini, buna karşılık Türk polisinin onlarca kişiyi öldürebileceğini, bunun da Türkiye’de demokrasiyi bitireceğini iddia eden Çağaptay, kendisine göre en iyi çözümü açıkladı.
Yumuşak bir geçiş süreci olması gerektiğini savunan Çağaptay’a göre, muhalefetin Erdoğan’a, kendisi ve ailesinin işlediği tüm suçların affedilmesine karşılık iktidarı devretmesi teklifini yapması en iyi çözüm. Çağaptay, Erdoğan-muhalefet anlaşmasının garantörü olarak da orduyu göreve çağırdı. Yazar, “Böyle bir stratejinin işe yaraması garanti değil elbette, özellikle de ordu kendisini ülkenin siyasi liderliğine yeniden sokmaya yeltendiyse, ancak Türkiye demokrasisinin daha geniş ve daha hızlı bir çöküşünü önlemek için mevcut en iyi seçenek olabilir” dedi.
Çağaptay yazısında, “Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği de böyle bir yetki devrini destekleyebilir ve onu baltalamaya çalışan bireylere karşı yaptırım tehdidinde bulunabilir” ifadesini de kullandı.
ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Washington Enstitüsü’nün Türkiye direktörü olan Soner Çağaptay, Foreing Affairs’ta ‘Erdoğan’ın son oyunu’ başlıklı yazısında, ‘Ülkenin huzurunu bozma ihtimalinden dolayı muhalefet liderleri Erdoğan ile pazarlığa girişip kendi rızasıyla görevden çekilmesini isteyebilirler’ dedi.
Çağaptay şunları yazdı:
Erdoğan ve destekçilerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesinin istikrarı bozma olasılığı göz önüne alındığında, muhalefet için iyi bir strateji, Erdoğan’la görevi isteyerek bırakması için büyük bir pazarlık yapmak olacaktır.
Erdoğan, iktidarı kaybetmenin yanı sıra, yolsuzluk, düzinelerce insanın polis tarafından öldürülmesi ve hükümeti tarafından hakları suistimal edilen birçok kişi nedeniyle cezai kovuşturma açılması ihtimaliyle karşı karşıya. Aile üyeleri de yolsuzluk skandallarına karıştı ve suçlanabilirler. Seçimi kaybederse Erdoğan’ın son yıllarını bir Türk hapishanesinde veya sürgünde geçirebileceğine dair ihtimal güçlüdür.
Muhalefet, kendisi ve ailesi için af çıkarılması karşılığında onu kenara çekilmeye ikna edebilir ve bu da yumuşak bir iktidar geçişi ile sonuçlanabilir. Böyle ‘büyük bir pazarlığa’ ulaşmak zor olacaktır. Soldaki birçok muhalefet grubu, herhangi bir affı destekleme konusunda isteksiz olacaktır. Erdoğan da bu zeytin dalını almayı kabul etmeyebilir.
Bir alternatif, geleneksel olarak ülkenin en saygın kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Erdoğan – muhalefet anlaşmasının garantörü olarak hareket etmesini sağlamaktır. Türkiye’nin askeri müdahale geçmişi göz önüne alındığında, generalleri siyasete davet etmek iyi bir fikir gibi görünmeyebilir. Ancak Türk ordusu, ülkede, subay kadrosunda görev yapan kadınlar da dahil olmak üzere Erdoğan yanlısı ve karşıtı Türklerin bir araya geldiği, geriye kalan yegane kurumlarından biridir.
Son yıllarda, askeri liderlik, ülkenin iç siyasetiyle ilgili tarafsızlık politikasını benimsedi ve bu da onu, büyük ölçüde partizan olmayan bir kimliğe sahip birkaç devlet kurumundan biri haline getirdi. Türkiye’nin müttefikleri olarak Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği de böyle bir yetki devrini destekleyebilir ve onu baltalamaya çalışan bireylere karşı yaptırım tehdidinde bulunabilir.
Böyle bir stratejinin işe yaraması garanti edilmez – özellikle de ordu ele geçirdiği iktidarı bırakmayabilir – ancak Türkiye demokrasisinin daha geniş ve daha hızlı bir çöküşünü önlemek için mevcut en iyi seçenek bu olabilir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***