AK Parti milletvekillerinin imzasını taşıyan Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda kabul edildi.
12 maddelik yasa teklifiyle öğretmenlerin mesleklerinde kariyer ve liyakat esaslarına uygun olarak ilerlemeleri, mesleki gelişimlerini sağlamaları ve özlük haklarının iyileştirilmesi hedefleniyor.
31 Aralık 2021’de TBMM’ye sunulan düzenlemeyle öğretmenlik mesleği aday öğretmenlik döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç basamağa ayrılacak.
Aday öğretmenlik süresi bir yıldan az, iki yıldan çok olamayacak. Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı olanlar öğretmenliğe atanacak.
Uzman öğretmenlerin maaşında bin, başöğretmenlerin maaşında ise 2 bin lira artış olacak. Birinci derecedeki öğretmenlerin ek göstergeleri de 2023’te 3600’e yükseltilecek.
Teklifte öne çıkan önemli bir başka detay ise Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’na göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olma ve Milli Eğitim Bakanlığınca ve/veya Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olma şartlarının aranması
Peki, TBMM Genel Kurulu’nda 1 Şubat 2022 tarihinde görüşülmeye başlanacak olan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifine ilişkin eğitimciler ne düşünüyor?
Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, yapılan düzenlemenin bir meslek kanunu niteliği taşımadığını söylüyor. Birinci derecedeki öğretmenlere verilecek olan 3600 ek gösterge başta olmak üzere, ekonomik düzenlemelerle ilgili maddelerin 15 Ocak 2023’ten sonra yürürlüğe girecek olmasını seçim yatırımı olarak değerlendiriyor.
”Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi hazırlık çalışmalarında Eğitim Sen ile hiç bir bağlantı kurulmamış, görüşümüz alınmamıştır. Bu konunun MEB’de bile yeterince tartışıldığını düşünmüyorum. Kanun teklifinde 3600 ek gösterge gibi ekonomik ve mali hakların yürürlüğe girmesinin 2023’e bırakılması nedeniyle seçim vaadi olarak değerlendirilebilir. Tasarı ile asıl hedeflenen emekçilerinin Toplu İş Sözleşmesi sonrasında ortaya çıkan maaş artış oranlarının düşüklüğü ve artan zam ve vergi yükleri karşısında öfkesini yatıştırmak, öğretmenleri oyalamak, birleşik mücadelelerini engellemek, yaptığı her sınav ile torpil/referans ile iktidara yerleşmektir.”
”Mülakatlarda torpil uygulaması üzerinden yaygın bir ayrımcılık yaşanacak”
Kurul, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen sınıflandırmasının yanlış olduğunu ve bunun mülakat-torpil uygulaması üzerinden yaygın bir ayrımcılığa dönüşebileceğine dair uyarılarda bulunuyor.
Ayrıca bu uygulamanın okullarda oluşturulan ‘özel sınıfları’ daha da yaygın hale getireceğini belirtiyor.
”Adaylık sınavının kaldırılması bir müjde olarak sunulurken, sınavın işlevinin bir değerlendirme komisyonuna devredilmesi, öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında bugünlerde yoğun olarak tartışılan mülakat-torpil uygulaması üzerinden yaygın bir ayrımcılığın yaşanabileceği izlenimini vermektedir. ‘Nitelikli okul/niteliksiz okul’ ayrımında olduğu gibi, kariyer basamakları üzerinden ‘nitelikli öğretmen/niteliksiz öğretmen’ algısı yaratılarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığının daha da düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durum ayrıca okullarda çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında gerilimler yaratacak, okullarda oluşturulan ‘özel sınıfları’ daha yaygın hale getirecektir.”
Eğitimcilere göre öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen kariyer basamaklarını ‘kademe ilerleme cezası almamış olmaya’ bağlamak sendikal örgütlenmeye zarar verecek.
Bu adım, eğitim emekçilerini sendikal örgütlenmeden uzak tutmaya, yanlış uygulama ve tutumlara itiraz etmemeye yönelik tehlikeli bir hale itecek.
Öte yandan kanun teklifinde özel okul, kurs ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde öğretmenlik yapanların ekonomik ve sosyal hakları, ücret ve çalışma koşulları ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmaması da eleştiriliyor.
”Öğretmenler arasında kadrolu/ sözleşmeli, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen ayrımı yapılmadan tümünün maaşlarını insan onuruna yaraşır bir düzeye çıkarmak gerekiyor. Çünkü “geçinemiyoruz”! Öğretmenler kalabalık sınıflarda iki ya da üç öğretmenin yapabileceği işi tek başına yapmakta, ayrıca düşük ücret almaktadır. Yeni dersliklere ihtiyaç vardır, ayrıca yeni öğretmen atamasına da. Öğretmenlerin demokratik hakları gerilemiş, ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüklerini KHK ihraçları tehlikesi nedeniyle adeta yitirmişlerdir. Güvenceli çalışma ortadan kalkmıştır. Demokratik bir okul ikliminde işgüvenceli çalışma ve örgütlenme özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. KHK’lerle haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilenler işlerine geri döndürülmelidir.”
Eğitimci Sevgi Yılmaz, yeni teklifle kariyerinde ilerlemek isteyenlerin zorunlu olarak yüksek lisans ve doktora programlarına yönlendirilmesine de tepkili.
Eğitim-Sen İstanbul 2 No’lu Şube Sekreteri Sevgi Yılmaz ise kariyer basamakları uygulaması ile aynı işi yapan öğretmenler arasında eşitsizlik, hiyerarşi ve statü ayrımları yaratılarak ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi ihlal edileceğini ifade ediyor. Ayrıca kariyer basamakları sistemi ile eğitimin niteliği arasında somut bir ilişki olmadığını vurguluyor.
”Eğitim emekçileri arasında yaratılmaya çalışılan farklı statü, maaş ve unvanların, okullarda zaman içinde keskin ayrışmalara neden olması ve rekabet ortamı yaratması kaçınılmaz olacak. ‘Nitelikli Okul/Niteliksiz Okul’ ayrımında olduğu gibi, ‘Nitelikli Öğretmen/Niteliksiz Öğretmen’ algısı yaratılarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığı daha da düşürülecek. Okullarda çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında gerilimler yaşanacak, okullarda ‘özel sınıfların’ oluşturulması daha yaygın hale gelecektir. İktidara her koşulda biat eden, eleştirmeyen, sorgulamayan, sendikasızlığa ya da yandaş sendikalara üye olmaya zorlanan ve bunun karşılığında adaylığı kalkan tipik bir ‘memur öğretmen’ tipi yaratılmak isteniyor.”
Yılmaz’a göre bu sınıflandırma aynı zamanda öğretmenler arasındaki ‘çalışma barışı’nı da kötü etkileyecek. 2006 yılında yapılan benzer bir uygulamayla bir dönem velilerin uzman veya başöğretmen ayrımına gittiğini söyleyen Yılmaz, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile bunun daha da tırmanacağı düşüncesinde.
“İktidar bu yasa ile öğretmenliği kariyer mesleği haline getirmeyi hedeflediğini ve böylelikle öğretmenin niteliğini artırmayı amaçladığını belirtiyor. Bunu aslında iktidarın öğretmenlere verdiği akademik eğitimi yeterince nitelikli bulmadığının itirafı olarak da okunabilir. Aslında 2006’da bunun parovası sayılabilecek bir sınav yapmıştı. 2006’da yaptığı sınavla 83 bin 350 kişiye uzman ve 100 kişiye de başöğretmenlik ünvanı vermişti. O sınavı bir daha tekrarlamadı fakat biz okullarda bu uygulamanın sonuçlarını yaşadık. Aynı işi yapan öğretmenler arasında ücret farklılığı doğdu özellikle ilköğretim okullarında veliler öğrencilerini özellikle uzman veya başöğretmene verme yarışına girdiler bu da çalışma barışını sarstı. Küçük bir uygulamanın doğurduğu bu sonuç ÖMK ile daha da tırmanacak. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birlikte, eğitim kurumlarında aynı ders içeriğini anlatan, benzer değerlendirme ölçeklerini kullanan öğretmenler statü ve ücret farklılığı ile ayrıştırılacaklar.”
”Öğretmenlik Meslek Kanunu ile dört yıllık fakülteleri bitirenler yeniden sınava tabi” tutuluyor
”Eğitim hizmeti tıpkı sağlık gibi rekabet kaldırmaz dayanışmayla üretilebilecek bir hizmettir. Hâlihazırda ücretli, sözleşmeli, kadrolu istihdam biçimlerine ek olarak uzman öğretmen, başöğretmen gibi yeni basamaklar yaratılacak, ücret farklılığı doğacak, çalışma barışı yok edilecek. Siz 4 yıllık bir fakülteyi bitiriyorsunuz öğretmen olarak yetiştiriliyorsunuz sonra birden bir sınav icadı ile aldığınız eğitim yeniden sınava tabi tutuluyor. Aynı işi yaptığınız arkadaşlarınızla aranıza “basamaklar” konuluyor, eşitsizlikler yaratılıyor bu kabul edilemezdir bizim açımızdan.”
Eğitimciler meslekteki sorunlarına dair neler talep ediyor?
Bunun için adres olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 5 Ekim 1966’da kabul edilen ve Türkiye tarafından da onaylanan Öğretmenlerin statüsüne ilişkin tavsiye kararını gösteriyorlar.
Bu metne uygun bir düzenlenme ile şunları talep ediyorlar:
- Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler sınıfı ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçilerinin hakları ve talepleri dikkate alınmalıdır.
- Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlanma biçimi ve içeriği eğitim emekçilerinin temel haklar, ekonomik talepler ve iş güvencesi başta olmak üzere sosyal, demokratik, mesleki ve özlük haklarını güvenceye almak durumundadır.
- MEB, gerçekten öğretmenlerin niteliklerini arttırmayı hedefliyorsa, öncelikle öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran, öğretmenliği herkesin yapabileceği ‘teknik bir iş’ haline getiren yanlış politika ve uygulamalara son vermelidir.
- Siyasi iktidar ve MEB öğretmenleri toplumsal olarak etkisiz, halkın aydınlanması yerine, her dönem iktidar denetiminde olması gereken önemli bir meslek grubu olarak görmekten vazgeçmelidir.
- Eğitim emekçileriyle, sendikalar ve alandaki meslek örgütlerinin eleştiri, öneri ve talepleri dikkate alınmadan hazırlanan «Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı» derhal geri çekilmelidir
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***