YORUM | YÜKSEL DURGUT
Geçtiğimiz haftalarda dünyanın en büyük İslam ülkelerinden birisi olan Pakistan’da, çeşitli ülkelerden akademisyenlerin katıldığı “İslam, toplum ve etik değerler” konulu bir toplantı yapıldı.
Pakistan Başbakanı İmran Han, yolsuzluk ve artan cinsel suçların Müslüman dünyasının en büyük iki sorunu olduğunu söyledi. Cinsel suçların artmasından da sosyal medyanın sorumlu olduğunu kaydetti. Han’ın en büyük endişesi, sosyal medyanın gençler üzerinde, inançlarına, dini ve etik değerlerine yönelik etkisinin büyük sonuçlar doğurmasıydı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da en büyük düşmanının sosyal medya olduğu göz önünde bulundurulursa çıkan sonucun İslam dünyasının tek sorunu olarak görünmesi biraz düşündürücü.
Toplantıya katılanlar da, Müslüman gençliğine modern hayatın zorluklarıyla nasıl başa çıkmaları gerektiği yönünde ortak paydada buluştuklarını açıkladılar. Veysel Ayhan’ın “En acı gerçekler” başlıklı yazısındaki gibi İslam dünyasının acı hali burada da ortaya konulmuş oldu.
Müslüman ülkelerin karşılaştığı sorunlar göz önüne alındığında, toplantı sonucu ortaya çıkan bu söylem pek inandırıcı gelmiyor insana. Konferans sırasında İmran Han’ın gözlemlerinin ne kadar dar bir dünya görüşünün olduğunu ortaya koyuyor. Aslında, bu çıkan sonucun, Müslüman ülkelerin neden geri kaldığını gösterdiği söylenebilir. Müslüman zihinlerin yeniden dünya ile yarışabilecek düzeye getirilmesi, aklın, özgürlüğün, hoşgörünün ve yeniliklere açık olmakla bilgilenmek yerine, yeniliklerin nasıl engelleneceği konuşuluyor.
Bu toplantılarda tartışılmayan bir nokta var. O da, Müslüman dünyasının neden tüm sosyal ve ekonomik kalkınma göstergelerinde çok geride kaldığına ilişkin sorulara cevap aranmaması.
Dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Müslüman gençlerin, kendilerini dünyanın geri kalanıyla rekabet edebilecek şekilde donatabilecek eğitime, ifade özgürlüğüne ve düşünceye ihtiyacı var.
Maalesef, Müslüman dünyası, dünyanın geri kalanından daha az özgür. Çoğu Müslüman ülke, en düşük dini özgürlük seviyesine sahip. Müslüman olmayan ülkelerle eğitim, istihdam ve diğer insani gelişme endeksleri arasında şaşırtıcı farklar var. Müslüman ülkelerindeki düşük akademik başarı seviyesi şok edici. Müslüman dünyası, akademik ve eğitimsel katkılar açısından da gerilerde. İslam dünyası dışındaki ülkelere kıyasla daha az bilim adamı, mühendis ve teknisyen yetiştiriliyor.
Müslüman gençliğin kendilerini dünyanın geri kalanıyla rekabet edebilecek şekilde donatabilecek bir eğitime ihtiyaçları var.
İslam dünyası, dünya nüfusunun neredeyse dörtte birini oluşturuyor ve doğal kaynaklar açısından zengin, ancak cehalet, yoksulluk, yüksek işsizlik oranları ve aşırı ekonomik eşitsizlikten muzdarip. Çoğu ülke, ekonomi, siyaset, eğitim, teknoloji vb. alanlarda büyük sanayi ve hatta bazı gelişmekte olan ülkelerin çok gerisindeler.
İNANCI NEDENİYLE DIŞLANAN BİLİM ADAMI
Bilimin gerilerde kalması ortada. Eğitim, bilim ve teknolojide Müslüman ve Batılı ülkeler arasında büyüyen uçurum, Müslüman çoğunluklu ülkelerden gelen sadece üç bilim insanının Nobel Ödülü’nü kazanmış olması gerçeğiyle gösteriliyor. İkisi kimya dalında, birisi ise fizik alanında. Bunlardan biri de inancı nedeniyle dışlanan Pakistanlı Dr. Abdus Salam.
Dr. Salam, Nobel Fizik Ödülü konuşmasında, Kuran’dan ayetler aktarmasına rağmen 1974’te Pakistan parlamentosu, Ahmedileri gayrimüslim ilan eden maddeyi geçirdi. Protesto amacıyla Dr. Salam, Pakistan’dan Londra’ya gitti. Bu başarılar ülkelerinde ki eğitim kurumlarından değil, Batı üniversitelerinden geldi.
Bütün bunlar, yaklaşık iki milyarlık nüfusuyla Müslüman dünyasındaki bilimsel eğitimin ne kadar acı durumda olduğunu gösteriyor. Birkaç yıl önce yayınlanan bir rapora göre, 46 Müslüman ülkenin bilimsel alanda sadece yüzde 1’lik bir katkıda bulunduğu açıklandı. Sadece Hindistan, dünyanın bilimsel literatürüne bu ülkelerin toplamından daha fazla katkıda bulundu.
Ayrıca, eğitim sistemlerinin geride kalmışlığı ve batıya ayak uydurulamaması da bu sonuçları doğuruyor. Müslüman ülkelerin modern eğitimde, özellikle bilim ve teknolojide diğer tüm ulusların gerisinde kalmasının ana nedeni olmuştur.
Cehalet ve kapalı zihinler ilerlemeyi engeller. Ancak İslam dünyasının liderleri için tek endişe sosyal medya ve gençlerimizi bundan nasıl koruyacağımızla ilgili. Genç nesli daha iyi bilimsel ve teknolojik bilgilerle donatmak için daha yaratıcı bakış açılarına ihtiyaç var.
Din alimleriyle yapıcı bir diyaloğa kesinlikle ihtiyaç var. Ancak bu diyalog, “Hikmet mü’minin yitik malıdır, nerede bulursa almalıdır.” (Tirmizi, İlim 19) “Hikmete sarıl. Çünkü hayır hikmettedir.” (Dârimî, Mukaddime, 34.) “İlim Çinde de olsa alınız.” (Câmiü’s-Sağîr, 1:310, H. No: 640) bilgiyi teşvik eden İslam’ın gerçek ruhunu vurgulama amacıyla olmalıdır.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***