Halkların Demokratik Partisi’nde milletvekilliği, parti sözcülüğü ve bir dönem de belediye eş başkanlığı ile 2007’den beri aktif siyaset yapan Ayhan Bilgen istifası ve HDP’ye yönelik eleştirileriyle gündemde.
Yeni bir siyasi hareketin çalışmaları içinde olduğunu ve hatta ilerleyen zamanlarda bunun bir siyasi partiye dönüşebileceğinin sinyalini veren Bilgen, Türkiye’nin sorunlarını çözmeye talip…
Euronews’in sorularını yanıtlayan siyasetçi ve insan hakları savunucusu Bilgen HDP’ye yönelik yaptığı eleştirileri uzun süre parti içerisinde de gerekli mekanizmalarla paylaştığını ancak sonuç alamadığını ifade ediyor.
”HDP 7 Haziran sonrası kilitlendi, tıkandı”
Medyada HDP’ye yönelik eleştirileri ve istifa kararıyla gündem olan Bilgen, HDP’ye alternatif olmadığının altını çiziyor.
HDP’nin kendini yenilemeye en açık parti olmasına rağmen bunu başaramadığı görüşünde Bilgen.
‘’Ben parti içinde eleştirilerimi hep dile getirdim. Hem BDP döneminde MYK’dayken paylaştım. Farklı birimlere düşüncelerimi paylaştım, yapısal sorunlarla ilgili somut önerilerde bulundum. Hem de sonrasında HDP kurulurken eleştirilerimin dikkate alındığını, Türkiye siyasetinde ihtiyaç olan barış ve demokratikleşme ilişkisini doğru okuyan bir formül geliştiğini düşündüm. Ve o nedenle katıldım. Ama ne yazık ki 7 Haziran sonrasında yine kilitlendik, yine tıkandık. Bu HDP’den kaynaklanmadı ama yetersiz kaldı bu aşmada. Türkiye siyasetinde Kürtlerin sosyal psikolojisi dikkate almadığınız takdirde HDP’nin genişleme imkanı olmaz. Türkiye’de Kürt sorunu çözüm sürecinde başka bir atmosferdeydi. 7 Haziran’dan sonra başka bir atmosfere evrildi. Ama biz çözüm süreci devam ediyormuş gibi bir dil kullanmaya devam ettik. Bence yeni bir dünya ve yeni bi kuşak var. HDP de bu iddiayla yola çıktığına göre kendini yenilemeliydi ama gereğini yapamadı. Kendimi dahil ederek söylüyorum. Ben genişlemeden sorumlu eş genel başkan yardımcısıydım sonuçta. Oyun kurucu özne hale gelemedik.’’
”Parti kurma arayışımız yok ama geleneksel partiler Türkiye’deki dinamiği siyasete taşıyamıyor”
Zorlama bir parti kurma arayışı yok Bilgen’in ama toplumsal talebe ve heyecana göre ilerde bir partileşme sürecinin de olabileceğinin sinyalini veriyor.
“Günlük siyasetle düşünsel arayışı ve fikri derinliği buluşturacak bir formül geliştirilmesi gerekiyor’’ diyen Ayhan Bilgen mevcut siyaset anlayışını eleştiriyor ve geleneksel partilerin Türkiye’deki dinamiği siyasete taşıyamadığını düşünüyor.
“B_en Türkiye’de siyasette etiği, müzakereyi ve diyaloğu çizgi haline getirmek gerektiği kanaatindeyim. Klasik sol, klasik muhafazakarlık ve klasik milliyetçilik gibi kavramların siyasette karşılıkları bitti artık. Ben artık eklektik bir araya gelişlerin yetmediğini düşünüyorum. Bu bir araya gelişten yeni ve ortak bir söz üretemiyorsunuz. Biz şu anda farklılıkların bir araya gelmesi değil, bu farklılıkların ortak sözü kurması dönemindeyiz. Siyaseti yeniden kurmak için ve güçlü söz kurmak için bir sentez yakalamalıyız.’’_
HDP’de siyaset yapmış olan kişiler de dahil pek çok farklı siyasi düşünceden isimlerle temas halinde olduğunu ifade eden Ayhan Bilgen, “Hak mücadelesinde ve çalışmalarda bulunmuş kişilerin siyasete taşınması gerektiğini düşünüyorum’’ diyor.
“Mevcut partilerinden memnun olanları almak ve devşirmek niyetinde değiliz. Ama Türkiye siyasetinde seçmenin yarısına yakını partisinden memnun değil. Belki en kenetlenmiş olan HDP seçmenidir ama onlar da bile parti politikasını beğenmeyenlerin oranı üçte bir. Bizim hedef kitlemiz öncelikle kararsız seçmen. Ne yapılmayacağını bilen ve nasıl yapılmadığını gören başka bir şey arayan seçmen kitlesine hitap etmeliyiz.’’
Kürt meselesinin çözümü de Ayhan Bilgen’in de en önemli gündemlerinden.
Müzakere sürecinde parti içinde Anayasa yapma yönteminin yanlış olduğunu ve çözüm sürecinin de yanlış yürütüldüğünü defalarca dile getirdiğine dikkat çekiyor Bilgen.
“Bir sorun çözülemediyse mutlaka bir eksiklik vardır. Bunda iktidarın olduğu kadar muhalefetin de payı vardır. İktidarın sorumluluğunu muhalefetin de sorumsuzluğunu sorgulamalıyız. Bu zor ve riski bir alan. Siyaseten elinizi taşın altına koyduğunuzda kaybedebilirsiniz ama kaybetmek uğruna ülkenin kazanacağını düşünerek hamleler yapmak zorundasınız. Eğer Türkiye’de Kürtlerin taleplerini sadece Kürtler dillendirmeye devam ederse ilerleme kaydedemeyiz. Türkiye’de çözüm süreçlerine ve demokratik sivil anayasa yapmaya ihtiyaç var. Silahlı aktörlerin silahsızlandırma süreci başka bir yönteme dayanmalı, demokratikleşme pazarlık konusu yapılmamalıdır. Yani silah bırakırsanız anadille ilgili bu olur demek doğru yöntem değil. Bu toplumda öfkeyi arttırır. Silahlı ve çatışmalı süreç ile aktörleri arasındaki süreç daha ketum yönetilmeliydi. Davul zurnayla yönetilmemeliydi. Ama demokrasi ve insan haklarıyla ilgili ayrımcılığı bitirecek süreçler de son dere şeffaf yönetilmeliydi, kapalı kapılar arkasında sadece iki parti arasında değil toplumun önünde yapılmalıydı.’’_
”Kürt meselesinin çözümü Meclis’tir. Öcalan’ın kendisi de Meclis demişti”
Siyasetçi ve insan hakları aktivisti Bilgen, Kürt meselesinin çözümü noktasında muhataplık tartışmaları ile ilgili ise adres olarak Meclis’i gösteriyor.
“O dönemde Öcalan’ın kendisi Meclis demişti zaten. Sürekli geri dönüp duruyoruz, bir sarmal var. Eğer mevzuatta bir iyileştirme yapılacaksa bunun adresi Meclis’tir. Eğer toplumsal barış ile ilgili bir şey arıyorsanız muhatap bu ülkede yaşayan herkestir. Silah bıraktırmak istiyorsanız muhatabınız elinde silah olandır ya da İmralı’dır. Dolayısıyla burada kategorik bir muhatap aramak yerine, hangi sorunu çözmek istiyorsanız muhataplık kurmak zorundasınızdır.’’
Kars Belediyesi eş başkanıyken gözaltında yapmış olduğu istifa da o dönem çokça tartışıldı. Hatta tutuklanması ve belediyeye kayyım atanması bu istifaya bağlandı. Bu yöndeki açıklamalara da yanıtı şöyle oluyor Bilgen’in:
“Bunu ben şaka olarak görüyorum. O günkü atmosferde geriye iki il kalmıştı, Kars’a neden atanmıyor diye soruluyordu. Bugün de tutuksuz yargılanan siyasetçiler neden tutuklu değil diye sorusu soruluyor. Bu aslında çaresizliğin kabullenilmesidir. Biz o gün parti kurumlarına ‘dokunulmazlığım kalktı ve hakkımda sekiz dosya var. Bu kadar dosyam varsa mutlaka biri gerekçe gösterilecek ve görevden alınacağım’ dedim. Ve Kars’ta ilk defa beş partinin temsil edildiği bir belediye meclisinde ortak kararlar alıyoruz. ‘Bu bir başarı’ dedim. Benim kişisel bir hırsım yok vekilliği bıraktığım gibi belediye başkanlığını da bırakırım dedim. Belediye meclisi kendi içinden başkanı seçsin ve kayyım atanmayan bir belediyemiz olsun istedim. Uzlaşma ile yönetilen bir şehir olsun bu ülkede, hem Türkiye demokrasisine bir leke düşmesin hem de HDP’nin kazandığı belediyelerden birlikte yönetilen bir belediye kalsın istedim. Ama maalesef bu irade gerçekleşmedi. Tutuklandığımızda zaten kayyım atanacağı belliydi, böyle bir durumda şehri mi yoksa kendimi mi düşünecektim. Eğer kendimi düşünseydim hiç istifayı gündeme getirmezdim. Şehirdeki ortak payda dağılmasın istedim.’’
2007’den beri HDP’de siyaset yapan Ayhan Bilgen istifasıyla birlikte çözüm ve aksiyon odaklı bir siyaset hedefliyor.
Siyasi ve hak temelli çalışmalarında demokratikleşme vizyonuna eğilecek. Ama dış politika, ekonomi, hukuk alanında yaşanan her bir sorun da Bilgen’in gündeminde yer alacak… Yeni bir partinin ihtiyacını da bu süreçte temasları belirleyecek.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***