Furkan Vakfı Kurucusu Alparslan Kuytul, son dönemde yaşadıkları baskıları YouTube kanalında anlattı. “2014’ten itibaren konferanslarımız engellenmeye başlandı. 100 civarında konferansımız engellendi.” diyen Kuytul, “Her zaman “Vali yasağı var.” denilerek engellemeler yapıldı fakat sonradan valilerin haberinin bile olmadığını anladık. Bunlar için yasa vs. önemli değil. ‘Bizi eleştirenlerin böyle hakları yoktur’ diye düşünüyorlar. Sürekli baskı yapıyorlar.7/24 takip ediliyorum. Ailemle bir yere gitsem dahi geliyorlar. Özel hayat diye bir şey bırakmadılar. Mezarlığa bile gitsem geliyorlar.” ifadelerini kullandı. Alparslan Kuytul, takip edilmesiyle ilgili görüntüleri de paylaştı.
TEHDİTLERİ TEK TEK ANLATTI
Alparslan Kuytul, vakfa gelenlerin nasıl tehdit edildiğini de örnekleriyle anlattı. Kuytul, “Bir çok arkadaşımız, kendisine emniyet görevlisi diyen ama ‘bildiğiniz polislerden değiliz biz, özel görevlerimiz var bizim’ diyen insanlar tarafından tehdit edildiler. Yüzlerce arkadaşımız tehdit edildi. Bunların bir kısmına para, iş ve menfaat tekliflerinde bulunuldu. Bir kısmı korkutuldu, tehdit edildi. Bir kısmı doğrudan kendisiyle, bir kısmı akrabasıyla tehdit edildi. Bir kısmı işiyle tehdit edildi.” dedi.
Alparslan Kuytul’un açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
- Basın açıklamaları yapılırken önüne gelene çeşitli bahanelerle 3,5 milyon liraya yakın para cezası kestiler. Hem suçlu hem güçlüler, bir de para cezası kesiyorlar. Bunlar terörle alakası olmayan, İslam’a hizmetten başka bir şey yapmayan insanlara kesilen para cezaları…
- Ben hapisteyken bazı arkadaşlarımız beni desteklemek için yürüyüş yaptıklarında, oradaki esnafa gidip “Sen çık, bunlara bağır.” deyip esnafı bize karşı kışkırttılar! Esnaf dışarı çıksın, bize bağırıp çağırsın diye. Bizi esnafla karşı karşıya getirmek istediler. Bu bir çok yerde yapıldı.
- Konferans için düğün salonu kiraladık. Düğün salonu sahibini tehdit ettiler. Kendisi açıkladı, ‘bunlara neden verdin, bir daha vermeyeceksin vs.’ denilerek tehdit edildi. Bizzat kendisinden dinledim. Kiralanan konferans salonlarının sahipleri aranıp tehdit edildi. Bazıları sözünden döndü ve salonu bize vermedi. Düğün salonu sahipleri söylüyor bize bunları. ‘Geldiler, tehdit ettiler’ dedi. Kaç tane düğün salonu sahibi bize bunu söyledi.
- Devlet tehdit eder mi? Bu nasıl bir devlet memurluğudur. Polis milletin emniyeti içindir. Fakat emniyeti bozuyorlar. Siyah gözlüklüler ve siyasiler kendilerine göstermemek için emniyeti araya sokuyor. Emniyet de kendini gizlemek için düğün salonu sahibini araya koyuyorlar. Dergimizi basan matbaayı bile tehdit ettiler.
- Bize yaptıkları şeyler kanunsuz! Yasal olsa ne siyah gözlüklüler kendini saklar, ne siyasiler ne de emniyet. Yaptıkları yasal olmadığı için siyah gözlüklüler kendilerini gizliyorlar! Yarın devran değişirse diye ödleri kopuyor.
- Hapisten çıktığımdan beri baskı kurmak için 7/24 takip ediyorlar. Ailemle bir yere gitsem dahi geliyorlar. Özel hayat diye bir şey bırakmadılar. Nereye gitsem arkamdalar! Her gün kapımda bekliyorlar. Sürekli böyle bir takip var. Sürekli takip edilmeme dair böyle bir karar mı var?
- Devlet vatandaşını taciz etmez. Bir insanı sürekli takip ederseniz onun hürriyetini kısıtlamış olursunuz. Ben özgürüm ama bana özgürlük vermiyorsunuz. Kendimi sürekli baskı altında hissetmemi istiyorlar!
- Danimarka’ya gideceğim, vize başvurusu yapıyorum. Bana, 15 Temmuz’u kim yapmıştır diye soruyorlar. Bana bu soruyu neden soruyorsunuz? Ben de ‘Bu işin içinde derin devletin de olduğu kanaatindeyim’ dedim. Bana Danimarka’daki adamları vasıtasıyla Danimarka’ya 4 yıl giriş yasağı koydurdular. Türkiye derin devleti öyle istedi. Vize başvurusunda 15 Temmuz’u kimler yapmıştır sorusu sorulması mantıklı mı?
- Bu işin içinde derin devletin olmaması mümkün mü? Her şeyi planladılar. İslami faaliyetlere büyük darbe vuracaklardı. Bazı insanlar da tuzağa düşürüldü ve yapıldı. Yurt dışında benim böyle konuşmamı istemediler. Konferanslarda bu soruya böyle cevap vereceğimi anladıkları için Danimarka’ya giriş yasağı koydurdular.
- Almanya’ya vize için başvurduk. Bütün belgeleri bu işle görevli firmaya teslim ettik. Dosya kayboldu! Buna siyah gözlüklülerin dışında kimin gücü yeter?
- Ersin’de arkadaşlarımıza joplarla vurdular, biber gazı sıktılar. Plastik mermi kullanıldığını gözlerimle gördüm. Erzin’de TOMA’larla yolu kesip, ardından bize ‘yol kestiler’ diye dava açtılar. Adana’da da arkadaşlarımızı darp ettiler. Başörtülü bir hanım kardeşimizin başörtüsünü çekti bir bayan polis. Tam bir İslam düşmanlığı.
- Ne istiyorsunuz bizden? Boyun eğdirmek! Size boyun eğmeyeceğimizi anlamadınız mı hala? Allah’a eğilen başlar, kula eğilmez. Parkta gezmek serbest ama teravih namazı kılmak yasak! Arkadaşlara vura vura, darp ede ede karakola getiriyorlar. Bu polisler hakkında hiç bir soruşturma açılmadı. Öyle bir ülke olduk ki, polis ne yaparsa yapsın mahkemelik olmuyor. Video da olsa mahkemelik olmuyor. Böyle bir ülke olur mu?
- İtikafta olan insanlara baskın yapıldı, darp edildiler. Savcının operasyondan haberi bile yok. Bizzat savcı söyledi bunu. Süleyman Soylu, bize yapılan baskının arkasında kendisinin olduğunu bizzat söyledi. Savcının operasyondan haberi bile yoktu. Bakan doğrudan doğruya talimat mı veriyor?
- Bizimle uğraştıkları ortada. Boyun eğdirmek, susturmak istiyorlar. Dağılmamızı istiyorlar. Bunu başaramayınca çıldırıyorlar. Her gün yeni bir yöntem uyduruyorlar. Suç örgütü davası açtılar. Allah’tan korkmazlar biz mafya mıyız? Ömrüm İslam’a hizmetle geçti. Burada İslam’a hizmet ediliyor. Onlar bundan rahatsız oluyorlar zaten. Çok suç örgütleriyle, mafyalarla arkadaştırlar. Zaten suç örgütü olmadığımızdan rahatsızlar. Suç örgütü olanın Allah belasını versin, olmadığımız halde bize suç örgütü diyenlerin de Allah belasını versin.
- Bir çok arkadaşımız, kendisine emniyet görevlisi diyen ama ‘bildiğiniz polislerden değiliz biz, özel görevlerimiz var bizim’ diyen insanlar tarafından tehdit edildiler. Yüzlerce arkadaşımız tehdit edildi. Bunların içinde kadınlar da var. Bunların bir kısmına para, iş ve menfaat tekliflerinde bulunuldu. Bir kısmı korkutuldu, tehdit edildi. Bir kısmı doğrudan kendisiyle, bir kısmı akrabasıyla tehdit edildi. Bir kısmı işiyle tehdit edildi.
- Talebeler, ‘sizin hiç bir işe girmenize izin vermeyiz’ diye tehdit ettiler. Bir kısmını ‘sizi üniversiteden attırırız’ diyerek tehdit ettiler. Bir kısmının yolda, dağlık bir yerde önünü kestiler. Yakında bir operasyon yapılacakmış, herkesi alacaklarmış bu defa diyerek herkese korku salmaya çalıştılar. Çeşit çeşit yöntemler uyguladılar.
- Ben onlardan bazılarının başından geçen olayları öğrendim. Bir kısmı video çekti, bir kısmı yazılı olarak gönderdi. Bunlar elimizde. Sayımızı azaltmaya çalışıyorlar. Ellerinde bir şey olmayınca tehdit ediyorlar. Şahsiyetli olan insanlar ‘ben şerefsiz değilim, muhbirlik yapmam’ diyerek tepkilerini ortaya koymuşlar. Emniyet’in ve siyah gözlüklülerin tehditleri.
- Erzurum’da Kasım 2019’da Barış adındaki gence ulaşıyorlar. ‘Ben bölüm başkanıyım, acilen fakülteye gel’ diyorlar. Çocuk gidiyor fakülteye. 3 kişi çocuğu alıyor ve boş bir amfiye götürüyorlar. Çocuğu soyuyorlar, iç çamaşırlarıyla bırakıyorlar. Bir tanesi eline silah alıp, silahıyla oynuyor. Çocuk sorular üzerine Furkan Vakfı’na gittiğini söyleyince çocuğun kafasını duvara çarpıyorlar ve ‘Senin okuldan kaydını silecektik, sonra bir uyaralım’ dedik.’ diyorlar. Sen kimsin de kayıt siliyorsun? Burası dingonun ahırı mı?
- Allah’a şükürler olsun ki Öncü Nesil şerefsizliği kabul etmediğini göstermiş oldu. Furkan Hareketinin müntesipleri şerefli birer dava adamı olduklarını, menfaat için davalarını, cemaatlerini ve arkadaşlarını satmayacaklarını gösterdiler.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***