Ankara Emniyeti’nde 17 Ocak’ta gözaltına alınan avukat, ev hanımı ve askerlere işkence yapılması, işkence mağduru birçok insanın tepkisine neden oldu. Eşi tutuklandığında 4,5 aylık hamile olan Hacer Anlı Karaşal, Ankara Adliyesi’nde dört polis tarafından dövüldüğünü ve akabinde bebeğini kaybettiğini söyledi.
Hacer Karaşal’ın eşi KHK’lı üsteğmen Recep Karaşal, Ekim 2018’de gözaltına alındı. Hacer Karaşal, hamile olduğunu o gün Ankara TEM’in önünde fenalaşınca öğrendi. Daha 98 günlük evliydiler.
Eşi tutuklanıp Sincan Cezaevine gönderilen Karaşal, 24 Ocak 2019’da görülen duruşmada eşinin tutukluluğuna devam kararı verilince dayanamadı. Ertesi gün hakimin yanına gitti ve olanlar ondan sonra oldu.
Bir kız bebek dünyaya getirecek olan Karaşal, eşyalarını hazırladığı, adını bile koyduğu bebeğini kaybetme sürecini Bold Medya’ya anlattı.
“MAHKEME KORİDORUNDA DAYAK YEDİM”
“İlk dönemlerde bu konuyu çok gündeme getirmek istemiyordum. Psikolojik olarak hiç hazır hissetmiyordum. Bu olayı kişiliğinize, ruhunuza kabul ettirmek, sindirmek zor oluyor. Ankara Adliyesi’nde 27. Ağır Ceza ve 26. Ağır Ceza’nın karşılıklı olarak bulunduğu ara koridorda 3-4 polis tarafından dayak yedim. Polislerden biri karnıma karnıma vurdu. Bu bir kadın için çok zor bir şey ve bu benim ilk hamileliğim.
Kocam hapiste. Hiçbir suçu yok. Siz kalkıyorsunuz benim karnıma tekmeleri basıyorsunuz, bir de bana ‘Pensilvanyanın p… doğuracaksın” diyorlar. Bu ne kadar acımasız bir söz. Bebeğinizi parçalanarak alıyorlar içinizden, 4,5 aylık bir bebek, ismi, cinsiyeti belli, hazırlıklar yapmışım, heyecanlıyım, ilk annelik tecrübem olacak. Bütün olumsuzlara rağmen karnımda bir can taşımak beni çok mutlu ediyor.
“KARI-KOCA NE İLE YARGILANDIĞIMIZI BİLMİYORUZ”
24 Ocak 2019’da eşimin mahkemesi vardı. Tutukluluğuna devam dediler. 25 Ocak 2019 cuma günü de eşimin Sincan Cezaevinde görüş vardı. Sabah saat 09.00’daydı. Görüşten çıktım ağlayarak. Karı-koca ne ile yargılandığımızı bilmiyoruz. Saçma sapan tutuklanmış eşim. Yeni evliyiz. Karnımda bir çocuk var. Hakimin yanına gittim. Tutukluluğa itiraz sürecinde belki bir şey yapabilirim diye.
“HAKİM BİRDEN BAĞIRMAYA BAŞLADI”
Başka duruşması vardı. Duruşma bitti çıktılar, yanına gittim. Kendimi tanıttım. ‘Sayın hakim eşimin tutukluluğuna devam dediniz. Niye böyle oldu. Ne olur çıkartın. Bakın hamileyim’ dedim. Ben öyle söyleyince hakim birden bağırmaya başladı. O esnada koruma polisi beni dışarıya çıkarttı. Ben de o esnada haklı olarak bağırdım. Kocamın suçu ne, hamileyim, görmüyor musun, diye. Ortada ne var? Bir tane ankesörden aranma. Bir insanı tutuklamak için sebep midir bu?
“BANA İLK VURAN BAŞÖRTÜLÜ BİR KADIN POLİSTİ”
O sırada adliyenin polisleri geldi. Bir tanesi kolumdan tuttu beni, çok sert çekti. O sert çekince ben de tepki gösterdim. Ben de onu elimle ittim. Kimseyi öldürmeye gelmedim, hakkımı aramaya geldim dedim. Başörtülü bir kadın polis vardı. Bana vuran ilk oydu. Kimse yanlış anlamasın, ben başörtülü kızlar üniversiteye girsin diye yıllarca mücadele verdim ama o başörtülü polisin bana tekme atması çok ağrıma gitti. Beni iten diğer polis de göğsüme vurdu.
“HAMİLEYİM DEMEME RAĞMEN DEFALARCA KARNIMA TEKME ATTILAR”
Göğsüme vurunca yere çömeldim, gayri ihtiyarı karnımı korumaya çalıştım. Bu sefer sırtımdan tekme attılar ve ben yere düştüm. Bana vuran ilk polis karnıma karnıma vurmaya başladı, ayağını tuttum, karnıma vurmayın, hamileyim dedim. Sırtımdan da darbe yedim. En hassas noktaları, bel kısmımı korumaya çalışırken karnıma daha çok tekme yedim ve o polis dönüp bana ‘Pensilvanyanın p… doğuracaksın’ dedi.
“EVDE YIĞILIP KALMIŞIM”
Ondan sonra dolmuşla eve geldim. Kanama olmuş ama vücudum o kadar çok ağrıyordu ki hissetmedim. Kapının girişinde kan lekeleri gören apartmandaki bir kadın kapıya vuruyor, sesini duyuyorum ama kalkamıyorum. Öyle yığılıp kalmışım. Çilingir çağırıyor, beni yerde kanlar içinde buluyorlar, o ana kadar hatırlıyorum ondan sonrası bende yok. Hastaneye kaldırmışlar.
“HASTANEDEKİ DURUM DAHA DA VAHİM”
Gözümü açtım, hastanedeydim, 26 Ocak 2019. Önce doktor, ardından da polisler geldi. Doktor, ‘Polisler ifadenizi alacak’ dedi. ‘Tabi buyrun, bebeğime ne oldu’ dedim. Bir şey demediler, ‘Konuşacağız’ dediler. Ben o ana kadar daha bebeğimi kaybettiğimi bilmiyorum. Çok fazla kan kaybetmişim, kaç saat yerde orada yerde yattım, hiçbir şey hatırlamıyorum.
Polisler ‘Eşiniz mi size şiddet uyguladı’ dedi. Eşimin cezaevinde olduğunu söyleyince ‘Açık cezaevinde mi izinli mi geldi’ diye sordular. Bu sefer daha açık anlattım. ‘Benim eşim asker, Sincan’da C-16 koğuşunda, cemaat soruşturmalarından tutuklu. Adı Recep Karaşal. Beni eşim dövmedi, adliyede polisler dövdü’ dedim.
RAPORU DEĞİŞTİRDİLER: “ŞİDDET GÖREREK ÖLDÜ” YERİNE “ANNENİN STRESİ” YAZDILAR
Ben öyle söyleyince size yemin ediyorum doktor ve polisler birbirlerinin yüzüne baktı, şaşırdılar, hiçbir şekilde tutanak tutulmadı. Hepsi dışarı çıktılar. Başucumda bir dosya vardı. Ben onu açıp baktım, “Cenin şiddete bağlı travmadan ex olmuştur” yazıyordu. Bebeğin kalbi durmuş karnımda, kalp krizi geçirmiş ve öyle ölmüş. 20 Ocak’ta kontrole gitmiştim, bebek gayet sağlıklıydı. Anne karnındaki bebek kalp krizi geçirir mi?
Bebeğimin öldüğü ben o raporda gördüm ama o raporun fotoğrafını çekmek hiç aklıma gelmedi. O dosya gitti, aradan 1-1,5 saat geçti başka bir dosya geldi. “Annenin stresine bağlı olarak bebek kalp krizi geçirerek ex olmuştur” yazıyordu. Raporu değiştirdiler yani.
HER YER KAMERA DOLU ADLİYE AMA O GÜN KAMERALAR ÇALIŞMAMIŞ!
Cumartesi hastaneden taburcu oldum. Pazartesi avukata anlattım olayı, evdeki kanların fotoğrafını çektik. Ankara Adliyesi’ne gittik, şikayette bulunduk. Benim dayak yediğim yerdeki kamera görüntülerini istedi savcı. Her yer kamera dolu adliyede ama o güne dair kamera görüntüsü yokmuş, ne hikmetse o gün kameralar çalışmamış. Polisler böyle bir olayın olmadığına dair ifade vermiş. Soruşturmayı böylece kapattılar.
“BEN DAYAK YİYEREK ÇOCUĞUMU KAYBETTİM, ACISINI HİÇBİR ŞEY UNUTTURAMAZ”
Ben 33 yaşındayım, isterse bundan sonra 10 çocuğum olsun, bu bebeğin acısını bana hiçbir şey unutturamayacak. Ben evimde otururken çocuğumu kaybetmedim, ben dayak yiyerek çocuğumu kaybettim. Adliyenin ortasında işkenceye maruz kaldım, bunun ötesi yok.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***